Genelkurmay Başkanlığı, tarihinin “en yumuşak”, “en alttan alan” ve “en ezik” bildirisini yayınladı dün.
Bildiride yer alan “Aman yanlış anlaşılmasın, yargıya müdahale etmiyoruz ama bu kadar da haksızlık olmaz ki canım” tarzı yaklaşımı şöyle de okuyabiliriz: “Ne müdahale, ne tehdit... Bu yalnızca sitem”. Bu bildirinin yayınlanmasıyla birlikte “Işık Koşaner farklı bir genelkurmay başkanı. Kendisinden öncekiler gibi bildiri yayınlamıyor” tezi bir anda çöktü. Bu bildiriyle birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “bildiri” yayınlama geleneğinden asla vazgeçmeyeceği bir kez daha anlaşıldı. Şu da anlaşıldı: Türk Silahlı Kuvvetleri açısından, yayınlanan “bildiri”nin bir işe yarayıp yaramayacağının herhangi bir kıymeti yok... Ama son “bildiri” ile her şeye rağmen umut veren bir gelişme de yaşandı: Toplumun hiçbir kesimi “bildiri”ye alkış tutmadı, destek çıkmadı... Hatta tartışmaya bile değer bulmadı. En iflah olmaz hükümet karşıtları bile “Bu bildiri, seçim öncesi AK Parti’ye nefis bir mağduriyet pası veriyor” dediler. Acı gerçek şu: Demokrasilerde elinde silah olan gücün sitemi bile, bir tür “müdahale” anlamına gelir. Çözüm basit: Genelkurmay Başkanlığı, hangi koşulda olursa olsun, kendisinde “bildiri” yayınlama hakkı bulunmadığını anlamalı ve bunu içselleştirmeli.
Gecikmeli bir misyoner yazısı
SİZ zannediyor musunuz ki, “misyoner düşmanlığı”, sadece MGK’nın, Zekeriya Beyaz’ın ve bazı takıntılı ilahiyatçıların işidir. Eğer böyle düşünüyorsanız, fena halde yanılıyorsunuz. “Misyoner düşmanlığı”, İslami kesimde de epey revaçtadır. Anlayış şudur: Müslümanlar İslam’ın propagandasını yapabilirler ama Hıristiyanlar Hıristiyanlığın propagandasını yapamazlar. “Neden?” diye sorduğunuzda aldığınız cevap şu olur: “Müslümanların yaptığı tebliğdir, Hıristiyanların yaptığı misyonerlik... O yüzden bu ikisi farklıdır”. Böyle derler ama “tebliğ” ile “misyonerlik” arasındaki farkı da bir türlü açıklayamazlar.
Açıp bakın: Misyonerlik konusunun yoğun bir biçimde gündemde tutulduğu günlerde... Yani Zekeriya Beyaz bağırıp çağırırken, MGK konuyu gündemine alırken, bazı ilahiyatçılar “Misyonerlik aldı başını gitti, her apartmanda kilise açılıyor” diye yırtınırken, Rahşan Ecevit bile tehlikeye işaret ederken... Bazı İslamcı yayınlar ve aydınlar ne diyorlardı? Mesela Abdurrahman Dilipak ne yazıyordu? Akit hangi manşetleri atıyordu? Trabzon’da rahip Santaro katledildiğinde Akit Gazetesi, “Misyonerlik yüzünden bir gencin hayatı kaydı” diye başlık atmıştı. Demek istedikleri şu: Eğer rahip misyonerlik yapmasaydı, o genç de katil olmayacaktı, böylece bir gencin hayatı kaymayacaktı. Katledilene değil de katile ağlayan bir zihniyet!
Demem o ki: Siz bakmayın Malatya’da Zirve Kitabevi’nde vahşice gerçekleşen misyoner katliamının ardından suspus olmalarına... Orada bir yerde “Misyoner düşmanlığı” hâlâ var. Şimdilik susuyorlarsa “maslahat icabı” susuyorlar.
Oy pusulası birinciliği ile ilgili olası yorumlar
Tayyip Erdoğan “Hamdolsun” diyebilir. Egemen Bağış, “Ben de başkanımıza katılıyorum” diyebilir. Bülent Arınç gözyaşı dökebilir. Hüseyin Çelik “Bilgisayarlar akıllıdır” diyebilir. Tarafsız kanaat önderlerinden biri, “Bu parti çok ballı yahu” diyebilir. Lümpen AK Parti taraftarı “Kıskananlar çatlasın” şarkısını söyleyebilir. Kuşkuyu abartan laik seçmen “Garanti cemaatin işidir” yorumunu yapabilir. Hülya Avşar, “Şampiyon belli, ikinci kim?” diyebilir. Devlet Bahçeli, her ülkücünün ikna etmesi gereken seçmen sayısında artışa gidebilir. Kemal Kılıçdaroğlu “Bize de bir gün kader güler, güler inşallah” şarkısını söyleyebilir. Emre Aköz “Bu kadeh senin şerefine AK Parti” diye yazabilir. Zaman Gazetesi “AK Parti tevafukları sever” başlığını atabilir.
Baharda güzel olan beş yer
BİR: Teşvikiye, baharda pek güzel olur. Sokaklara taşmış kafelerden yayılan sevinçli telaş falan... İKİ: Nişantaşı’ndan Taksim’e doğru Harbiye üzerinden gidiş yolu, bilhassa baharda “dünyanın en güzel yürüyüş yolu” halini alır. ÜÇ: Bahar en çok Bebek’e yakışır... Magazin figürlerinin aşırı yüklenmesiyle çekilmez hale gelme potansiyeli taşısa bile... DÖRT: Çatalca’da çiftliği olan arkadaşınız varsa hemen harekete geçin: Bahar en güzel orada karşılanır. BEŞ: Baharda Sultanahmet muhteşemdir. Tek sorun kendinizi turist gibi hissetmeyecek bir ruh haline bürünebilmektir.
...İyi ki...
İyi ki AK Parti’de tek adam yönetimi var da bazı bakanlar daha sık konuşmuyor. İyi ki tatmin olunacak fazla mesele yok da memleket “tatmin olanlar” ve “tatmin olmayanlar” şeklinde sıklıkla ikiye bölünmüyor.