Erdoğan’ın belalısı

İŞTE size önemli bir soru:

Tayyip Erdoğan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok’un yaptığı zehir zemberek açıklamalar karşısında mı öfke duymuştur, yoksa Erkan Mumcu’nun ANAP Kongresi’nde yaptığı ağır eleştirilerden mi?

Ya da soruyu şöyle soralım:

Yargıtay Başsavcısı’nın, ‘Köktendinciler devlete sızmıştır, amaçları devleti ele geçirmektir’ şeklindeki herhangi bir hukuki veriye dayanmayan açıklamaları mı Erdoğan’ın pozisyonunu zayıflatır, yoksa Erkan Mumcu’nun ‘din-iman-irtica’ eksenine hiç girmeden yaptığı ağır ve etkili eleştiriler mi?

Bu soruların yanıtı bellidir:

Yargıtay Başsavcısı yaptığı çıkışla aslında Erdoğan’a hizmet etmiştir. Erkan Mumcu ise yaptığı muhalefetle Erdoğan’ı acayip rahatsız etmiştir.

* * *

Ne demek istediğimizi biraz açalım:

Tayyip Erdoğan’ın ‘büyük dindar kitle’ ile kurduğu büyülü bir ilişki var ve bu ilişki bu zamana kadar büyüsünü bozmadan devam etti. Oysa ‘büyü’nün bozulmasını sağlayacak nice olay yaşandı. Ne ‘kadim’ türban sorunu çözüldü, ne de imam hatip sorunu.

Buna rağmen aradaki bağ, kopmaz ve sarsılmaz biçimde devam ediyor. İşte bunun en önemli nedeni, Yargıtay Başsavcısı’nın yaptığı türden çıkışlardır. Çünkü ‘din-iman-irtica’ ekseninden yapılan eleştirilerin tümü, Erdoğan ile ‘büyük dindar kitle’ arasındaki ilişkiyi pekiştirmekten başka hiçbir işe yaramamaktadır.

Oysa bu ‘yapay bağ’ın kopmasını sağlamak ve bu anormal duruma bir son vermek gerekir. Bunun yolu da hiç kuşkusuz normalleşmekten geçer.

Erkan Mumcu’nun çıkışına bu açıdan baktığımızda görünen şudur:

Mumcu, Erdoğan’ı ve hükümeti ‘din-iman irtica’ ekseninden eleştirmek yerine, ‘birikimsizlik, deneyimsizlik, iş bilmezlik’ ekseninden eleştirmiştir.

İşte bu açıdan yeni dönemde Erdoğan’ın belalısı Yargıtay Başsavcısı değil, Erkan Mumcu olacaktır.

Nisan zulmü

FERDİ Tayfur’
un ‘Yine mi nisan yağmurlarında ıslanacağız’ şarkısından bir tutam alalım...

Üzerine sos olarak büyük şair T.S. Eliot’un ‘Çorak Ülke’ şiirinin ilk mısrasını, yani ‘Nisan ayların en zalimidir’ini ekleyelim...

Ve en sonunda İsmet Özel’in ‘Mevsimlerin İnsanlara Yaptığı Fenalıklar’ adlı şiirini boca edelim...

Ortaya çıkan ‘karışım’, ruh halimin özetidir.

Çünkü tam da ‘erik ağaçlarının açacağı çiçekler’e kendimi hazırlamışken feci bir soğuk başıma tebelleş oldu.

Kaldırdığım kalın kazakları, paltoları filan yeniden ortaya çıkarmaya üşendiğimden içime işleyen soğuk beni yataklara düşürdü. Ve hepsinden fenası, bir cumartesi öğleden sonrasını, en şapşal yayınların yapıldığı televizyon karşısında geçirdim.

Nisan... Gerçekten ayların en zalimiymiş...

BİR KAMPANYA ÖNERİSİ

HABERTÜRK’ün ‘Basın Kulübü’nde İsmet Özel’in ‘Allah Türkleri üstün yaratmıştır’ ya da ‘Nöbette uyuyan askerin kurşuna dizildiği bir ülkede yaşamak istiyorum’ şeklindeki görüşlerini dinledikten sonra...

Milli Gazete’de Attila İlhan’la yapılan röportajda, ‘Gazi’ye yapılan suikastta İngilizlerin parmağı olduğu kesindir’ şeklinde ‘parmak ısırtan’ cinsinden komplo teorilerini okuduktan sonra...

Türk düşünce hayatına ve tabii ki Türk edebiyatına katkıda bulunmak için bir kampanya başlatılması zorunlu hale gelmiştir.

Kampanyamızın ana sloganı şudur: ‘Attila Baba, İsmet Abi... Ne olur sadece şiir yazın.’

Haydi pek yaman fikirler karşısında aklı karışanlar...

Haydi pek sıkı şiirler okumak isteyenler...

Görev başına...
Yazarın Tüm Yazıları