Ankara’nın işlek bir caddesinde, birkaç kişinin yakasından tuttuğu zavallı bir adam, "Vallahi billahi ben Kürt değilim" diye feryat ediyormuş.
Adamcağız neden Kürt olmadığını kanıtlama gereksinimi duydu acaba?
Gazeteler yazdı:
Bursa’da Kürtlere ait olduğu bilinen dükkánlara saldırılar olmuş. Birkaç dükkán yakılıp yıkılmış.
Bir arkadaşım anlattı:
Bazı işletme sahipleri, şirketlerinde çalışan Kürt işçileri işten çıkarıyorlarmış. İşçilerin Kürt olduklarının nasıl saptandığını ise bilemiyorum.
Hadi hepsini geçtik.
İbrahim Tatlıses bile "Birlik ve beraberliğe en fazla muhtaç olduğumuz şu günlerde İbo Şov’un yayınını durdurma kararı aldık" diye yazılı bir açıklama yaparak programına son vermiş.
Hissiyatı yüksek İbo’muz, ne tür bir risk değerlendirmesi yaptı acaba?
* * *
Demek ki...
"Biz et ve tırnak gibiyiz. Kürt’ü sevmeyen Türk, Türk’ü sevmeyen Kürt olmaz" edebiyatı fena halde demode hale geliyor.
Demek ki...
"Her Kürt, PKK’lı değildir... PKK ile Kürt vatandaşlarımızı birbirinden ayırmamız gerekir" özeni ve dikkati, artık lüzumsuz bulunuyor.
Bunların yerine...
Yaygın olmasa da...
Gayri resmi bir karakter gösterse de...
Alttan ve derinden gitse de...
Memleketimizde çok tehlikeli bir "Kürt düşmanlığı" histerisi ortaya çıkmış bulunmakta.
Ne feci bir durum!
Eskiden, hem de "düşük yoğunluklu savaş"ın bütün hızıyla devam ettiği dönemlerde, bu tür tehlikeli oyunlar oynamaya kalkan cahil cühelaya, güçlü bir "Hop dedik" nidasıyla karşılık verilirdi.
En MHP’limiz bile en azından "Oyuna gelmeyelim" diyerek sağlam bir "sağduyu" gösterirdi.
Ancak...
Bugünlerde bırakın bir "Hop dedik" nidasını...
Öyle dikkatsiz bir dil tutturmuş gidiyoruz ki, "terör örgütü"ne kucak açanlar için, "Kürtler" deyip geçiyoruz.
Hayır, geçmiyoruz... Daha da ileri giderek, "Kürtlere haddini bildirmek" cümlesini kuruveriyoruz kolaylıkla.
"İçimizdeki Kürtleri incitir miyiz?" gibi insani bir kaygı duymaksızın.
Ya da...
"Ülkenin bütünlüğüne zarar verir miyiz?" gibi stratejik bir endişeye kapılmaksızın.
* * *
Kendilerinden "Hop dedik" demelerini beklediklerimiz, yukarılarda bir yerlerde bu incelikleri göstermedikleri için...
Habertürk’e konuşan Today’s Zaman Gazetesi yazarı Andrew Finkel, Erdoğan’ın sert uyarısı için "Magandalık" diyor.
Bir siyaset analizcisine hiç yakışmayacak bu üslupsuzluk karşısında ne desek boş.
Ama ben asıl "Suriye asıllı gazeteci bizim içişlerimize ne karışıyor?" diye gazeteci Hüsnü Mahalli’nin Türkiye üzerine yorumlar yapmasına bile dayanamayıp posta koyanların, "İngiliz asıllı gazeteci bizim Başbakanımıza nasıl olur da maganda der?" diye bir tavır koyup koymayacaklarını merak ediyorum.