Paylaş
En tepesinde bulunduğunuz ülke...
-Mahkeme kararlarının uygulanmadığı...
-Polisin, savcı talimatlarını kulak arkası ettiği...
-Yolsuzluk soruşturması yapan savcıların “çete elemanı” olarak ilan edildiği...
-Hâkim ve savcılara “Acaba Cemaatçi mi, hükümetçi mi” diye bakıldığı...
-Yargı kararına rağmen bazı kişilerin soruşturulmadığı...
-Bazı kişilerin “dokunulmaz” sayıldığı...
-“Yargı içinde çete var” iddiasının Başbakan tarafından en yüksek sesle dile getirildiği...
-Rüşvetin ve yolsuzluğun üzerinin kapatıldığı algısının tavan yaptığı...
-“İki bin kişilik çete var, hepsi temizlenecek” iddialarının havalarda uçuştuğu...
-Hükümet kanadından her gün “Yargıtay’da imam var, emniyette imam var, adliyede imam var” türü vahim iddiaların geldiği...
-Başbakan’ın istiklal mücadelesi ilan ettiği...
-Koskoca bakanların olup bitenleri “Amerikan komplosu” olarak açıkladığı...
-Ses çıkaran işadamının ümüğüne basıldığı...
-Ayakkabı kutusu gösteren vatandaşın karakollara çekildiği...
-Başbakan danışmanlarının “Ürpertici devlet gelenekleri vardır, benden hatırlatması” diyerek “Her an faili meçhule kurban gidebilirsiniz” imasında bulunduğu...
-Faili meçhul cinayetlerin ülkeye huzur getireceğini söyleyen iktidar yanlılarının olduğu...
-Herkesin herkesi tehdit ettiği...
-Ergenekon, KCK, Balyoz, Şike gibi davaların, “Biz bu davaların savcısıyız” diyen hükümet cephesi tarafından toptan çürüğe çıkarıldığı...
-Genelkurmay Başkanlığı’nın “Bizim elemanlara kumpas kurulmuş” diye suç duyurularında bulunduğu...
-Yaşanan derin krizden “genel af” havucu gösterilerek çıkış arandığı...
-Ekonominin allak bullak olduğu...
-Öfke çığlıklarının, intikam naralarının, savaş tamtamlarının her tarafı kapladığı...
-Huzursuzluğun, istikrarsızlığın, belirsizliğin, önünü görememenin her geçen gün daha da arttığı...
Bir ülke haline gelmiştir.
*
Sayın Cumhurbaşkanı...
Tablo budur.
Ve siz bu tablo içinde...
Sadece şu iki cümleyi söylüyorsunuz:
-BİR: Yargı bağımsızdır.
-İKİ: Paralel devlet olmaz.
Birinci cümleniz iktidar karşıtlarına, ikinci cümleniz ise iktidar yanlılarına atılmış birer plastik çiçek gibi...
Ve siz, plastik çiçekleri atmış olmanın verdiği rahatlık duygusuna yaslanarak gül gibi geçinip gidiyorsunuz.
*
Sayın Cumhurbaşkanı...
Memleketin içinde bulunduğu durum, “idare-i maslahatçı” bu iki cümle ile geçiştirilemeyecek kadar vahimdir.
Yargı alenen ve resmen çökmüştür... Hukuka olan inanç sıfırın altına inmiştir... Hükümet elle tutulmayan, başı sonu belirsiz soyut düşmanlara karşı istiklal savaşı ilan etmiştir... İç çekişmeler yukarıdan aşağıya herkesi etkilemiş, cepheleşme alabildiğine artmıştır... Kimsenin kimseye güveni kalmamıştır...
Ve siz, işte bu ahval ve şerait içinde sadece durumu geçiştirmeye, maslahatı idare etmeye çalışıyorsunuz.
Oysa bilmelisiniz ki...
Bu tür durumlarda cumhurbaşkanları her şeyi yapabilirler ama bir tek “idare-i maslahatçılık” yapamazlar.
*
Sayın Cumhurbaşkanı...
Eğer “Şu kriz daha da derinleşsin, nasıl olsa bu işin sonucu beni ön plana çıkarır, nasıl olsa sonuçta anahtarlar bana teslim edilir” diye düşünüyorsanız...
Fena halde yanılıyorsunuz.
Memleketin içine girdiği şu vahim tablo karşısında bile, sırf kişisel kariyerini tehlikeye atmamak için etkili ve hakkaniyetli bir tutum almaktan kaçındığı düşünülen bir devlet adamına hiçbir toplum anahtar falan teslim etmez.
Memleket toz duman olmuşken en küçük bir riski bile almaktan kaçınarak ikbali yakalayamazsınız, tersine siz de o toz duman arasında kaybolup gidersiniz.
*
Sayın Cumhurbaşkanı...
Ortada apaçık bir çürümüşlük, aleni bir kokuşmuşluk var.
Bu çürümüşlük ve kokuşmuşluk...
Siyaseti de, kurumları da, hükümeti de, Cemaat’i de, yargıyı da, emniyeti de, en üst düzey yargı kurumlarını da, istihbarat örgütünü de, cephe savaşları yürüten medyayı da, devletin valilerini de, Silahlı Kuvvetleri’ni de önüne katmış sürüklüyor.
Eğer derhal etkin bir tutum almazsanız, bu çürümüşlük ve kokuşmuşluk sizi de önüne katıp sürükleyecek.
*
Sayın Cumhurbaşkanı...
Hemen harekete geçin lütfen.
Anayasal görevlerinizi
yerine getirin.
Getto söylesin, getto dinlesin
BAŞBAKAN Erdoğan, hafta sonu beş günlük Japonya, Singapur ve Malezya gezisine çıkıyor.
*
Bu geziye...
Hürriyet çağrılmadı... Habertürk çağrılmadı... Zaman çağrılmadı... Milliyet çağrılmadı... Vatan çağrılmadı... Bugün çağrılmadı... Taraf çağrılmadı... Radikal çağrılmadı... Posta çağrılmadı... Sözcü, Cumhuriyet, Yurt çağrılmadı...
*
Peki kimler çağrıldı?
Başbakan’a kesin inanç besleyenlere seslenen, Başbakan’a kesin inanç besleyenlerin yazıp çizdikleri yayın organları çağrıldı.
Bir nevi “Getto söyler, getto dinler” durumu yani...
Buradan ne çıkar?
Şu çıkar:
“Başbakan’a şeksiz şüphesiz iman edenlerin Başbakan’a şeksiz şüphesiz iman edenlere yaptıkları Başbakan propagandası...”
*
Türk’ün Türk’e Türklük propagandası bitti...
Başbakancıların Başbakancılara Başbakan propagandası dönemi başladı.
Hayırlı olsun.
Silah sevkıyatını bile ele yüze bulaştırmak
HABER şu:
“Hatay’da silah yüklü olduğu iddia edilen bir TIR durduruldu... TIR’ı durduran polis görevden alındı... Olaya savcı el koydu... Savcının talimatına rağmen jandarma arama yapmadı... Sonunda Valilik talimat verdi... Ve arama işi yarıda bırakıldı...”
*
Bu küçük fotoğraf...
Hadi gelin, biz “büyük fotoğraf”a bakalım:
-Suriye’deki diktatörü içsavaş çıkararak yıkmayı planladılar.
-“En fazla üç haftada bitecek” dediler ama nice üç haftalar geçti, tık yok.
-Diktatörden kurtulacak olan bir halk, diktatörün zulmünden daha beter bir zulümle karşı karşıya kaldı: İçsavaş, onbinlerce ölü, yüzbinlerce mülteci, milyonlarca sönmüş ocak ve yanmış yıkılmış bir memleket...
-ABD tornistan etti, Suudi elini eteğini çekti, Katar bile pes etti... Bizimki hâlâ yangına benzin dökmekle meşgul...
-Hâlâ TIR’lara yüklediği silahlarla sonu gelmeyecek olan savaşa cephane taşımaya çalışıyor.
Ve fakat...
İşte görüyorsunuz:
Onu bile eline yüzüne bulaştırıyor.
Silah yüklü TIR’ı, gizlilik içinde, yakalanmadan sınırdan geçirmeyi bile beceremiyor.
*
Bu açık “beceriksizlik” karşısında ne diyor yeni İçişleri Bakanı Efkan Âlâ?
Şunu diyor:
“Herkes işini bilecek.”
İyi de Sayın Bakan, siz işinizi bilmezseniz vatandaş nasıl bilecek?
*
Konuyla ilgili özlü söz: Bazı alanlarda yaldızlar dökülmeye başlandığı anda her yerde ama her yerde yaldızların sapır sapır dökülmesi mukadderdir.
Paylaş