"İzzet ü ikbal ile çekilmek" adı verilen onurlu bir geleneği tevarüs eden.
Lütfen söyler misiniz?
Nereden çıktı, şu "alavere-dalavere" ile durumdan sıyırma çabası?
Nereden çıktı, şu "herkesi salak yerine koyarak durumdan yırtma" cingözlüğü?
Kimden kaptınız bu "namert" ama sözüm ona "kurnaz" kültürü?
Neden "suçüstü" yakalandığınızda bir civanmertlik yapıp, "Uyduk şeytana. Ve gayri gider olduk buralardan" diyemezsiniz.
Ya da...
"Söyledim kardeşim o sözleri. Kır kalemi, kes cezamı" diyerek bir mertlik gösterisi yapmazsınız?
Neden "Tamam adam yapmış bir hata ama en azından utanma duygusu varmış" dedirtmezsiniz?
Neden bir kez olsun "Adam amma da mertmiş, hiç kıvırmadı" dedirtmezsiniz?
Neden sizden olanları küçük düşürüp hayal kırıklığına uğratırsınız?
Neden size umut bağlayanların ağzında hep "kekremsi bir tat" bırakırsınız?
Neden taraftarlarınızda her daim "bir delikanlı çıkış özlemi", "bir klas duruş hasreti" yaratırsınız?
* * *
Hadi biraz örnekler üzerinden gidelim:
Adam topluluk karşısında kendinden geçmiş, söylenmemesi gerekenleri haykırırken yakalanır.
Ertesi gün savunması şudur:
"Bana komplo kurdular!"
Hatta "komplo" sözcüğünü telaffuz edemeyip, "komple" der. Öbürü...
Etrafında sadece kendi adamlarının bulunduğunu sandığı bir ortamda "tehlikeli sözler" söyler. Sonra ne söylediği ortaya çıkar.
Ve bizimki "Sonuna kadar inkaryöntemi"ni seçer.
Bir başkası...
Ağza alınmayacak hakaretlerle saldırır.
Karşısındaki sinmeyip, "Ne diyorsun sen bakayım" diye tepki gösterince de...
"Ben sana demedim ki" diyerek durumdan yırtmaya çağırır. Bir de üstüne üstlük "O resmi sen neden sahiplendin? Demek ki sen öyle birisin" falan diye gol atmaya çalışır.
Sanki o dört başı mamur bir "hinoğlu hin"dir. Karşısındakiler ise "aptal"dır.
* * *
Devam edelim:
İsmailağa’da cinayet işlenir.
"Kutsal bir mekanda bir din adamının öldürülmesi büyük bir insanlık suçudur. Ancak cemaatin linç hareketi de tasvip edilemez" demek yerine...
Saçma sapan komplo teorileriyle olayın üstü örtülmeye çalışılır.
Yok İsmailağa cemaati, Fener Rum Patrikhanesi’nin etrafında örgütlenmiş de...
Yok Patrikhane, İstanbul’da Vatikan benzeri bir devlet kurmanın önünde engel olarak bu cemaati görüyormuş da...
Bu yüzden bu cinayetler "Patrikhane" tarafından tezgahlanmış falan filan.
İyi de kardeşim...
Cemaate iki yıldır devam eden o meczubun eline bıçağı "Patrik" mi verdi?
Hadi diyelim ki öyle oldu.
Cemaatin linç girişiminde bulunmasına da mı "Patrik" neden oldu?
Patrik cemaatin içine girip "Vur cemaat!" mi dedi?
* * *
Ve işte son örnek...
Adam İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin önemli bir müdürü...
Karısını aldatmış.
Ortada inkarı imkansız fotoğraflar var.
Ayrıca imtiyaz sağlama iddiaları falan da gırla gidiyor!
Bakıyoruz "ne diyecek" diye.
Ve o "kahrolası kültür" yeniden devreye giriyor:
"Müdür Bey", hepimizin zekasına hakaret etmeyi tercih edip sersemce bir "çayda çıra" öyküsü anlatıyor.
Kadını çaydan geçiriyormuş!
"Bir hata yaptım. Şeytana uydum... Hem kendimi, hem de kurumumu zor durumda bıraktım. Bütün kamuoyundan özür diliyorum. Görevimden istifa edip buralardan çekip gidiyorum" demek yok.
Daha da önemlisi: Zerre kadar mahcubiyet yok.
Ve bütün bunlar karşısında bize de şu soruyu sormak düşüyor:
"Ulan kimdir bu namert kültürü başımıza musallat eden?"