Devlet Bey’in 7 hitabet kusuru

İKİNDİ vaktiydi...

Yani televizyonun "en aptal kutusu" olduğu bir zaman dilimi...

Adını sanını bilmediğim ve pek fazla uğramadığım kanallardan birinde MHP’nin Manisa mitingi canlı olarak yayınlanıyordu...

Yapacak başka bir iş olmadığından başladım seyretmeye...

Kalabalık fena değildi... Tansiyon yüksekti...

Fakat...

Devlet Bahçeli’nin konuşması, aman Tanrım, bir felaketti...

"Güzel konuşma sanatı" dersinde "bunun tam tersini yapın yeter" diye kullanılabilecek türden bir konuşma...

Devlet Bey avazı çıktığı kadar bağırırken...

"Eyvah gitti adamcağızın sesi" diye tedirginliğe kapılmamak mümkün değil...

Kısacası...

Kusur bulmaktan mesajı yakalamaya fırsat bulamadım...

Bulduğum kusurları, Devlet Bey’e bir yararı olur diye aşağıda sıralıyorum:

* * *

BİR: Ses tonu ayarlaması yapamıyor... Biraz yüksek sesle haykırmak yerine avazı çıktığı kadar bağırıyor...

İKİ: Avazı çıktığı kadar bağırdığında ne dediği tam olarak anlaşılamıyor... Sadece milletimizin bağıran lideri alkışlama huyundan yararlanabiliyor, o kadar...

ÜÇ: Sakin bir ses tonuyla ve nezaket içinde bir meseleyi anlatırken, birdenbire bambaşka bir konuda sesini alabildiğine yükseltiyor... Örnek: Sükunet içinde "Ekonomide alınması gereken önlemlerin hiçbiri alınmıyor" derken, ansızın "Ey Recep Tayyip Erdoğan! Sen padişah mısın?" diye bağırabiliyor...

DÖRT: Telaffuz hataları epey fazla... En kısa zamanda "Kuş Dili Eğitim Merkezi"nde Gülgün Feyman Hanımefendi’den ders alması gerekiyor.

BEŞ: Kitleyle sıcak temas kurmuyor... Ahaliye sorular sormuyor... Meydanın nabzını tutamıyor...

ALTI: Şive taklidi yapmıyor... Bu da sempati eksikliğine yol açıyor... Oysa bir Osmaniyeli olarak "Adana ağzı"nda Dilber Hala’dan bile daha iyi iş çıkaracağı kesin...

YEDİ: Gülmüyor... Gülümsemiyor... Sadece konuşmasını tamamlayıp kitleyi selamlarken dudaklarına iğreti bir kıvrım oturtuyor, o kadar...

Kıvırtma Andrew

ŞU yeryüzünde Başbakan Erdoğan’a "maganda" diyen ilk insanoğlu, ülkemizde uzun yıllar görev yapan ABD’li gazeteci Andrew Finkel’dır...

Andrew, Vatan gazetesinin Pazar ilavesinde bu konuda konuşmuş...

Özetle şunları söylüyor:

"Türkçem iyi değil... Maço diyecektim, maganda dedim... Magandanın maço anlamında kullanıldığını sanıyordum... İşin gerçeğini öğrenince terbiyesizlik yaptığımı anladım... Özür diledim... Başbakan maganda değil, maçodur... Bu konuyu ikide bir yazan Ahmet Hakan da magandadır."

* * *

Sevgili Andrew kardeşim...

Madem "maganda"nın ne anlama geldiğini sonradan öğrendin...

Ve madem Türkçe konusunda hálá yetersizsin...

O zaman ben sana güzel Türkçemizden bir kelime daha öğreteyim...

Bizde "kıvırtma" diye bir sözcük vardır ve bu sözcük senin durumuna "cuk" oturmaktadır...

Ayrıca "maço diyecektim, maganda demişim" açıklaması hiç de inandırıcı değildir...

İnsan Türkçe’de de kullanılan "maço" sözcüğünü kullanmak yerine, anlamından emin olmadığı bir sözcüğü kullanır mı?

Son olarak...

Bu konuyu sürekli hatırlattığım için bana "maganda" demişsin ve yine yanlış yapmışsın...

Bir konuyu sürekli hatırlatan adama en fazla "haksızlık yapıyor" denir, "maganda" denmez...

Eğer dersen yine özür dilemek zorunda kalırsın...

Çiftçinin gözaltına alınması doğrudur

DUYDUNUZ mu?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "Ananı da al git" dediği çiftçi Kemal Öncel, Mersin’de gözaltına alınmış...

Çünkü Başbakan Erdoğan, Mersin’e gidiyormuş...

"Başbakan geliyor diye gözaltına alınma" vakası, çiftçi vatandaşımızın hürriyetini kısıtlıyor ise de...

Olaya şöyle de yaklaşabiliriz:

İlk karşılaşmada "Ananı da al git" şeklinde ayar yiyen çiftçimizin, ikinci karşılaşmada başına ne geleceği meçhuldür...

Türk polisi, belki de Başbakan’ı çiftçi vatandaşımızdan değil de, çiftçi vatandaşımızı Başbakan’dan koruyordur...

Biraz iyi niyet lütfen...
Yazarın Tüm Yazıları