Ehli Sünnet TV Atiye Sokak’ta

SARIKLI, cübbeli, şalvarlı bir televizyoncu, almış eline mikrofonu, çıkmış Nişantaşı’nın meşhur Atiye Sokak’ına...

Haberin Devamı

Ehli Sünnet TV Atiye Sokak’ta

Kafelerin, restoranların önünden hızla geçiyor.
Geçerken de kamerasına konuşuyor.

*

Konuşuyor demek yanlış.
Hakaretler yağdırıyor.
O sokaktaki kadınların kıyafetlerini çok ayıp bir üslupla eleştiriyor, o sokaktaki insanların kişisel tercihlerini aşağılıyor, o sokağın müdavimlerinin yaşam tarzını şeytanlaştırıyor, o sokaktaki insanları düşmanlaştırıyor, hatta hedef gösteriyor.


*

Haberin Devamı

Bu zamana kadar hep...
-“Beyaz Türkler” diye aşağılanan...
-Başka yaşam tarzlarına saygısız olmakla suçlanan...
-Kılık kıyafet özgürlüğüne tahammülsüz olmakla suçlanan...
-“Başörtülüleri aşağılıyorlar” diye eleştirilen...
Atiye Sokak sakinleri ise...
Yanlarından kendilerine hakaretler yağdırarak geçen bu “ehlisünnet” kardeşimize dönüp de bakmıyorlar bile.

*

Galiba roller her alanda olduğu gibi “aşağılama” alanında da değişiyor:
-Eskiden aşağılayanlar, kendilerini bir hoşgörü ikliminin içinde bulurlarken...
-Eskiden aşağılananlar, “aşağılama sırası bize geldi” diyerek atağa kalkmış durumdalar.


DİYARBAKIR’IN ÖTEKİ YÜZÜ

Tango yapan Kürtler


Ehli Sünnet TV Atiye Sokak’ta


DİYARBAKIR uçağına bindiğimde gündemimde Lice’deki yol kesmeler, kalekollar, çocukları dağa çıkan anneler, çözüm süreci çalıştayı falan vardı.
Fakat Diyarbakır Havaalanı’na indiğimde...
Gündemim aniden değişti.

*

Haberin Devamı

Havaalanında genç bir adam yanıma geldi ve elime bir davetiye tutuşturdu.
Dedi ki:
“Hafta sonu dans festivalimiz var. Sizi de aramızda görmek istiyoruz”.

*

Açtım davetiyeyi.
İri harflerle Kürtçe şu cümle yazılıydı:
“Birinci Uluslararası Mezopotamya Dans Festivali”.

*

İki günlük bir festival bu...
Yurtdışından dansçılar da katılıyor.
Festivali düzenleyenler işin eğlencesinden ziyade bilincinde:
Tango ve özgürlük arasında bağ kuruyorlar.

*

Diyarbakır tek bir gündeme hapsedilemeyecek kadar zengin ve renkli bir şehir.
Tek gündeme sıkıştırıldığı anda yüzünü gösteren “dans festivali” de bunun en önemli kanıtı.


Erdoğan takıntısı, Erdoğan’ın takıntısı


KAFAYI Tayyip Erdoğan’a takan tipler olduğu gibi...
Kafayı Gezi’ye takmış bir Tayyip Erdoğan var.

*

Haberin Devamı

Birinci durumda...
“Tayyip Erdoğan takıntısı” diyoruz da...
İkinci durumda...
Neden “Tayyip Erdoğan’ın Gezi takıntısı” demeyelim ki?

*

Üstelik...
Tayyip Erdoğan’ın “Gezi takıntısı”, muhalefetin “Tayyip Erdoğan takıntısı”nı sollarken.

Benim en iyi 10 Türk filmim

KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı halkoyuyla “en iyi 100 Türk filmi”ni seçecekmiş.

*

Ben kendi en iyi 10 Türk filmimi seçtim.
Sunuyorum:

*

1-ANAYURT OTELİ: Yusuf Atılgan’ın en baba romanından sinemaya uyarlanan bu filmi, videocudan kiraladığım VHS kasetten izlemiştim. Nasıl kötü bir kopya! Ses kötü, görüntü bozuk... Buna rağmen meftun olmuştum filme. Kasaba sıkıntısıyla dolup taşmış, Zebercet gibi bunalıma girmiştim. O gün bugündür hastasıyım bu filmin.

*

Haberin Devamı

2-AH BELİNDA: Atıf Yılmaz’ın 80’lerde çektiği en iyi kadın filmlerinden biri... Müjde Ar’ın döktürdüğü bu filmde neler var? Şunlar var: Reklamcılık dünyasına eleştirel bir bakış var, orta sınıf hayatının nasıl bir kâbus olduğuna dair sert göndermeler var, fantastik unsurlar var.

*

3-ZÜĞÜRT AĞA: Hâlâ bazı sahnelerini birbirimize anlatıp güleriz. Hâlâ bazı repliklerini günlük konuşmalarımızda kullanıp eğleniriz. Hâlâ “büyük ağa”nın eliyle kulağını sallamasını hatırlayıp kafa buluruz... Tartışmasız başyapıtımızdır bu film.

*

4-UZAK: Benim favori filmlerindendir. Nuri Bilge Ceylan filmlerinin de bana göre açık ara en iyisi... Ayda bir kez izliyor, her izlediğimde keşfettiğim yeni şeyler oluyor.

*

Haberin Devamı

5-UÇURTMAYI VURMASINLAR: Bu filmi Bakırköy’de bir sinemada izlemiştim... Sinema salonu nasıl doluydu, salonu dolduranlar nasıl hıçkırıyordu, anlatamam...

*

6-YOL: Çekiminden yıllar sonra restorasyondan geçmiş bir kopyasını Şişli’de bir sinemada izledim ve o zaman anladım: Yılmaz Güney sinemada da çok büyük bir devrimcidir. “Yol”, anlatım tekniğiyle, üslup farklılığıyla, çarpıcı gerçekçiliğiyle gerçekten büyük bir film...

*

7-İKİ DİL, BİR BAVUL: Son dönem Kürt sineması atılımı var. Kürt sorununu anlatan çok film izledim. Ancak “Kürt sorunu” gibi yakıcı bir konuyu bu denli yalın, bu denli yumuşak dokunuşlarla, bu denli ikna edici anlatan filme rastlamadım.

*

8-HABABAM SINIFI: Bütün seri favorimdir. Hâlâ izlerim. Hâlâ gülerim. Hâlâ eğlenirim. Ama eskilerin... Yenilerle başım hiç hoş olmadı.

*

9-SÜTKARDEŞLER: Ertem Eğilmez’in çektiği bu serinin tüm filmlerinin hastasıyız. Geçmişten geleceğe bütün kuşakları etkileyen filmlerdir bunlar. O filmlerdeki bazı replikler Gezi eylemlerinde slogan oldu, daha ne olsun.

*

10-NEŞELİ GÜNLER: Turşu suyunun nasıl yapılacağından kaynaklanan bir aile içi tartışma... Çok çocuklu ailenin ikiye bölünmesi... Güldüren ve ağlatan unsurlar... Kısacası sonuna kadar Türkiyeli, sonuna kadar yerli bir film... Etkilemiştir bu film bizi... Düşünün, palavra sıkanlara hâlâ Münir Özkul’un Şener Şen’e seslendiği gibi sesleniyoruz: “Ziyaaa”.

Yazarın Tüm Yazıları