Paylaş
*
- Kuran-ı Kerim’de defalarca geçen “Hiç akıl etmez misiniz? Hiç düşünmez misiniz?” ayetleri sürekli ama sürekli gündemde tutulursa çözülür.
*
- Eline aldığı terliği, “Bu terliği giyenler rüyalarında Hz. Peygamber’i görürler” diye pazarlamaya çalışan şarlatana... “Pazarladığın terliği aldım, giydim... Ama rüyamda Hz. Peygamber’i görmedim. Ver terliğin parasını” diye çıkışılırsa çözülür.
*
- Orhan Baba’nın “Kula kulluk edene yazıklar olsun” şarkısı, günde en az yüz kere kafalara çakılsa çözülür.
*
- Pahalı otomobillerle, havuzlu villalarla, ihtişamlı sofralarla hayat sürdüren şeyhler, “Söyle bakalım... Seninki kaç lokma, seninki kaç hırka? Çabuk söyle...” falan diye madara edilirse çözülür.
*
- Her tarikat şeyhi sürekli Yunus Emre’nin tasavvuf kriterleriyle sınanırsa ve sınavdan çakan şeyh anında ifşa edilirse çözülür.
*
- Devlet dairelerine mürit ve ihvan sokmaya çalışan cemaat ve tarikatlara, “Ne oluyor lan! Başımıza ikinci FETÖ mü kesileceksiniz? Hadi yürüyün! Hadi uzayın!” denilirse çözülür.
*
- İlahi aşkın yerini paranın, muhabbetin yerini zorlamanın, ruhi derinliğin yerini şekilciliğin, nefis terbiyesinin yerini şatafatın aldığı bir ortamda... Günümüz tarikatçılığı ve cemaatçiliği “sapma” olarak nitelenirse çözülür.
BEN BU CEYLAN’DAN FENA HALDE İŞKİLLENDİM
“ADNAN Oktar itirafçısı” olarak arzı endam eden Ceylan adlı bir şahıs var.
Bugünlerde sürekli ekranlarda...
*
- Yıllarca Adnan Oktar’a “Sen dünyanın en karizmatik, en kaliteli insanısın. Aşkım benim” diye yalakalık yapan...
- Öz babasını kendisini istismar etmekle suçlayıp, ancak daha sonra “Hepsi numaraydı” falan diyen...
- Verdiği fotoğraflardan hiç de öyle “Adnan’ın elinde esir kalmış” gibi bir imaj vermeyen...
Bu şahıs, beni fena halde işkillendirmektedir.
*
Bu konuda çok kesin iki şey söyleyeceğim:
- BİR: Adnan Oktar’ın ne mal olduğunu ortaya çıkarmak için Ceylan’a ihtiyaç yok!
- İKİ: Ceylan, Adnan Oktar’la ilgili suçlamaları kuvvetlendirmiyor, zayıflatıyor!
İNGİLİZ DERİN DEVLETİ
DÜŞÜNSENİZE:
Koskoca İngiliz derin devleti, bütün işini gücünü bırakmış...
- “Ankara’nın bağları” eşliğinde kollarını sallayan...
- “Erik dalı” eşliğinde mürit oynatan...
- Çılgın Sedat’la gövde gösterisi yapan...
- Muazzez Ersoy’la dünyaya meydan okuyan...
- Televizyon stüdyosunu pavyona çeviren...
- “Dünyalar yakışıklısı” diye kendisine yalakalık yaptıran...
Bir adamın peşine düşmüş.
*
Allah’ım!
Sen aklımıza mukayyet ol!
Akıl sağlığı çok ama çok önemli.
KILIÇDAROĞLU’NUN BEŞ TEMEL SORUNU
- BİR: “İyi bir insan olmak” ile “bir siyasi hareketi çekip çevirebilecek kapasitede olmak” arasındaki devasa farkı görememesi.
- İKİ: Bir insana üç kez, beş kez, yedi kez şans verilir, ancak bir insana on kez şans verilmez. İşte bunu bir türlü anlayamaması...
- ÜÇ: Gitme vaktinin çoktan geldiğini gayet iyi bildiği, apaçık gördüğü halde... İnatla, ısrarla görmezden gelmeyi tercih etmesi...
- DÖRT: “Ne kadar yenilirsem yenileyim, asla bırakmıyorum” diyerek tarihe adını “koltuk hırsıyla dopdolu bir adam” olarak geçireceğini görememesi.
- BEŞ: “Ben buraya kadar getirdim, şimdi sıra başka arkadaşlarda” diyerek tarihe adını şanla, şerefle geçireceğini görememesi.
MUHALİFLER BİLE EĞİTİM BAKANI’NI ÇOK SEVDİ
MUHTEŞEM bir başlangıç yaptı Milli Eğitim Bakan Ziya Selçuk...
- “Oyunun ortasında kural değişmeyecek” dedi.
- Birikimiyle göz doldurdu.
- Mütevazı kişiliğiyle takdir topladı.
- “Veliler, öğrenciler hiçbir sürprizle karşılaşmayacak” dedi.
- Eğitimi ahlakın üzerine inşa etmekten söz etti.
- Öğretmenin öncelik olacağını vurguladı.
Ve bir de baktım ki...
En büyük hükümet karşıtları bile Bakan Ziya Selçuk’a büyük kredi açmışlar ve alkışlıyorlar.
Demek ki neymiş?
Memleketin önyargı denilen cenderenin içinde çırpındığı şöyle bir ortamda bile...
Duruşunla, birikiminle, yaklaşımınla önyargıları parçalayabilirmişsin.
Ve bazen önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan bile zor olmayabiliyormuş.
TÜRK VAMPİR DİZİSİ
ÖNCE bende kafa bulacaktım.
Diyecektim ki:
“Fakir vampir oğlan / Zengin vampir kız aşkı olmazsa bu dizi tutmaz hahahaha”.
Fakat dizinin fragmanını izleyince kendimden utandım.
Çok modern, çok iyi çekilmiş, çok iyi kurgulanmış, çok iyi oynanmış bir vampir dizisiydi karşımdaki.
İSRAİL’İ HEMEN EN SERT ŞEKİLDE KINAMAK
“EN sert kınama” yöntemini, hemen öyle harcamamak gerekir.
Çünkü İsrail bu, ne zaman ne yapacağı belli olmaz!
*
“En sert şekilde kınama” seçeneğini idareli kullanmak gerekir, har vurup harman savurmamak gerekir.
Ki yarın öbür gün İsrail en kötü şeyi yaptığında elde kınama seçeneği kalmış olsun.
Paylaş