Paylaş
Hükümet destekçileri hemen sokuyorlar lafı:
“Vay! Demek Cemaat’e yanaşıyorsun ha! Cemaat’e selam sarkıtmak ha!”
*
Hele bir de...
Bugün “Dershaneler kapanmasın” diyorken, dün Cemaat’in yaptığı bazı işlere şiddetli tepkiler göstermişsen...
Hükümet destekçileri daha da coşuyorlar:
“Siz değil miydiniz Cemaat’e demediğini bırakmayan... Ne oldu da şimdi birden Cemaat’e koltuk çıkmaya başladınız... Sizi gidi hükümet düşmanları sizi...”
*
Bu tavrı koyan hükümet destekçilerine sormak istiyorum:
Hani dershane işi, Cemaat işi değildi?
Hani dershane işi, eğitimin olmazsa olmaz bir adımıydı?
Hani tek maksat eğitimdi?
Hani Cemaat’e düşmanlık, Cemaat’i köşeye sıkıştırma, Cemaat’i etkisizleştirme gibi bir amaç zinhar söz konusu değildi?
*
“Dershaneler kapanmasın” diyene...
“Vay demek sen de Cemaatçi oldun” derseniz...
Ben de size...
“Sizin amacınız dershane mershane değil, siz dershane üzerinden Cemaat’i cezalandırmak istiyorsunuz” derim.
Kusura bakmayın.
İki iddiam var
İDDİA BİR: Eğer “Dershaneleri kapatıyoruz” diyen hükümet, “Tayyip Erdoğan hükümeti” değil de mesela “Kemal Kılıçdaroğlu hükümeti” olsaydı... Bugün AK Parti’nin ideolojik olarak destekçisi olan kalemlerden dershanelerin faziletlerini okuyor olacaktık. Demediklerini bırakmazlardı o kalemler hükümete... “Tepeden inmeci” derlerdi, “Sen ne hakla benim dershanemi kapatıyorsun” derlerdi, “Ben yaptım oldu ile bu işleri çözemezsiniz” derlerdi, “Dershaneler bir sonuçtur” derlerdi... Kısacası şanlı bir dershane direnişi başlatırlardı.
İDDİA İKİ: Eğer “Dershaneleri kapatıyoruz” diyen hükümet, “Tayyip Erdoğan hükümeti” değil de mesela “Kemal Kılıçdaroğlu hükümeti” olsaydı... Gücün yanında oldukları için AK Parti destekçisi olan kalemlerden dershane karşıtı yazılar okuyor olacaktık... “Kapansın dershaneler” diyeceklerdi... Çünkü onlar için ne dershanedir önemli olan ne de AK Parti... Onlar için önemli olan gücün kimde olduğudur... Güç bugün Tayyip Erdoğan’da olduğu için Tayyip Erdoğancıdırlar... Güç yarın Kemal Kılıçdaroğlu’na geçse ilk Kemalci bunlar olur.
Aha! Maraş’ı da Gezi’ye yüklediler
KAHRAMANMARAŞ Sütçü İmam Üniversitesi’nde
öğrencilere ders veren
bir profesör...
Adı: Ahmet Eycil...
Akit gazetesine bir röportaj vermiş.
Maraş olaylarından
söz ediyor.
Diyor ki:
“78 olaylarının (Maraş katliamı) içinde yer alan sol grubun içinde Alevi de var, Ermeni de var, diğer gruplar da var. Şimdiki Gezi olayları içinde de bunlar var. Yani nerede devletin istikrarına olumlu veya olumsuz etki eden bir musibet varsa bunlar hemen içinde yer alıyor.”
*
Bu açıklamada
neler var?
Şunlar var:
Alevi’ye, Ermeni’ye yönelik nefret suçu var.
Maraş katliamında katledilenleri suçlu göstermek var.
Katliamda katledilenler Aleviler olduğu halde kendini mağdur göstermek var.
Gezi olayları ile Maraş katliamını aynı kalıba koyma var.
Maraş’ın sorumluluğunu Gezi’ye yükleme kurnazlığı var.
*
Galiba tek paragrafta bu kadar çok hoyratlık sergilemeyi başaranları memleketimizde artık “profesör” yapıyorlar.
Artık haber olmaktan çıksa
BİR kadının başını örtmesi...
Bir kadının başını açması...
CHP’den başörtülü bir kadının aday adayı olarak başvuruda bulunması...
Başörtülü bir kadının
bakan olup olmaması...
Haber olmaktan çıksa...
Haber değeri taşımasa...
Gayet normal bir şey olarak algılansa...
Güzel ama çok güzel olmaz mı?
Mektep fetişizmi
BAŞBAKAN Yardımcısı Bekir Bozdağ demiş ki:
“Bir gün inşallah Türkiye’nin imam hatipli Cumhurbaşkanı olacak.”
*
Türkiye’de gelmiş geçmiş bütün Cumhurbaşkanları Robert Kolej’den mezun olur, anlarım... İmam hatipliler hâlâ ittirilip kaktırılıyordur, anlarım... Fukara çocuklarının Çankaya’ya çıkması mümkün değildir, anlarım... Abdullah Gül gibi bir siyasetçi Çankaya’da oturmuyordur, anlarım...
Ama bundan sonrasını anlamam mümkün değil.
Çünkü bu yapılan, “imam hatip mağduriyetinin giderilmesi” falan değildir. Bu yapılan resmen ve alenen “mektep fetişizmi”.
Ki fetişizmin hiçbir biçimi, Müslüman’a yakışmaz.
Helal olsun İran’a
“ABD önce Suriye’yi halledecek, ardından sıra İran’a gelecek” cümlesi, neredeyse herkesin ezberlediği bir cümle haline gelmişken...
Ekonomik yaptırımlarla İran’ı
boğma girişimi hız kesmeden sürerken...
İran’da rejim sarsılsın diye yapılmadık şey bırakılmamışken...
Şartlar, konjonktür, dönem, gelişmeler... Her şey ama her şey İran’ın aleyhindeyken...
ABD ile İran kanlı bıçaklı iken... Neredeyse İran’ın üzerine bombalar yağdırılacakken...
“İran” ve “nükleer” kelimeleri dış politikanın anahtar kelimeleri haline gelmişken...
İran diplomasisi, tereyağından kıl çeker gibi çözdü sorunu.
Nükleer sorun çözüldü, anlaşma sağlandı.
Neredeyse Obama ile Ruhani Beyaz Saray’ın bahçesinde tavla atacak.
O derece yani.
*
Helal olsun İran’a!
Adamlar, stratejik derinliğin kitabını yazanlara neredeyse stratejik derinlik öğretecekler.
Öğretmeni gazlayınca
ÖĞRETMENİ gaza boğdular, tazyikli sulara maruz bıraktılar, copladılar.
Sonuç?
*
Sonuç şu oldu:
Öğretmenliğin ne denli mukaddes bir meslek olduğuna dair söyledikleri...
Öğretmenlerin nasıl da eli öpülesi insanlar olduğuna dair söyledikleri...
“Bana bir harf öğretenin kırk yılı kölesi olurum” sözünü hatırlatmaları...
Öğretmen üzerinden çektikleri tüm nutuklar...
Güme gitti.
*
Kendi mesajlarını kendi elleriyle...
Gaza boğdular, suya tuttular ve copladılar...
Ne diyelim?
Allah kabul etsin.
Paylaş