Paylaş
Hasan Cemal’e göre...
- “Aman bize din düşmanı derler” diye...
- “Aman bize gavur derler” diye...
Seslerini çıkarmıyorlarmış CHP yöneticileri.
*
Hasan Cemal, ayrıca CHP yöneticilerine şu soruyu sormayı da ihmal etmemiş:
“Sıra medeni kanuna gelince de susacak mısınız?”
*
Hasan Cemal gibi vaktiyle “laikçi paranoya” eleştirileri yapmış bir ismin, “Sıra medeni kanuna da gelecek” diye paranoyaya odun atmasını enteresan buldum.
Ayasofya’nın ibadete açılıyor olmasından medeni kanuna uzun atlama yapmasına ise...
Diyecek bir söz bulamıyorum.
Neyse...
İşin bu kısmını geçelim.
*
Benim asıl üzerinde durmak istediğim husus şudur:
*
CHP yöneticileri, gerçekten de...
Ayasofya’nın ibadete açılmasına şiddetle karşı oldukları halde kendilerine “dinsiz, gavur” derler diye bunu ifade etmekten kaçınıyorlar mı?
Yani Hasan Cemal haklı mı?
Yoksa niyet okuma mı yapıyor?
*
Eğer Hasan Cemal haksızsa...
CHP yöneticilerinin, “Nereden çıkarıyorsun bizim böyle düşündüğümüzü? Niyet okuyuculuğu mu yapıyorsun?” diye Hasan Cemal’e bir cevap vermeleri gerekir.
*
Yok, eğer Hasan Cemal haklıysa...
Yani eğer gerçekten de Ayasofya’nın ibadete açılmasına şiddetle karşı oldukları halde kendilerine “gavur, dinsiz” denir diye bunu ifade etmekten kaçınıyorlarsa...
İçler acısı bir sıkışma yaşıyorlar demektir.
Ve bu sıkıştıkları yerden bir gıdım ileri gitmelerine imkân ve ihtimal yoktur.
*
Siyaset bir ifade ve ikna işidir.
*
Eğer CHP olarak gerçekten de Ayasofya’nın ibadete açılmasına şiddetle karşıysalar...
İnananları da inanmayanları da...
Zerre kadar rencide etmeden...
“Ayasofya ibadete açılmamalı” görüşünü vicdanlara seslenerek ifade etmek mümkündür.
*
“Bize gavur derler, bize dinsiz derler” diye yutkunmak...
Olacak iş değildir.
AYASOFYA VE ATATÜRK
“AYASOFYA’nın müze yapılmasını Atatürk gerçekleştirdi, o halde Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması Atatürk karşıtlığı yapmaktır” şeklinde bir yaklaşım dolaşıyor ortalıkta.
*
Zerre kadar katılmıyorum bu yaklaşıma.
*
Bu yaklaşımı doğru kabul edersek...
Ayasofya’nın ibadete açılma kararının...
- Sırf Atatürk’e inat olsun diye...
- Sırf Atatürk karşıtlığı olsun diye...
- Sırf Atatürk’le hesaplaşma olsun diye...
Alındığına inanmamız gerekir.
*
Ayasofya’nın ibadete açılmasını “Atatürk’le hesaplaşmak” olarak değerlendiren birkaç marjinal olabilir.
Nitekim bu doğrultuda çirkin paylaşımlar yapan bazı ahlak düşkünleri de çıktı.
*
Ama Ayasofya’nın ibadete açılmasını isteyen, bunun özlemini çeken, bunun için yanıp tutuşanların büyük çoğunluğu...
Denklemi, asla “Atatürk eşittir müze” diye kurmuyorlar.
Yani dertleri Ayasofya’nın ibadete açılması, Atatürk’le uğraşmak değil.
*
Bir yandan...
Atatürk’ün bu vatana, bu millete, bu topraklara kazandırdığı muazzam eserlere derin bir saygı ve bağlılık duymak...
Bir yandan da...
Atatürk’ün aldığı bir kararın bozulması pahasına Ayasofya’nın ibadete açılmasını arzu ediyor olmak...
Mümkündür.
*
Aksi takdirde...
Ayasofya’nın ibadete açılması için “Yahu iyi oldu be” diyen herkesi Atatürk düşmanı ilan etmek gerekecektir.
Ki bunların içinde Mansur Yavaş da var, Meral Akşener de...
15 TEMMUZ’UN DEĞİŞTİRDİĞİ ŞEYLER
- O günden beri... FETÖ’cülerin türlü çeşitli kılıklara giren münafıklıkları ve ağlaklıkları kimseyi kandıramıyor.
*
- O günden beri... Antidemokratik kalkışma yapmak isteyenler, göze alacakları şeyi binle çarpıyorlar.
*
- O günden beri... “Asker sokağa çıktı mı millet siner” anlayışı yer ile yeksan...
*
- O günden beri... Birbiriyle taban tabana zıt fikirde olanlar bile vatan savunmasında birleşebilir fikri, herkesin aklında!
*
- O günden beri... “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” cümlesinin anlamı daha bir anlaşılmış durumda.
*
- O günden beri... Yarım asırdır ikiyüzlüce kendisini bir biçimde saklamayı başaran FETÖ denilen olgunun nasıl bir şey olduğundan herkes emin.
BEREN’İN YAZI TARZI İLE SERENAY’IN YAZI TARZI ARASINDAKİ ÜÇ FARK
BEREN Saat metinlerini biliyoruz. Serenay Sarıkaya tarzını da öğrendik. Nereden öğrendik? Kendisiyle ilgili olarak magazin basınında çıkan dedikodulara karşı kaleme aldığı yazıdan... Peki iki ismin yazı yazma tarzı arasında nasıl bir fark var? Siz yorulmayın. Ben üç temel farkı çıkardım:
*
- BİR: Beren daha çok deniz kıyısında meditasyona dalmış da aklına geleni entelektüel bir iç çekişle yazıyor gibi... Serenay ise çok büyük bir hınçla, “yetti gayri” der gibi, muazzam öfkeli bir patlama şeklinde yazıyor...
*
- İKİ: Beren “Bakın ben neler de biliyorum” edasıyla dudaklarına bilmiş bir tebessüm kondurarak yazıyor... Serenay ise ağır haksızlığa maruz kalmışlara özgü keskin bir bakışla ama imla kurallarına özen göstermeyi de unutmayarak yazıyor.
*
- ÜÇ: Beren “harmoni”, “kolektif”, “doğa ana”, “frekans” gibi sözcükleri araya serpiştirmeye bayılıyor... Serenay ise “Seni olduğu gibi asla yansıtmayan varsayımların bir tezahürü olduğun varsayımına...” gibi uzun ve afili cümleleri...
HEMEN DOST OLURUM
- Makarnayı sevenlerle...
- Asla şahsi algılamayanlarla...
- Kedisi, köpeği olanlarla...
- Alınganlığa zerre kadar yüz vermeyenlerle...
- Durup dururken coşkuya kapılanlarla...
- Sürekli iyi haberler verenlerle...
- “Koordinat ver” diyenlerle...
- Borç vermeye acayip yatkın olanlarla...
- Sevinçten dans edenlerle...
Paylaş