BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, "Vakit" adlı provokasyon gazetesinin en küfürbaz adamını bir kez daha uçağına alarak, lisan-ı hal ile, "Aferin oğlum Hasan / Sen bu yolda devam et" mesajını vermiş...
Sırt sıvazlamış yani...
Sanırım "küfürbaz Hasan", aldığı bu gazla, bundan sonra daha yakası açılmamış küfürler edecektir bize...
Varsın etsin bakalım...
Bazı internet siteleri ise...
Bizim "küfürbaz Hasan"ın, "Tayyip Abi"sinin hemen arkasına sinerek verdiği mutluluk fotoğrafını yayınlayıp, "İşte Ahmet Hakan’ı çıldırtacak fotoğraf" diye yayınlamışlar...
Çıldırmak mı? Neden?
Bu benim kişisel meselem mi ki çıldırayım?
"Küfürbaz Hasan" uçağa binse ne olur, binmese ne olur...
Alan razı, binen razı ise... Bana ne...
* * *
Mesele o değil... Mesele şu:
Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’ya açıkça sahip çıkan...
Trabzon’daki "rahip cinayeti"nde açıkça katili savunan...
İslam davasını savunuyorum diye her birimize ağza alınmayacak küfürler savuran...
İftiradan, çamurdan, çarpıtmadan ve küfürden cihat çıkardığını zanneden...
Nefret ettiren...
"Karanlık gazete"nin en çamurcu adamının, Başbakan’ın uçağında ağırlanması...
Benim açımdan değil, memleket açısından üzüntü verici bir durumdur...
O kadar...
* * *
Başbakan isterse...
Vakit’in Hasan’ını kendisine "danışman" yapsın...
Başbakan isterse...
Vakit’in Mustafa’sını önümüzdeki yerel seçimde şöyle büyükçe bir vilayetimize belediye reisi yapsın...
Başbakan isterse...
Vakit’in vereceği desteğe tenezzül etmeye devam ederek, "Bunlar da bizim tarafın yaramaz çocukları" falan diye düşünsün...
Beni zerre kadar ırgalamaz. Ben sadece...
"Tayyip Erdoğan, Hasan Karakaya’ya ne güzel uymuş" der, geçerim...
Buna da Başbakan’ın bir itirazı olmaz sanırım...
Bülent Arınç’a övgü mektubu
SAYIN Bülent Arınç...
Duyduğuma göre... Son yapılan parti toplantısında...
Şaban Dişli’nin, "Benim hiçbir suçum yok" şeklinde savunmaya geçmesi karşısında... Yumruğunuzu masaya vurup...
"Ben şunca yıllık hukukçuyum... Senin meselenle ilgili dosyayı kılı kırk yararcasına inceledim... Durum hiç de senin dediğin gibi değil" demişsiniz...
Ve milim geri adım atmamışsınız...
Şaban Dişli’nin istifa kararında da sizin bu tavrınız etkili olmuş...
Sayın Bülent Arınç... Biliyorsunuz, sizinle biraz kavgalıyız, küsüz...
Tahammülsüzlük yaptınız, sizi eleştirdim diye adımın üstünü çizdiniz... Olsun varsın, mühim değil... Ama şunu bilin ki:
Şaban Dişli olayında gösterdiğiniz bu tavır, eleştirilecek birçok yanınızın bulunmasına rağmen, "Bülent Arınç’ın ilkeli ve vicdanlı duruşu"na ne kadar ihtiyaç duyulduğunu yansıtıyor...
Gül Çankaya’da... Latif Abi bırakıp gitti... Sesini çıkaracak adam kalmadı...
İşte böyle bir ortamda, "Doğruya doğru, eğriye eğri" diyen bir parti büyüğü tavrını koymak size düştü...
Yeni misyonunuzun hakkını vereceğinizi umar, selam ve saygılar sunarım...
Hüseyin Üzmez’in mektubu
ZARFIN üzerinde "Gönderen: Hüseyin Üzmez" yazıyordu...
Hüseyin Üzmez... Yani "çocuk tacizi" suçlamasıyla tutuklu bulunan Vakit yazarı.
Bir çırpıda açtım zarfı ve başladım merakla okumaya:
"Sevgili Ahmet Hakan Bey kardeşim... Tek bir kişi dahi sizin gibi üstün yeteneklere sahip bir insanın gerçekleri söylediğinden kuşku duyarsa ben üzülürüm... Müslüm Gündüz’e malikane tahsis ettiğimi yazmışsınız... Aşağıda adresi veriyorum... Köşk, saray, malikane... Her neyse... Bir zahmet katlanıp gidip görün orayı... Oranın sadece 40 metrekarecik bir tavuk kümesi olduğunu göreceksiniz. En derin sevgi, saygı ve başarı dileklerimle... HÜSEYİN ÜZMEZ... E Tipi Kapalı Cezaevi... B-10 Bursa..."
Bir yazımda Hüseyin Üzmez’in, 28 Şubat sürecinde Müslüm Gündüz’e tahsis ettiği evden, "malikane" diye söz etmişim... Hüseyin Üzmez buna yanıt veriyor...
Gittim, araştırdım... Gerçekten de 40 metrekarelik bir apartman dairesi söz konusu olan...
Ama beni asıl düşündüren şu oldu:
Demek ki yazdığım onca Hüseyin Üzmez yazısında, yaptığım tek hata buymuş...
Hüseyin Üzmez için içtenlikle üzüldüm... Bir kez daha... "Keşke böyle olmasaydı" dedim...