Ne demişti eski Genelkurmay Başkanlarımızdan Orgeneral Kıvrıkoğlu, bundan yaklaşık 10 sene evvel...
"28 Şubat bin yıl sürecek!"
Meali şudur bu açıklamanın:
Bin yıl daha tepenizdeyiz... Kovuşturma bin yıl sürecek... "İrtica" dediğimiz şekilsiz hayalet, bin yıl daha olağan üstü gelişmelerin gerekçesi olacak...
"Modern mahrem", köyden kente göç, sosyoloji falan anlamayız! Tepenizdeyiz... O kadar...
* *Ê *
Farkında mısınız?
Şu son "Ergenekon süreci" de buna benzer bir tat aldı...
"Ergenekon", neredeyse tersinden bir "Resmi ideoloji" oldu...
Şöyle ki:
Gelişmelerden rahatsız olan insanlar sokağa mı döküldü? "Ergenekon" en kestirme açıklama biçimidir.
AKP’ye yönelik bir "İddianame" mi ortaya çıktı? Hemen en yetkili ağızlardan biri, "Ergenekon"un yargıya bile sızdığını ima eder.
Gül’ün Çankaya’ya çıkması, bir sindirim sorununa mı yol açıyor? İşin arkasında garanti "Ergenekon" vardır...
Tıpkı duydukları her tıkırtı karşısında "Kedidir kedi" diye tepki verenler gibi...
İktidara yönelen her türlü muhalefet biçimine karşı, "Ergenekon’dur Ergenekon" diyenler var...
Neredeyse "Ergenekon", Türkiye’de AKP’ye karşı oluşan tepkileri açıklama biçimi haline geldi/getirildi.
* *Ê *
Kendilerine "Ergenekon" soruşturmasının dosyaları sızdırılan meslektaşlarımız, ulvi, mistik ve fizik ötesi bir ses tonuyla şöyle diyorlar:
"Daha dur... Daha dur... Daha işin kuyruğu yakalandı... Bu iş öyle derinlere gidecek ki... Şaşıp kalacaksın... Gözündeki bütün sis perdeleri ortadan kalkacak... Her şey ayan beyan ortaya çıkacak..."
Bir soruşturma dosyasından değil de mitolojiden söz eder gibi yapılan bu değerlendirmeleri duydukça...
Fenalık geçiriyorum...
Sanki ortada tıkır tıkır işleyen bir demokrasimiz vardı...
Sanki toplum fazla huzurdan "nirvana"ya yükselme aşamasına gelmiş durumdaydı...
Sanki herkes "Allah razı olsun Tayyip Bey’den" diyor, başka da bir şey demiyordu...
Sanki Türkiye bir barış ve huzur yarımadası haline gelmişti...
Sanki birileri "Türkiye Malezya oluyor" deyince, ülke ortadan ikiye bölünüp büyük çapta kıyamet falan kopmuyordu...
Sanki "Mahalle baskısı" saptaması, ortalığı karıştırmaya yeter neden haline gelmiyordu...
Tabii ki bu memlekette kafayı üşütmüş bir takım insanlar vardır. Birileri çetecilik oynamaya bayılır bu topraklarda... "Vatana hizmet" ayaklarına, her türlü alçaklık ve kışkırtıcılık sahneye konur...
Ancak...
Bunu yapanlar marjinaldir...
Bu nedenle...
Laik kesime mensup insanların tümünü, kafayı üşütmüş, en ufak bir tahrik karşısında zıvanadan çıkan, işi gücü komplo kurmaktan ibaret insanlarmış gibi algılamak ve göstermek...
Hem ayıptır, hem de manasızdır.
Bu şekilde...
Ne Türkiye açıklanabilir, ne "İddianame" meselesi kavranabilir, ne de huzursuzluk anlamlandırılabilir...
Sadece ve sadece...
"Bin yıl sürecek 28 Şubat süreci"nin karşısına...
"Bin yıl sürecek Ergenekon süreci" konulmuş olur, o kadar...
KonuŞ! ilkesiz adam
"İslami mücadele veriyoruz" falan diyerek, her türden alçaklığının mazur görülmesini bekleyen Vakit adlı gazete, manşetten Abdüllatif Şener’e "giydirmiş".
AKP’den ayrılmayı ya da AKP’ye karşı mesafe koymayı, dinden ayrılmak ya da dine mesafe koymak olarak algılayan bu çarpık kafa, güya Şener’in bir açığını yakalamış, manşetten infaz ediyor. Peki neymiş Şener’in açığı? Ankara’da Rotary toplantısına katılmak...
"İslami mücadele verilirken ilkesizlik mubahtır" anlayışıyla hareket eden bu ilkesiz adamlara şunu sormak istiyorum:
Ey ilkesizler! Tayyip Erdoğan, yanına Bülent Arınç’ı da alarak Antalya Belek’teki Rotary toplantısının şeref misafiri olmamış mıydı? Erdoğan böylece "Rotary toplantısını şereflendiren ilk başbakan" unvanını almamış mıydı? Erdoğan ve Arınç’a da şükran plaketi verilmemiş miydi? Bülent Arınç, "Rotary toplantısında pek bir bahtiyar oldum" mealinde sözler söylememiş miydi?