Çankaya áşıklarını keşfetme kılavuzu

DUYDUK duymadık demeyin:

Yüreklerine Çankaya’nın kor yangını düşmüş adamlar var AKP’de...

Kor ateşlerde yanan, "Erdoğan aday olmazsa belki piyango bana vurur" umuduyla titreyen, bir büyük sevdaya tutulmuş adamlar!

O halde soralım:

Kim bunlar?

Durun!

Hemen "Eş durumundan" uygun olan isimleri aklınıza getirip minik bir "liste" çıkarmaya falan kalkmayın...

Çünkü şu AKP denilen partinin içinde "Yüreklerini Çankaya ateşinin yaktığı" en az 40 kişi var...

"Yahu benden Cumhurbaşkanı olur mu?" demiyorlar. "Acaba kifayetsiz muhteris olarak algılanır mıyım?" diye sormuyorlar. "Seçilme ihtimalim var mı?" diye düşünmüyorlar.

Kor ateş düşmüş bir kere yüreklerine... Heyecan gelmiş, mantık savuşmuş...

"Neden olmasın yahu?" sorusunun insanı baştan çıkaran o "şeytani dürtüsü"ne esir olmuşlar...

Peki nasıl tanıyacağız bu adamları?

Bakacağız: Gösteri işini fazla abartıyorlarsa, renk vermemek için çaba sarf ediyorlarsa, birbirleri hakkında tezvirat yapıyorlarsa, risk almaktan alabildiğine kaçınıyorlarsa, ürkütmemek için özel çaba sarf ediyorlarsa, devletin duyarlı kesimleriyle iş tutmak için yanaşmalık yapıyorlarsa...

"İşte" diyeceğiz, "Bu adamlar yüreklerine Çankaya’nın kor yangını düşmüş adamlardır"...

Kıraç esinlenme Şampiyonuymuş

En küçük bir "Andırma" ya da en hafif bir "Esinlenme" olayı karşısında, "Hırsız var!" diye bağıran "Kıl müfettiş" tiplerden değilimdir.

Ancak...

Kıraç’ın Fenerbahçe için yaptığı "Marş" ile meşhur "1 Mayıs Marşı" arasındaki benzerlik o kadar sırıtıyordu ki, tahammül edemedim ve "Yok artık, bu kadar da olmaz ki canım" demek zorunda kaldım.

Dedim de ne oldu?

Ne olacak? Resmen ihbar yağdı!

Meğer "bizim" Kıraç, bu "esinlenme" olayını biraz fazla abartıyormuş!

Müzisyenlerden, yapımcılardan, has sanatçılardan ardı ardına "ifşaat" nevinden bilgiler geldi...

Durum şudur:

Kıraç’ın yaptığı "Zerda" dizisinin müziği, Neşet Ertaş’ın gönüllerde taht kurmuş ünlü bestesi "Gönlüm hep seni arıyor / Neredesin sen"in tıpkısının aynısıymış!

Bitmedi...

Yine Kıraç imzası taşıyan "Aliye" adlı dizinin jenerik müziği, Ferdi Tayfur’un seslendirdiği ve bizim yeni yetme günlerimizde fırtına gibi esen "Ben de özledim ben de" şarkısına fena halde benziyormuş!

Yine bitmedi...

Kıraç’ın "Binbir Gece" adlı diziye yaptığı müzik klasik esere, "Gözyaşı Çetesi" adlı dizi için yaptığı müzik ise 70’lerin "Şilibom" adlı matrak şarkısına acayip öykünmekteymiş.

Ne dersiniz? Fazla ileri gitmeden, "Kedidir kedi" deyip geçelim mi?

Arınç’a açık mektup

Sayın Bülent Arınç... TBMM Başkanı...

Efendim, Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı Nisan ayı için şöyle buyurmuşsunuz:

"Nisan çok hayırlı bir aydır".

Bülent Bey...

Sanırım, sizin ne "Mevsimlerin İnsana Yaptığı Fenalıklar" başlıklı İsmet Özel şiirinden, ne de ünlü İngiliz şair T. S. Eliot’ın "Çorak Ülke" adlı şiirinden haberiniz var...

Eğer "Mevsimlerin İnsana Yaptığı Fenalıklar" şiirine şöyle bir göz atsaydınız, "Nisan çok hayırlı bir aydır" cümlesini bu kadar rahat kuramazdınız.

Hele T. S. Eliot’ın "Çorak Ülke" şiirinin ilk dizesini okusaydınız, Nisan ayı için böylesi bir iyimserlik içinde olmanız imkan dahilinde olmazdı.

Çünkü Eliot, o şiirin ilk dizesinde şöyle der:

"Nisan, ayların en zalimidir".

Biliyorum, hakkınızda yazdığım yazılar nedeniyle beni "dost" kategorisinden çıkarıp "eski dost" kategorisine soktunuz.

Olsun, varsın... Mühim değil...

Eğer yazacağım yazı, "Dostlukların son günü"nü getirecekse, yani "yazıya sadakat" ile "dosta sadakat" arasında sıkışıp kalacaksam...

Bilin ki... Hiç düşünmeden dostuma ihanet eder, yazıya ise sonuna kadar sadık kalırım. Prensibim budur...

Ancak buna rağmen... Ben yine de "Eski dost düşman olmaz" sözüne sığınarak...

Sizi Nisan ayı konusunda uyarmadan geçemeyeceğim:

Aman dikkat edin Bülent Bey! Şu zalim Nisan, zulmünü sizin için icra etmesin!
Yazarın Tüm Yazıları