Derviş Günday Tayyipçi olsaydı

EY Atatürkçüler!

Ey laik kesim!

Ey AKP yandaşlarının her türlü yolsuzluğunun, usulsüzlüğünün, şeffaflık dışı uygulamalarının üzerine yiğitçe giden şanlı kalemler!

Gelin sizinle biraz "Eğri oturup / Doğru konuşma" oyunu oynayalım.

Lütfen bütün ideolojik heyecanınızı bastırıp, şu sorunun yanıtını verir misiniz?

Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu Başkanı Derviş Günday, CHP ile işbirliği yapan bir sendika başkanı olmak yerine sıkı bir "Tayyip Erdoğan yanlısı" olsaydı...

Ve elinize onun "Her ay 25 bin YTL’yi aşan gelire sahip olduğu"na dair bir haber geçseydi...

Ne yapardınız?

Gözünüzü "değirmenin suyu"na çevirmez miydiniz?

"Nereden geliyor bu bolluk Derviş Bey!" diye sormaz mıydınız?

En azından "Derviş Bey! Yalansa yalan de, doğruysa doğru de" diye bir sıkıştırma operasyonuna girişmez miydiniz?

Peki neden susuyorsunuz?

Ne yani? Bazıları "muhafazakár" kimliğe sığınıp malı götürürken, bazıları da "laik" kimliğe sığınıp götürecek mi?

Zaman Gazetesi "laik" kimliğe sığınıp malı götürenlerle mücadele ederken, diyelim ki Cumhuriyet Gazetesi de "muhafazakár" kimliğe sığınıp malı götürenlerle mi mücadele edecek?

Şu siluetine meftun olduğumuz ülkede, bir kerecik farklı bir tutum göremeyecek miyiz Allah aşkına?

Derviş Bey ve benzerleri, şu kahrolası sarkaçtan yararlanıp, kendilerini küçük bir açıklama yapma zahmetine bile katlanmak ihtiyacında hissetmeyecekler mi?

Mesela, neden Derviş Bey’e şöyle seslenmezsiniz?

"Yahu sen ne kadar büyük bir Atatürkçü olduğunu, laikliğe nasıl da gönül verdiğini, dinci hükümetle ne yaman bir mücadele verdiğini bırak da, önce bize şu 25 bin YTL’lik aylık gelirini izah et!"

Esnaf açlık sınırındayken esnaf örgütünün başkanının paraya para dememesine, sırf "İyi ama adam Atatürkçü" diyerek sessiz mi kalacaksınız?

* * *

Unutmayın! Siz böyle sessiz kaldıkça...

Derviş Günday, hakkında ortaya atılan iddialar karşısında minik bir açıklama yapmaya bile tenezzül etmeyecektir.

Siz böyle sustukça...

Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal, üniversite bünyesinde kurduğu ve kendisine kral muamelesi çektirdiği televizyon kanalının nasıl beslendiğinin hesabını vermeye tenezzül etmeyecektir.

Siz böyle umursamaz davrandıkça...

ART adlı bir televizyon kanalı kuran ve hakkında inanılmaz servete sahip olduğuna dair nice söylentiler dolaşan Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek, keyfine bakacak ve en küçük bir rahatsızlık bile duymayacaktır.

Aferin Deniz

LÜTFEN "Yine mi magazin" deyip hemen burun kıvırmayın! Lütfen "Önemsiz" deyip geçmeyin!

Çünkü Deniz Akkaya ile Mehmet Yıldırım arasındaki mahkemelik olan tartışma, uzaktan ellerimizi ovuşturarak izleyeceğimiz, "tarafsız" kalacağımız, "Aman işte lüzumsuz bir polemik" diye burun kıvıracağımız bir mevzu değildir. Ve bu mesele, sadece Deniz Akkaya’nın meselesi de değildir. Bu mesele, "onuru çiğnenen bir kadını yalnız bırakmama" meselesidir.

O kadından nefret etsek de...

O kadının da sırası geldiğinde "yalan haberleri malzeme yaparak sağa sola sataştığı" gerçeğini bilsek de...

O kadının da sırası geldiğinde -Mehmet Yıldırım kadar olmasa da- terbiyesizleşme ve çirkinleşme potansiyeli taşıdığını bilsek de...

Efendim, olay şudur:

Deniz Akkaya’nın, "Benimle para karşılığı yatmak isteyen işadamları var" dediğine ve kendisine biçilen fiyatı açıkladığına dair bir haber var ya uzun süredir ısrarla gündemde tutulan...

İşte bu haber yalanmış!

Deniz Akkaya
asla ve kata böyle bir açıklama yapmadığını, bir "magazin muhabiri"nin, "elektrik yaratması olası haber üretme hevesi"ne kurban gittiğini söylüyor.

Ve söylediklerinin doğru olduğuna dair hayli ikna edici bir sürü kanıt öne sürüyor.

Bu kanıtları okuyup ikna olduktan sonra, Mehmet Yıldırım’ın çirkin ve seviyesiz sataşmasını kulak arkası edebilir miyiz?

Vallahi ben edemiyorum. Çünkü hangi álemin içinde olursa olsun, bir kadının onurunun çiğnenmesini sessiz sedasız seyretmeyi içime sindiremiyorum. Bu nedenle buradan Deniz Akkaya’ya şöyle seslenmek istiyorum:

Aferin Deniz! Bastır! Onuruna sahip çık!

Bu adamın sana attığı çirkin, yakışıksız ve onurunu çiğneyen iftirayı yanına koma!

Mahkemede hesap sor ve sakın uzlaşma!

Senin gibi bir kadının bir fiyatı olabileceğine dair çirkin önyargıyı yık, parçala!

Ve Mehmet Yıldırım’a, "Senin de bir kızın var" diyerek seslenmeye devam et.

Onda bir "empati hissi" uyandır ki yaptığını beğenmekten vazgeçsin. Bana iftira atsan da...

Mehmet Yıldırım’ın sana yaptığı terbiyesizliğin biraz hafifini bana yapsan da...

Sonuna kadar destekliyorum seni.
Yazarın Tüm Yazıları