Paylaş
-Düzen? Müthiş.
-Hitabet? Her zamanki gibi şahane.
-Disiplin? Mükemmel.
-Bülent Ersoy? Fevkaladenin fevkinde.
-Organizasyon? Kusursuz.
-Salon düzeni? Fevzi Çakmak Salonu’nda bile yok böyle intizam.
-Vaat? Gani.
-Recep İvedik? Adeta bir Nuri Bilge.
-Heyecan? Dorukta.
-Galeyan? Yok.
-Nutuk? Yine uzun, yine okkalı.
*
Ama bir kusurcuğu vardı bu tek adamlı, şarkıcılı, türkücülü, recep’li, ivedik’li, müsamereli, Çapulcu Metin’li, işadamlı, intizamlı, Ünal Aysal’lı, devletli gösterinin:
“Reyiz” tek bir suale bile maruz kalmadı.
*
Bırakın “Cumhurbaşkanı olduğunuzda elinizi AK Parti’den çekecek misiniz?” gibi bir soruyu...
“Cumhurbaşkanı olduğunuzda Türkiye’yi uçuracaksınız di mi?” şeklinde bir yalakalığa bile maruz kalmadı.
*
Bırakın “Cumhurbaşkanı olduğunuzda halkı yüzde 50 / yüzde 50 diye ikiye ayırmaya devam mı?” türü bir soruyu...
“Cumhurbaşkanı olduğunuzda buralar cennet olacak di mi?” şeklinde cıvımaya bile muhatap olmadı.
*
Bırakın “Cumhurbaşkanı olduğunuzda partiler arasında ayrım yapacak mısınız?” tarzı bir soruyu...
“Cumhurbaşkanı olduğunuzda başkan babamız olacaksınız di mi?” şeklinde bir gazlama bile söz konusu olmadı.
*
Bırakın “Yeni Türkiye, yeni Türkiye deyip duruyorsunuz da 12 yıldır ülkeyi İsmet Paşa mı yönetiyordu muhterem?” gibi bir soruyu...
“Siz hangi makama seçilirseniz orası başarının başkenti olur di mi?” şeklinde bir şakacı sual bile patlatılamadı.
*
Soru işaretlerinin yasaklandığı, ünlem işaretlerinin ise el üstünde tutulduğu bir törendi bu.
*
Madem öyle...
Soruyu ben patlatayım:
Soru işaretleri, “demokrasi” adlı rejimin işaretleri ise...
Ünlem işaretleri hangi rejimin işaretleridir?
*
Doğru cevabı bilenlerle bir Hande Yener konserinde “eller havaya” yapacağız.
Söz.
ALAÇATI’DA YAPTIĞIM 9 GÜZEL ŞEY
1-KURABİYE CANAVARI OLDUM:
Kurabiyenin Türkiye’deki anavatanlarından birisi de Alaçatı... Fırınlarında sabahın erken saatlerinde envai çeşit kurabiye çıkıyor. Ben en çok sakızlı olanına meftun oldum...
2-PAZAR GEZDİM:
Teyzeler elleriyle topladıkları güzelim Ege otlarını cumartesi pazarında satarlarken... Otlara merak sarmaya başlamış orta yaşlı bir şehir insanına dönüşmemek mümkün değil.
3-BİR TAŞ EVDE KALDIM:
Alaçatı resmen taş evler ve bu evlerin elden geçirilmesiyle oluşturulmuş butik oteller cenneti... Ben o otellerden birinde kaldım. Alaçatı merkezde yer alan “Viento”da... “Viento”, serin ve geniş bahçesi, her biri özenle dekore edilmiş karakterli odaları ve yapaylığa zerre kadar prim vermeden anında yarattığı aile ortamıyla benden tam puan aldı.
4-KÖŞE KAHVE’DE TAKILDIM:
Alaçatı bu kadar popüler olmadan önce “Köşe Kahve” vardı... Alaçatı süper popüler bir yer oldu ama “Köşe Kahve” yine en janti şekliyle orada... Bir kıyısında gelen geçeni seyretmek için çok münasip bir yer. Alaçatı’da yaşasam burada bir masam olurdu kesin.
5-YİTİK BİR SAVAŞÇI OLDUM:
Yeldeğirmenlerinin dibindeki bu kahvede Bülent Ortaçgil’in o meşhur şarkısını mırıldandım: “Sen, ben / Değirmenlere karşı bile bile / Birer yitik savaşçı /Akarız dereler gibi denizlere / Belki de en güzeli böyle...”
6-SAKIZLI KAHVE İÇTİM:
Türk kahvesinde artistlik yapılmasından pek hazzetmem. Bunun tek istisnası var: Sakızlı Türk kahvesi... Ama aroma koklatılmış türden olmayacak... Hakiki sakızın kahveyle kavrulmasından oluşacak...
7-NİKO’DAN REÇEL ALDIM:
Reçel yapımında şefkat, incelik ve rikkat çok önemlidir. Alaçatı’nın Niko’sunda bunlardan fazlasıyla var ve onun yaptığı reçeller bu yüzden pek farklı, pek leziz ve pek rayihalı... Alınmadan gelinmez yani.
8-ANTİKACI GEZDİM:
“Hacı Memiş” diye bir mahalle var burada. 7 sene evvel derinliklerinde aç köpeklerin havladığı el değmemiş bir köy mahallesiydi... “Hacı Memiş”, kısa süre içinde olmuş sana tipik bir Bodrum çarşı içi sokağı... Kafelerin, otellerin, restoranların arasından yükselen sektör ise antikacılık... Malzeme bol... Çok uzaklardan sırf antikacı gezmeye bile gelinir yani.
9-KAPI FOTOĞRAFLARI ÇEKTİM:
Artık şezlongda ayak fotoğrafı çekip sosyal medyaya boca etmekten sıkıldıysanız derhal Alaçatı’ya gelin. “Beni çek” diye bağıran alternatiflerle dopdolu burası... Her taraf eski kapı, yüzü kırışmış yaşlı kadın ve pencere önü çiçeği kaynıyor. Sizi bilmem ama ben en çok eski kapılara yüklendim.
Fotoğraflar: Miguel CARMINATI
Paylaş