Derdin ne senin Fehmi Abi

YENİ Şafak gazetesindeki köşenden son günlerde...

İkide bir yazıp çiziyorsun...

Diyorsun ki:

"Aydın Doğan iyidir ama etrafı kötüdür."

Devam ediyorsun:

"Vergi cezasının nedeni Aydın Doğan’ın etrafıdır."

Durmuyorsun:


"Aydın Bey fasıl sever ama gazetelerini yönetenler arya dinler."

Hüküm veriyorsun:

"Aydın Bey halk adamıdır ama gazetelerinde çalışanlar halktan kopuktur."

Kısacası...

Diyorsun da diyorsun...

* * *

Seninle açık konuşacağım Fehmi Abi...

Bilmem farkında mısın?

Dost düşman herkes, senin bu yazıp çizdiklerini, bir tür "Aydın Doğan’dan pozisyon talebi" olarak okuyorlar...

Ne yalan söyleyeyim?

Benim okuma biçimim de böyle...

Bence de sen, bu yazıp çizdiklerinle, Aydın Bey’e "Onları at / Beni al" diyorsun...

Fehmi Abi!

Çok da uzun olmayan çalışma hayatımda...

Yaptıkları kariyer planının hırsına kapılanların, perde arkasından attıkları kulislerle en yakın iş arkadaşlarının ayaklarını kaydırmaya çalıştıklarına çok tanıklık ettim... Ama matbuat tarihimiz sanırım böylesine ilk kez tanık oluyor...

İlk kez bir gazeteci, bir medya patronuna, açıktan ve bodoslama "Onları at / Beni al" iması içeren mektuplar yazıyor...

"Kulis atan / çelme takan" adamların yaptıklarını yadırgayıp ayıpladığımız çok olmuştu... Ama meslektaşlarının pozisyonlarını bu tür "patrona mektuplar" ile ele geçirmeye çalışan bir gazeteci için ne diyeceğimi doğrusu bilemiyorum...

* * *

Fehmi Abi, hadi diyelim ki emeklerin karşılık buldu ve Hürriyet’in başına geçtin...

Peki Hürriyet bunu kaldırabilir mi?

60 yıllık bir gelenek, bunu içine sindirebilir mi?

Hadi diyelim ki...

Hürriyet kaldırdı, 60 yıllık gelenek de içine sindirdi...

Ve Aydın Bey "hükümetle arayı düzeltmek için" seni Hürriyet’in başına getirdi...

İyi de Fehmi Abi, Allah’ın bildiğini kuldan niye saklayalım, Başbakan Erdoğan senden de pek hazzetmez ki?

Ha Ertuğrul Özkök, ha sen...

Başbakan için fark etmez ki.

Senin Hürriyet’in başına geçmen durumunda...

Başbakan kafayı bozup, yeni vergi cezaları salmaya kalkarsa ne olacak?

* * *

Fehmi Abi...

Al benden sana bir "kardeş tavsiyesi"...

Bence bu türden heva ve heveslere kapılacağına...

Geç Yeni Şafak’ın başına...

Öyle bir gazete yap ki, álem gazete görsün...

Şıkır şıkır manşetler at, vurduğun yerden ses getir, gazetenin tirajını beşe katla, reklam gelirlerini arttır, kára geçir...

Şu Doğan Medya Grubu’na...

Gazete nasıl yapılırmış göster...

Öyle bir gazetecilik yap ki...

Kuşaklar boyu anlatılsın, "fasıl dinleyen gazeteci"nin "arya dinleyen gazeteci"yi ezip geçme efsanesi...

Hadi Fehmi Abi...

Başkasının gazetesini Yeni Şafak yapacağına...

Kendi gazeteni Hürriyet yap...

Serbest çağrışım

BAŞBAKAN’ın uçağında ağırlanan Sabah yazarı Emre Aköz’ün dün yazdığı "Başbakan’ın uçağında" başlıklı yağlı ballı yazısını okuyunca...

"Serbest çağrışım"ın bir cilvesi olsa gerek...

Aklıma son günlerde epey moda olan şu "saptama" geldi:

"Adam yiyor ama çok çalışıyor."

Bırakın konuşsun

BIRAKIN DTP’li Ahmet Türk, Meclis’te Kürtçe konuşsun...

Kıyamet kopmaz... Ülke elden gitmez... Başımıza taş yağmaz...

Bırakın konuşsun... Konuşsun ki, "Meclis’te anadilimle konuşamıyorum" deme hakkı olmasın...

Hem bakın, "Kürt" sözcüğünün telaffuz dahi edilemediği günlerden, devletin televizyonunun 24 saat Kürtçe yayın yaptığı günlere geldik...

Böyle bir ortamda...

Bir parti genel başkanının Meclis’te Kürtçe konuşma yapmasının ne sakıncası olabilir?

Hem unutmayın: Orası "devletin meclisi" değil, "milletin meclisi"...
Yazarın Tüm Yazıları