SON günlerde medyamızda tuhaf alt üst oluşlar meydana geliyor ya...
Bir medya sitesi, "Acaba bu karambolde Ahmet Hakan’a ekmek çıkar mı?" meselesine kafaya takmış...
Ve bu medya sitemizin değerli bir elemanı, bu bağlamda bir "analiz" patlatmış...
Dediği şu:
Abdullah Gül beni sevmezmiş...
Çünkü kendisine ağır yükleniyormuşum.
Tayyip Erdoğan beni sevmezmiş...
Çünkü hoşuna gitmeyecek şeyler kaleme alıyormuşum.
Hükümetin etkili adamı Kemal Abi benden nefret ediyormuş...
Çünkü eşiyle mahkemelik olmuşum...
İslamcılar beni defterden silmiş...
Çünkü "Bizi terk etti" diyorlarmış...
"Aralarına girmek için çırpındığım" adamlar ve kadınlar da benden hoşlanmazmış...
Çünkü benimle ilgili kuşkuları giderilmemiş...
Kısacası bu devirde bana "ekmek" yokmuş!
Çünkü devir benim devrim değilmiş!
Meseleyi olabildiğince kaba bir şekilde ortaya koysa da...
Son tahlilde...
Bu analiz, doğru bir analizdir.
Bu satırların yazarı...
Yeryüzünde "yazının namusu" dışında hiçbir şeye karşı kendisini sorumlu hissetmeyen bir adamdır...
"Eyvallahsız" yazmayı ve yaşamayı, devlet katlarındaki ikbale tercih etmiştir.
Bunu da "artistlik olsun" ya da "kahramanlık olsun" diye değil, kendi gül keyfi için yapmıştır.
Yani "kendi etmiş, kendi bulmuştur".
Bu nedenle...
Medyada yaşanan hercümerçler karşısında bırakın bir heyecan fırtınasını, en ufak bir duygu kıpırtısı bile yaşaması mümkün değildir.
Kendisi ne "dolar üzerinden" bir teklif almıştır, ne de böylesi bir teklifin tatlı hayallerini kurmaktadır.
Kısacası...
"Ahmet Hakan şuraya geçecek", "Hayır, geçemeyecek" ya da "Veto yedi" falan türünden haberlere çok rica ederim, acilen bir son verilsin.
Zira ayıp olmaktadır...
POLİTİK TARKAN
TARKAN’ın yeni albümünde yer alan "Hop" adlı şarkısı, politik mesajlar taşıyormuş.
Şöyle dedim:
"Ulan yoksa bizim Tarkan, Fazıl Say’a mı özendi? Hani Fazıl hakkında 218 köşe yazısı yazıldı ya... Acaba Tarkan, bu duruma sulanıp, ’Mahalle baskısı aldı yürüdü / Çekip gideceğim buralardan’ türünden bir şarkı mı patlattı?"
Hemen açıp "Hop"un sözlerini okudum...
Bir de ne göreyim:
Ben "Malezya... Malezya... Örnek olamazsın bize!" şeklinde güncel politik göndermeler falan ararken...
Sade suya tirit, akmaz kokmaz, kimseye bulaşmaz, tutum almaz, hedefi belirsiz bir şarkıyla karşılaşmayayım mı?
Hani eskiden "Ateş Böcekleri" adlı komedi ikilisinin, "zamlar" ile "kazık" arasında paralellik kurarak yaptıkları taşlamalar vardı ya...
Onun bile gerisinde...
Neredeyse 1950’lerin kısacık boyuyla ünlü İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay için geliştirilen "Mini mini valimiz / Ne olacak halimiz" şeklindeki o çocuksu politik hicvin bile yanına yaklaşamıyor.
Tarkan’ın "Hop" şarkısının sözleri şöyle başlıyor:
"Hep aynı hikaye / Aynı tas aynı hamam, nafile / Aynı sonu meçhul vaatler / Al birini vur ötekine"
Ve bu minval üzere devam ediyor.
Hay ben sana ne diyeyim Tarkan...
En iyisi Nazan Öncel adlı ağzı biraz bozuk şarkıcımızın sonu "politikana" diye biten şarkısını anımsatmakla yetineyim...
Yılbaşında ne yapardık
"SÜPER muhafazakar bir ailenin içine doğmuş" biri olarak...
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki:
Biz ailecek yılbaşına acayip karşıydık...
Çam ağaçlarının haça benzemesine kafayı takardık...
Noel Baba’nın bir Hıristiyan azizi olmasını acayip önemserdik...
Hindi yenmesinin bir "Şükran Günü" geleneği olduğunu söylerdik...
Bizim ailemiz, zaten "Vur patlasın çal oynasın" tarzı bir eğlenceye her daim gıcık olurdu...
Yılbaşında işin içine bir de "Frenk adetleri" girince gıcıklık, kökten karşıtlığa dönüşürdü.
Biz o gece...
Saat tam on ikide 10’dan geriye doğru sayıp "Bir" dendiğinde birbirimize sarılıp kutlama yapmazdık. Kimse kimseye hediye vermezdi. Kırmızı evimizden içeri girmezdi...
Ne hediyesi, ne sarılması...
Bizim aile o gece, "Aman yılbaşı kutlamasına girer" falan diye...
Normal zamanlardan daha erken yatardı...
Bizim yılbaşı maceramız böyle bir şeydi...
Keşke "Ultra seküler bir ailenin içine doğmuş" biri de çıkıp, yılbaşında ailecek ne yaptıklarını kaleme alsa...
Böylece memleketimizdeki yaşam tarzları arasındaki kapanmaz farkları bir kez daha yakinen müşahede fırsatı bulsak...
Ne dersiniz? İbret verici bir farklılık çıkmaz mı ortaya?