BİR bayram gününün ‘ABD’nin İran’a vurma ihtimali’ üzerine ağır bir analiz yazısını kaldırmayacağını biliyorum! Sıradan günlerde bile kimsenin umurunda olmayan CHP analizlerinin şansının, bayram günü sıfırın altına düştüğünün farkındayım. Kurban ve hijyen mevzuu ise hakikaten baydı!O halde ‘gayri ciddi imaj’ verme riskini almanın ve beni nedense siyasi analizlerden daha fazla heyecanlandıran ‘gereksiz şeyler’ mevzuuna dalmanın tam da sırası.Öyle fazla önemsemeyin, okuyup geçin:* * *Bezgin, ruhsuz ve değişime direnen bir kasabaya günün birinde bir kadın, çikolatacı dükkánı açar ve kasabanın kurulu düzeninin kalıplarını zorlamaya başlar! Sonunda ‘çikolatacı kadın’ kasabada ‘sessiz bir devrim’ gerçekleştirir. İzleyenlerde karşı konulmaz bir şekilde çikolata yeme ihtiyacı duyuran ‘Çikolata’ adlı filmin kısa öyküsü böyle. 28 Şubat’ın yara bereyle atlatılmasının ardından vizyona giren bu filmi, sinemada o dönem Refah Partisi’nin önde gelen ismi olan Abdullah Gül de izlemişti. Abdullah Gül, filmi izledikten sonra soluğu bir çikolatacıda aldı mı, işin bu yönünden haberdar değilim. Ama Gül’ün, ‘Bu film değişime direnmenin imkánsızlığına işaret ediyor’ dediğini biliyorum. CHP’nin lider adayı Mustafa Sarıgül, ‘Televole kültürüne son verilecek’ demiş. Bir arkadaşım, Sarıgül’ün gazetedeki bu demecini okuduktan sonra, ‘Bir insan içinden çıktığı kültürel çevreye bu denli düşman olabilir mi?’ dedi, ardından da gözlerini bana dikti. Ben ise telaş içinde ‘Aman beni bu işe karıştırma! İçine doğduğum kültürel çevreye o kadar da yabancılaşmış değilim’ diyerek kendimi savunmaya ve kábustan kurtulmaya çalıştım.Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu, ‘Ben artık Ziya Şark Sofrası’na değil, Safran’a gitmek istiyorum’ şeklindeki ‘özentili’ çıkışımdan acayip etkilenip soluğu Safran’da almış! ‘Ahmet Hakan özüne dönmelidir’ diye gazetelere beyanat veren Ziya Şark Sofrası’nın sahibi Ramazan Bingöl, bakalım Erkan Mumcu için de ‘öze dönüş’ çağrısı yapacak mı? Yoksa ‘Onu saymam, o ANAP’tan geldi’ demeyi mi tercih edecek? Bekleyelim ve görelim.Bir ara Filiz Kansu diye bir kamusal kişilik vardı ortalarda gezinen. Hani ‘eski solcu militan, yeni sosyetik antikacı’ bağlamında gündeme gelirdi. Bendeki imajı şu: Bir tutam Ayşegül Tecimer, bir tutam Güllü Aybar! Uzun zamandır ortalıkta görünmeyen bu şahsiyetle, dün İstanbul’un dört bir yanına asılmış dev reklam panolarında karşılaşıverdik. Anılarını yazmış, onun tanıtımı yapılıyor. Sıkı durun, kitabın adını veriyorum: ‘Eskiden Yediğim Dolmalar.’ Benim için sahici bir ‘dumur detayı’ gibiydi!Son zamanlarda Bakanlar Kurulu’nda ‘Biz eskiden neler düşünür, neler söylerdik’ diye geyik çevrildiği rivayetleri artmaya başlayınca, ‘araştırmacı gazetecilik’ damarım kabarmaya başladı ve ‘Peki bu tür iç dökmelere en meraklı bakan hangisi?’ sorusunun cevabının peşine düştüm. İfşa ediyorum: Bulduğum isim Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’dir.Kulağı delik ve hükümete yakın bir dostumdan duydum: Hülya Avşar’ın eşi Kaya Çilingiroğlu, AKP’ye üye olmak için başvuruda bulunmuş. Bilmiyorum, hálá ilginç mi bu tür haberler ama ben yine de kayda geçsin istedim. Çünkü Kaya Çilingiroğlu’nu AKP’ye üye olması için teşvik edenlerin en başında -hadi magazin dünyasının diliyle yazalım- ‘Avşar kızı’ geliyormuş. Kızmayın canım, dedik ya ‘gereksiz bilgi’ işte!Tam bir sağlıklı yaşam delisi olan Özer Çiller, deneyimlerini paylaşmak adına yazı dizileriyle filan yetinmeyip bir de ‘Sağlık Merkezi’ açmaya karar vermiş. ‘Yemekten sonra meyve yemenin zararları! Şeker zehirdir! İyi ve keyifli bir uyku için yaşasın endişesizlik! Sağlıklı bir yaşam için yürümek yetmez!’ gibi ders konularıyla müşterilerinin karşısına çıkmaya hazırlanan Özer Çiller, bu nedenle tatlı bir telaş ve sevinçli bir heyecan içindeymiş.