ATASAY Kuyumculuk’un sahibi Cihan Kamer’den uzun, upuzun bir mektup aldım...
Herhangi bir mahkeme kararı filan olmamasına rağmen ‘cevap hakkı’na duyduğum saygı nedeniyle Kamer’in mektubunun önemli bir bölümünü yayınlıyorum.
Kendisini ‘Başbakan’ın arkadaşı’ olarak niteleyen ‘işadamı’ Cihan Kamer, mektubunun en başında VIP’i kullanmasının hata olduğunu belirtiyor ve ‘Yaptığım yanlıştı’ diyor.
İşte mektubun o bölümü:
‘Yazınızda tek doğru var: O da kullanma hakkım olmamasına rağmen VIP Yolcu Salonu’nu kullanmış olmamdır.
VIP salonlarının son düzenlemesinden sonra Sayın Başbakan’ın bu salonu kullanmamamız gerektiğini ifade etmesinden sonra işadamı sıfatımla resmi heyetlerle yurtdışı seyahatleri dışında bu salonu mümkün olduğu kadar kullanmamaya azami özeni gösterdim.
Ne var ki son yurtdışı seyahatimde pasaportumu zayi etmem sebebiyle ilgili ülkenin konsolosluğundan geçici seyahat belgesi düzenletmeme rağmen herhangi bir aksilik olmaması açısından havaalanı idari amirinden VIP’i kullanabilme ricasında bulundum ve girişimi VIP’ten yaptım.
Binlerce açıklama ve haklı gerekçe olabilir.
Ama bunların hiçbiri kullanımı yönetmelikçe belirlenmiş bir yerden hakkım olmadan geçmiş olmam yanlışını değiştirmez.
Ancak hiçbir dönemde, hiçbir yerde Başbakanlık Özel Kalemi benimle ilgili bir talepte bulunmamıştır.’
***
Cihan Kamer, mektubunun bundan sonraki bölümünde ise Rize’nin Güneysu İlçesi’nde yaptırdığı sağlık ocağına Başbakan Erdoğan’ın annesinin adını vermesi olayına değiniyor ve şunu söylüyor: ‘Hangi ahlak sahibi insan, yaptığı hayır hasenatla başka bir insana mesaj verir?’
Kamer’in bu konuda söyledikleri şunlar:
‘Başbakan ile dostluğumuz AK Parti’nin yükselme döneminde değil, sizin gibi insanların kendisinden uzak durmaya özen gösterdiği dönemlere dayanır.
Sayın Başbakan ile yakınlığımı ispat etme gibi bir ihtiyaç içinde hiçbir zaman hareket etmedim.
Çünkü yakınlıklardan menfaat beklentisi olan bir insan değilim.
Aynı zamanda ticaretini bu yakınlıklar üzerine kurmuş bir insan hiç değilim. Atasay Kuyumculuk, 1934 senesinden beri değişik isimler altında hep vardı. Ailemiz hiçbir dönemde siyasetten beslenmedi.
Yaptığım hayır hasenat ile Başbakan’a mesaj vermeye çalıştığımı söyleyebilir misiniz? Eğer zerre kadar vicdanınız varsa, erkekçe çıkın deyin ki Cihan Kamer Başbakan’a şu mesajı vermek istemiştir.
Ama siz, 40 senedir içinde bulunduğunuzu iddia ettiğiniz camiadan çıkma Tayyip Erdoğan’ı tanımaya gayret etmemişsiniz ki, beni tanımaya gayret etmenizi bekleyeyim.
Tayyip Erdoğan hayır hasenat vasıtasıyla hangi yakınından mesaj alır?
Hangi ahlak sahibi insan başka bir insana hayır hasenat ile mesaj verir?’
Cihan Kamer, mektubuna şu dokunaklı meydan okumayla son veriyor:
‘Ben başkaları gibi hakkımı mahkemelerde arayacağım demeyeceğim. Ben hakkımı Rabbime havale ediyorum... CİHAN KAMER.’
***
Kamer’in mektubunda bana yönelik söylenen her cümleye verecek bir yanıtım var ama Kamer’in beni anlayacağını sanmıyorum.
Bu yüzden nafile bir çaba içine girmeyeceğim.
Kamer’e sadece ‘Rabbe havale’ konusunda şu kısa notu iletmek isterim:
‘Sayın Cihan Kamer... İster havale edilsin ister edilmesin bütün davalar nasıl olsa ‘büyük mahkeme’ye gider. Bu nedenle dünyevi mahkemeyi es geçip meseleyi ‘öteki dünya’ya bırakmak bir yiğitlik nişanesi sayılamaz. Sizden ricam şudur: Öteki dünyada nasıl olsa hesaplaşırız. Lütfen bu dünyada hesaplaşma imkánını elinizin tersiyle itmeyiniz. Beni şikáyet ediniz, dava açınız. Bakalım bu dünyanın mahkemeleri beni mi haklı bulacak, sizi mi?’