Paylaş
“PKK, HDP’ye baraj desteği için yeniden tehdit kartını açtı.”
*
Siyasetten anlayana da, siyasetten anlamayana da...
Kafası az çalışana da, çok çalışana da...
“HDP, barajı nasıl aşamaz?” sorusunu sorduğunuzda alacağınız cevap bellidir:
“Çatışma çıkarsa... HDP barajı aşamaz.”
*
“Allame” falan olmaya gerek yok yani...
Silahlar konuşursa...
Terör artarsa...
Şehit haberleri gelirse...
Çatışmasızlık süreci biterse...
HDP, katiyen barajı aşamaz.
*
Bu nedenle...
“PKK, çatışma çıkararak HDP’ye baraj desteği veriyor” denemez.
“PKK, çatışma çıkararak HDP’nin barajı aşmasına engel oluyor” denilir.
Frankfurt Seyahatnamesi
DOĞAN Grubu’nun Avrupa Temsilcisi Sevda Boduroğlu’nun düzenlediği etkinliğe katılmak üzere iki günlüğüne Frankfurt’a gittim. İzlenimlerimi arz ediyorum.
*
Ey “Frankfurt çok sıkıcı” diyenler! Haksızsınız ve çabuk sözünüzü geri alınız.
*
Bizim Türkler, Frankfurt’a resmen damga vurmuşlar. Sokaklarda Almanlardan çok Türkler vardı. Bazı caddeleri resmen Türk caddesi gibi... Kendimi Beşiktaş çarşısında dolaşır gibi hissettim.
*
Frankfurt uçağında okuduğum kitap: Ahmet Haşim’in “Frankfurt Seyahatnamesi.”
*
Frankfurt’a gidecek olursanız şu altı şeyi yapmadan dönmeyin: BİR: Helalinden sosis yiyin... Her yerde var ve her yerde enfes... İKİ: Nehir kenarındaki o muhteşem yürüyüş yolunda yürüyün... ÜÇ: Şehre özgü şapkalardan satın alın. DÖRT: Üstü açık araba kiralayıp şehir turu yapın. BEŞ: İşi bilen biriyle PEGIDA adlı İslam karşıtı hareket üzerine konuşun. ALTI: Taksi işlevi gören üç tekerlekli renkli bisikletleri deneyin...
*
Hürriyet’in Frankfurt merkezinde Frankfurt’taki Türkiye toplumunun önemli temsilcileriyle bir araya geldik. Parlamenterler, iş insanları, bankacılar, sivil toplum örgütü yöneticileri... Hürriyet’in Berlin Temsilcisi ve Avrupa Haber Koordinatörü Celal Özcan’ın yönetiminde çok güzel bir sohbet gerçekleştirdik.
*
Sohbet toplantısına her görüşten temsilci katılmıştı. Buna rağmen en küçük bir gerginliğin bile izi yoktu... Kıssadan hisse: Frankfurt’un gerginlik yok edici bir özelliği var galiba.
*
Toplantıya katılanların merak ettiği tek husus vardı: Ne olacak memleketin hali? Hepsine umut aşılamaya çalıştım, iyimserlik nutukları attım, optimist olmaları için ikna etmeye gayret ettim. Onlar direndikçe, ben ısrar ettim. Elimdeki tüm iyimserlik teorilerini üzerlerine boca ettim. Sanırım bir parça başarılı oldum. Çünkü toplantıyı terk ederlerken yüzlerinde yoga dersinden çıkmış talebe ifadesi vardı.
*
Bir gözlem: Almanya’da iş yapan, Alman toplumunun bir parçası olmuş, büyük başarılara imza atmış, isteseler pekâlâ Türkiye’ye sırtlarını dönüp hayatlarını yaşayabilecek insanlar, Türkiye’yle en az Türkiye’de yaşayanlar kadar ilgili... Vatanseverlik bu değilse nedir?
*
Bir başka gözlem: Avrupa standartlarını gören, bilen, yaşayan insanlar, Türkiye’den son üç-dört yıldır yükselen tezleri “gülümseyerek” karşılıyorlar. Mesela kendilerine şunu sordum: “Türkiye, büyük bir havaalanı yapacak diye Almanlar bizi kıskanıp olay çıkarıyorlar mı?” Salonda gülüşmeler...
*
Sonuç? Hava değişince... Cepheleşmeye teslim olmamış insanlarla temas kurunca... Gerginlikten hiçbir iz taşımayan sokaklarda dolaşınca... Espriden anlayan insanlarla buluşunca... Büyük bir misafirperverlikle karşılaşınca... Yenilenerek döndüm memlekete... Emeği geçen herkese bin teşekkür...
Çatışmayı kim çıkarıyor?
AĞRI çatışmasını kim çıkardı?
PKK mı?
Yoksa işin içinde bir katakulli falan mı var?
*
Mahir Kaynak, bu millete faili meçhul olayların hakiki faillerinin bulunması konusunda bir yöntem öğretmişti.
Şöyle derdi Mahir Kaynak:
“Bir olayın failinin kim olduğunu anlamak için öncelikle ‘Bu olay kimin işine yarıyor’ sorusunu sormak gerekir.”
*
Mahir Kaynak’ın açtığı yoldan gidersek...
Çatışmayı kimin çıkardığını, “Çatışma kimin işine yarıyor” sorusunu sorarak anlayabiliriz.
*
Sorunun cevabı aslında pek açık, pek net ve pek berrak:
HDP’nin barajı aşmasını kim istemiyorsa...
Çatışma onun işine yarıyor.
Milletçe alkışlıyoruz
CHP’nin “Milletçe Alkışlıyoruz” temalı kampanyası hakkında iki şey söyleyeceğim:
*
BİR: Beğenmedim, anlamlı bulmadım, etkilenmedim, etkileyici bulmadım, büyülenmedim, falan...
*
İKİ: Ama siz yine de bana bakmayın: Benim beğendiğim, anlamlı bulduğum, etkilendiğim, büyülendiğim kampanyalar partilere seçim kazandırmadılar.
Paylaş