CHP’nin ‘Divan Başkanı’ roman kahramanı çıktı!

CHP’nin derinliklerine nüfuz edebilmiş gazetecilerden olmadığım için ne ‘parti içi mücadele tarihi’nin altın sayfalarına vakıfım, ne de ‘garaj operasyonu’ gibi siyaset literatürüne girmiş tarihsel olayların ayrıntılarından haberdarım.

Yani CHP’yi izlerken, ‘CHP’de kim kimdir? Kim kaç kırat gelir? Kimi ciddiye almalıyız, kimden köşe bucak kaçmalıyız?’ gibi mevzularda bocalar ve tökezlerim.

* * *

‘Başka mahallenin çocuğu’ olarak ne kadar ‘meraklı’ olursam olayım ‘derin CHP’yi, bir Yalçın Bayer kadar, bir Yalçın Doğan kadar, ne bileyim bir Oktay Ekşi kadar kavramama olanak yok.

Peki ne yapacağım?

Türkiye’nin geneli için ‘önemsiz’; ama ‘derin CHP’yi kavramak için yaşamsal önem taşıyan ‘bilgi’yi nereden bulacağım?

Sorup soruşturarak bir yere varılamayacağını tabii ki biliyorum. Herkesin ‘taraf’ olduğu bir alanda, benim gibi bir ‘müptedi’nin yanıltılması çocuk oyuncağı!

Bu konuda bulduğum çıkış noktası şu: Sezgisel bilgiye sırtımı dayamak!

* * *

CHP Kurultayı’nı izlerken iki başrol oyuncusu Deniz Baykal ve Mustafa Sarıgül’den sonra en fazla dikkat çeken ‘karakter oyuncusu’ Divan Başkanı Şinasi Öktem’i de işte bu yöntemle ele aldım.

Kim olduğunu bilmiyordum, CHP’nin yakın tarihinde neye tekabül ettiğinden haberdar değildim; ama ‘sezgisel bilgi’ aracılığıyla kendisinden, hadi moda deyimle söyleyelim, fena halde ‘negatif elektrik’ aldım.

Peki neden?

İnanın bilmiyorum.

Hamasi nutuk, kör kör parmağım gözüne taraf tutma, abartılı meydan okuma filan!

Bunların hiçbiri ‘belirleyici’ değildi benim için.

Anlamsız, mesnetsiz, gerekçesiz bir ‘gıcık kapma’ hali deyip geçtim.

Derken bir gün, iki gün sonra...

Yalçın Doğan’ın Şinasi Öktem hakkında yazdığı şu cümleler dikkatimi çekti:

‘Kurultay Başkanı Şinasi Öktem, 1989-1990 arasında SHP Ümraniye Belediye Başkanı. Belediye Başkanı iken, hakkında çeşitli yolsuzluk iddiaları var. (...) Yolsuzluk iddiaları nedeniyle, Öktem hakkında çeşitli davalar açılıyor, bunlar bazı kitaplara konu oluyor. Ancak, davaların çoğu zamanaşımına uğruyor.’

Bu satırları okuduktan sonra ‘Tamam, hatırladım!’ diye haykırdım.

Sonra da ‘Vay be! Bu Şinasi Öktem, demek ki o Şinasi Öktem’miş!’ deyiverdim.

* * *

Olay şu:

Ünlü romancı Alev Alatlı, 1990’lı yıllarda ‘Or’da Kimse Var mı?’ üstbaşlıklı dört romanla fırtına gibi esmişti.

Özellikle serinin ilk kitabı ‘Viva La Muerte’, büyük gürültü koparmış ve elden ele dolaşmıştı.

Çünkü Alev Alatlı, bu romanında, İstanbul’un bir ilçesinde görev yapan sosyal demokrat bir belediye başkanının öyküsünü anlatıyordu.

Hem de ne öykü!

Kooperatifçi sosyal demokrat belediye başkanının ‘yeşil elma, keklik ve tarçın kokan’ dünyası, roman aracılığıyla 32 kısım tekmili birden gözler önüne seriliyordu.

Bu romanı su gibi okumuştum.

Daha sonra da Alev Alatlı’nın, bir dönem Ümraniye Belediye Başkanı Şinasi Öktem’in ‘danışmanlığı’nı yaptığını öğrenmiş ve romanda anlatılanların aslında bir tanıklık olduğuna kanaat getirmiştim.

Ve tabii herkes gibi romanı bir kez daha ‘Kim kimdir’ bulmacasını çözerek okumaya çalışmıştım.

* * *

Romanın içeriğine girmeyeceğim. Ama şu kadarını söyleyeyim: Deniz Baykal, kurultayda yaptığı ‘Mustafa Hakkında Her Şey’ başlıklı konuşmasında neleri ön plana çıkarıyorsa, bir tür ‘Şinasi hakkında her şey’ diyebileceğimiz o romanda da benzer konular ön plana çıkıyordu!

Tabii romanda bir de felsefi derinlik vardı ki bu konumuz dışı.

Şimdi Deniz Baykal’a şunu öneriyorum:

Hemen bir ‘Viva La Muerte’ bulup okusun, ardından da ‘Ümraniye’de 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan ‘Hekimbaşı Çöplüğü’nün patlaması olayında suçlu bulunan başkan kimdi?’ diye düşünsün!
Yazarın Tüm Yazıları