RAHŞAN FAKTÖRÜ: Duydunuz mu? Rahşan Hanım, eşinin mezar yerini değiştirecekmiş!
Demek ki Ecevit’in cenaze töreniyle Rahşan Hanım’ın "kamusal rolü" bitmemiş ve daha çekeceğimiz varmış. Yani Rahşan Ecevit faktörüne bir süre daha maruz kalmaya devam edeceğiz. Eh, ne diyelim? Çekeceğimiz varmış.
MENDERES’İN STİLİ:"Hatırla Sevgili" adlı dizideki Menderes hiç olmamış. Necip Fazıl, Menderes için "O kadar şık ve kusursuz giyinirdi ki zavallının ihmal edilmiş şıklıktan haberi bile yoktu" diyor. Dizideki Menderes’in giyim tarzında ise bırakın ihmal edilmemiş şıklığı, şıklık bile yok!
ÜMİT ÖZDAĞ OLAYI: Sen tut yıllarca önüne geleni "ihaneti vataniye" ile suçla... Kanıtlanması imkánsız iddialarla bürokratları töhmet altında bırak. Ve bir gün kafanı kaldırıp siyasi bir hamle yapınca benzer suçlamalarla karşı karşıya kal. Hem de ülküdaşlarının yaptığı suçlamalarla! Ne diyor Başbuğ Bahçeli? "Bu kişi karanlık odakların adamıdır." Eh ne diyelim? "Etme bulma dünyası" mı, yoksa "Allah’ın sopası yok" mu? Söyleyin, hangisini seçelim.
KAYINPEDER ESPRİSİ: Fonda "Nerde hani" şarkısı çalıyordu. "Matrak arkadaşım" gömüldüğü gazeteden kafasını kaldırdı ve şöyle dedi: "Duydun mu? Haşmet Abi’nin kayınpederi evden firar etmiş." Hangi "Haşmet Abi?"."Kayınpeder" kim?
"Firar etmek" ne demek? Sabah mahmurluğu içinde olayı anında çakamadım. Ama gazetedeki habere şöyle bir bakınca olayı kavradım: Meğer bir ara "Ay Neco’nun karısı ne kadar genç! Kızlarından ayırt etmek farksız" diye selamlanan ve bu gazlama nedeniyle "Genç ve güzel kalmanın sırları" tarzı kitaplar yazdırılıp hepimizi terörize eden "hanımefendi", Neco Bey tarafından terk edilmiş! İşin bu kısmı beni ilgilendirmez ama şu hain ve acımasız "kayınpeder esprisi"ne bayıldığımı ifade etmeliyim. Yaşasın kötülük!
BURHAN FANLARI: Sen ne çabuk bu kadar popüler oldun da kendine bu derece fanatik fanlar yaptın Burhan! Avrupa Yakası’ndaki Burhan karakterini canlandıran Engin Günaydın’dan söz ediyorum. Geçen gün "Burhan Altıntop bu kadar abartılı olmasa daha komik olacak" dedim diye "Milli Güvenlik Kurulu bildirisi" tadında e-postalar aldım. "Sen kim oluyorsun da değerli sanatçı Engin Günaydın’a akıl veriyorsun" tarzı tatsız ve ipe sapa gelmez mesajlar... Bu ülkede bu tür fanlar var olduğu sürece bazı adamların feleğini şaşırmaması mümkün mü?
Gürtuna’nın 7 günahı
BİR: Avantadan elde ettiği belediye başkanlığı koltuğundan "Türkiye’nin beklediği büyük siyasi lider" çıkacağı yanılsaması içine girdi.
İKİ: Yalan ile siyaset arasında var olduğu iddia edilen ilişkiyi, "dakika bir/gol bir" hızında kanıtlama başarısını gösterdi.
ÜÇ: Karısına giydirdiği o korkunç türban üstü şapkalarla devletin derinliklerine, "Onlar esnemez irticacı/ben ise esnek irticacı" mesajı vererek "onu alma beni al" diye haykırdı.
DÖRT: Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olabileceğine asla ihtimal vermedi ve kötü gününde gözünü kırpmadan "velinimet"ini sattı.
BEŞ: Parayı nereden buldun diye soranlara "Bizim sponsorlarımız var" diye yanıt vererek, farkında olmadan konser salonu işletmecisi gibi davrandı.
ALTI: Hiçbir siyasi bildirisi ve meselesi olmadığı halde "Varmış gibi yaparak" herkesleri kandırabileceğini düşündü.
YEDİ: Yanında adı sanı duyulmuş bir kişi bile yokken, "Binlerce akademisyen bizimle çalışıyor" tarzında uçuşa geçerek herkesi keriz yerine koydu.
Tokat gibi bir film
"PARAMPARÇA: Aşklar ve Köpekler" adlı filmi izlerken şöyle demiştik:
"Allah’ın Meksika’sından bir delikanlı, ilk filminde bir başyapıt ortaya çıkarıyor... Bir de bizimkilerin ’Attır bir Mehmet Ali, kurtar gişeyi’ anlayışıyla yaptıklarına bakın!".
İşte o delikanlının (Alejandro Gonzales), son filmi Babil’i de gördük. Ve yine hayran kaldık.
Siz öyle "Bu film küresel iletişimsizliği anlatmaktadır" ya da "Filmin politik göndermeleri müthiş" falan tarzı saptamalara kulak asmayın.
Bu tür saptamalar, bu harika filmi tanımlamaya yetmiyor.
Mükemmel bir kurgu, kusursuz bir oyunculuk, teklemeyen bir senaryo, adamın içine işleyen bir anlatım tarzı...
Daha ne olsun!
Sinemadan çıktığımızda ister istemez şöyle diyoruz:
Bizden daha geri bir ülkeden, bizim yönetmenlerden daha genç bir yönetmen nasıl oluyor da harikalar yaratabiliyor? Bu Meksikalının ne fazlalığı var? Ya da bizimkilerde eksik olan ne?