Paylaş
- Etrafına topladığı müritlerle kendine özgü bir ekosistem oluşturanlar, devletin ilgili kurumları tarafından acilen denetim altına alınmalı.
*
- Dini hassasiyeti olanlar, bu tür adamların melunluk yapmaları halinde ilk önce ve en büyük tepkiyi göstermeli.
*
- Alçaklık yaparken yakalanan bu tür adamların müritleri, devlet tarafından derhal bir rehabilitasyon programına tabi tutulmalı.
*
- Diyanet İşleri Başkanlığı, işi kişisel şova dökmüş abuk sabuk açıklamalar yapan bu tür adamlarla mücadele etmeli.
*
- Devlet içinde “din istismarı yapan sapıklarla mücadele birimi” oluşturmalı ve bu birim, bu tür yapıların üzerine kararlılıkla gitmeli.
*
- Sürekli kadınlardan, cinsellikten, kız çocuklarından, evlenme yaşından söz eden ve başka hiçbir meseleyle ilgilenmeyen güya hocalar titizlikle araştırılmalı.
*
- Protokollere sokulmaya çalışan her sarıklıya, hemen “Buyur hocam” yapılmamalı ve mesafe koymaktan çekinilmemeli.
ÜÇ MADDEDE MUHARREM İNCE
MADDE 1
SİVAS'TA YANLIŞ BAŞLADI
Sivas’ta otobüsünün önünde büyük bir kalabalık toplansa, “Korona zamanı böyle şey olur mu?” diyeceklerdi. Kalabalık toplanmasa, “Muharrem İnce’yi 30 kişi bile dinlemeye gelmedi” diyeceklerdi. İkincisi oldu, ikincisini dediler. Hatta daha da ileri gittiler. “Ölü doğdu, fos çıktı” dediler. Sonuç? Maskeli ve mesafeli bir kapalı salon toplantısı yapsaydı, çok daha iyi ederdi.
MADDE 2
TÜM HESABI GÜL'E BAĞLI
Muharrem İnce, bütün yatırımını Abdullah Gül’ün CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olması ihtimali üzerine yapmış görünüyor. Peki ya CHP’nin adayı Gül değil de İmamoğlu ya da Yavaş olursa ne olacak? Böyle bir durumda Muharrem İnce’nin yüzüne bakan olur mu? Yani demem o ki... Gül devreden çıkarsa İnce de devreden çıkar. İnce’nin buna karşı bir B planı olduğunu sanmıyorum.
MADDE 3
O YAYINLADI, BU YAYINLAMADI
Muharrem İnce’yi o kanal yayınlamış, bu kanal yayınlamamış. Ben Muharrem İnce’nin yerinde olsam... Yayınlayan ve yayınlamayan kanallarla ilgili yorumlar yapanlara şöyle seslenirdim: “Ben sözümün gücüne güveniyorum. Sözümün gücünün bütün hesapları alt üst edeceğine inanıyorum. Kimin hangi hesapla yayınladığından ya da kimin hangi hesapla yayınlamadığından bana ne? Yayınlandığı mecraya göre sözüme kıymet biçmek, ilkelliktir”.
BEN ÇOK SIKILDIM
MACRON’a maruz kalmaktan... Eylül romantikliği yapmaktan... Çinli kılıç kalkan filmlerinden... “Yunanistan’la sıcak temas çıkar mı?” diye sormaktan... Korona illetinden kurtuluş umudunun kalmamasından... “Seni tanıyamadım, şu maskeni çıkar da kim olduğunu anlayayım” demekten... Melih Gökçek’in her sarıklı sakallıyı hoca sanmasından... Tecavüzcü HDP’li çıkınca mırıldayarak bir şeyler söyleyip şeyh çıkınca naralar atanlardan... Sürekli veganlık propagandası yapanlardan...
BEN ÇOK SIKILDIM, SİZ DE SIKILIN.
BİROL ÜNEL DEMEK
HAYATLA adı konulmamış bir meselem var demek... Sürekli duvarlara karşı yürümek demek... Can Yücel’in “Ne kadar rezil olursak o kadar iyi” dizesi demek... Filmlerde hep kendi hayatını oynamak demek... Almancılara özgü kırık Türkçe demek... Cool oğlu cool demek... Ağır karizma demek... Daimi bir depresyonu kendine yakıştırmak demek... Berlin kaldırımlarında sızmak demek... Kasten dağıtmak demek... Bilerek toparlamamak demek...
*
Hayatını kaybetti maalesef. Allah rahmet eylesin.
KIRTASİYECİLERE SAHİP ÇIKALIM
EN sevdiğim dükkânlardır kırtasiyeciler... Not defterleri, silgiler, kalemler arasında saatlerce dolaşsam zırnık sıkılmam...
*
Son günlerde tehlike altında kırtasiyecilerimiz. Defter kitap satamıyorlar. Kalem silgi satamıyorlar. Zor durumdalar. Çok zor durumda.
*
“Marketlerde kırtasiye malzemesi satılmasın” diye bir öneriyi dile getirenler var. Katılıyorum ve bir adım daha atıyorum: Lütfen kırtasiyecilerimize bir uğrayalım... Bir defter, bir kalem, bir silgi falan alalım. Eski güzel günlerin hatırına.
ÇOK HOŞUMA GİTTİ
BATMAN hakkında yazdığı çirkin yazı için Işıl Özgentürk hakkında soruşturma açılmış. Çok gereksiz bir girişim. Ne gerek var soruşturmaya? Yazıya yazıyla cevap verilir. Verildi de.
*
Bu arada Işıl Özgentürk hakkında soruşturma açıldığı haberinin altına Batmanlı bir kadın avukat, “Abla avukat lazımsa yardımcı oluruz. Gördüğün gibi dağa çıkmadık ya da evde oturup asker masker beklemiyoruz” diye yazmış. Çok hoşuma gitti... Çoook.
TAM BÖYLE OLMUŞTUR
KORONA olan Binali Yıldırım’ı aramış Cumhurbaşkanı Erdoğan. Abdulkadir Selvi’nin aktardığına göre aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:
*
- ERDOĞAN: Geçmiş olsun Binali Bey... Ne oldu ya?
- BİNALİ YILDIRIM: Ne olsun? Olan oldu.
- ERDOĞAN: Hadi tekrar geçmiş olsun.
*
Gülümsedim okuyunca. İkisini de az çok tanıyoruz ya... “Tam da böyle konuşmuşlardır gerçekten” dedim içimden... Bu arada Binali Bey’e ve eşi Semiha Hanım’a çok geçmiş olsun. Umarım bir an önce iyileşirler.
ÜÇ HAFTADA KORONAYI GARANTİLİ BİTİRME ÖNERİSİ
PROF. Dr. Melih Us, görüşlerine çok değer verdiğim hekim arkadaşım. Bir önerisi var Melih Us’un. “Uygulanırsa üç haftada koronayı bitiririz” diyor.
*
Önerisi şu:
*
“Haydi Türkiye! Gelin hep beraber üç hafta boyunca her yerde, hatta evde bile maske kullanalım. Böylece kurtulalım korona belasından. Bulaşı minimalize edelim. Üç hafta içinde korona olanlar bir şekilde bulgu verecektir. Hastalar ve asemptomatikler, maske sayesinde bulaştıramayacaktır.”
Paylaş