Paylaş
- Ne Apo’yu asabilirler.
- Ne Fetullah’ı asabilirler.
- Ne de 15 Temmuz darbecilerini asabilirler.
*
Hukukun en temel kuralıdır:
Suç ve ceza geçmişe yürütülemez!
Yani bugün idam cezası getirilse...
O cezayı geçmiş için uygulamak hukuken mümkün değildir.
*
Anayasa’nın 15’inci maddesi gayet net, gayet açık ve gayet bellidir.
O maddede...
Savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve Olağanüstü Haller söz konusu olsa bile...
Suçların ve cezaların geçmişe yürütülemeyeceği vurgulanıyor.
Hem de çok kesin, çok katı, çok net biçimde.
*
Durum böyle olduğuna göre...
İdam gelse bile...
- Apo’ya uygulanamaz.
- Fetullah’a uygulanamaz.
- 15 Temmuz darbecilerine uygulanamaz.
*
Zaten bunun bal gibi farkında olan Binali Bey de partisinin dünkü grup toplantısında, “harç bitti, yapı paydos” der gibi...
“İdam gelse bile geriye doğru işlemeyeceğinin bilinmesi gerekiyor” dedi.
*
Kısacası...
Siz bakmayın liderlerin idam üzerinden gündem yaratma çabalarına, meydan okuma taktiklerine, heyecanlı nutuklar söyleme heveslerine falan...
İdam konusu, fena halde boş beleş bir konudur.
AŞK AÇISINDAN
EKİM ile kasım arasında pek bir fark yok.
Boşuna kasmayın.
TANK GÖRÜNCE BEN
ÖĞLEDEN sonra...
Saat 15.00 civarı...
Sokakta bir anda tanklar, tank kurtarıcıları falan belirmesin mi?
Ve ben bu durumu “FETÖ sen misin” diye yorumlamayayım mı?
-
Sonra öğrendim.
Meğer Silopi’ye, yani sınıra doğru gidiyormuş tanklar.
“Ulan FETÖ ulan” dedim.
Başka da bir şey demedim.
SORULAR VE CEVAPLARLA CUMHURİYET GAZETESİ OLAYI
- SORU: Cumhuriyet gazetesi, 15 Temmuz’dan sonra “Meydanlarda demokrasiden söz eden yok”, “Cadı avı ve tasfiye”, “Eksik demokrasi” gibi manşetlerle çıktı. Bu manşetler kabul edilebilir mi?
- CEVAP: Vallaha kabul edilebilir mi, edilemez mi, bilemem... Ama bildiğim bir şey var: Bunların hiçbiri “suç” tanımına girmez, giremez.
*
- SORU: Peki ama gazetenin attığı bu manşetlere karşı hiçbir şey yapılmayacak mı?
- CEVAP: Beğenmediğini söylersin, kabul edilemez olduğunu haykırırsın, itiraz edersin, öfkeni dile getirirsin falan... Bunları yapabilirsin. Ama gazeteye polis marifetiyle operasyon çekemezsin, yöneticilerini içeri atamazsın, yazarlarını gözaltına alamazsın.
*
- SORU: İyi ama bu gazetenin attığı manşetler, yaptığı haberler, yayınladığı yorumlar, hem PKK’nın hem de FETÖ’nün işine yarıyor olamaz mı?
- CEVAP: Olabilir kardeşim olabilir. Hem PKK hem FETÖ, bu gazetenin muhalif tavrından yararlanıyor olabilir. Ama durumun böyle olması, bu gazeteyi terörist yapar mı?
O zaman “muhalif olmak” ile “terörist olmak” arasında bir fark kalır mı? Her muhalif düşünceyi “teröristin işine yarıyor” diye susturmaya mı kalkışacaksınız? Böyle saçmalık olur mu?
*
- SORU: İyi ama sen Özgür Gündem gazetesi konusunda böyle demiyordun? Madem öyle, Özgür Gündem kapatılırken niye savunmadın?
- CEVAP: Kandil’deki PKK şeflerinin köşe yazarlığı yaptığı bir gazeteydi Özgür Gündem... “Gerilla bugün yine şanlı bir eylem yaptı” türü başlıklarla terör örgütünün doğrudan yayın organıydı. Bu gazeteyle Cumhuriyet gibi muhalif bir gazeteyi birbirine karıştırmak, sap ile samanı birbirine karıştırmaktan bile daha beter bir şeydir.
*
- SORU: Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyon, şirket içi anlaşmazlıklara dayandırılıyor. Eğer durum buysa, bunun basın özgürlüğüyle ne ilgisi var?
- CEVAP: Şöyle bir ilgisi var: Savcılığın Cumhuriyet’e yönelik suçlamalarının büyük kısmında şirket içi anlaşmazlıklar değil, gazetenin attığı manşetler yer alıyor.
AYDIN ABİ
“ABİ” demem pek, tercih ettiğim bir hitap değildir.
Ama Aydın Engin’e “abi” derim.
*
Öyle sonradan “abi” dediğim biri de değildir kendisi.
Ben ta Kanal 7’deyken kendisine “abi” derdim.
Bizim mahallenin mazlum günlerinde bize abilik yapmıştır kendisi.
Demokrattır.
Mazlum severdir.
Mağdurun yanındadır.
Delikanlıdır.
FETÖ’nün muktedir olduğu dönemlerde Ahmet Şık’ı ve Nedim Şener’i nasıl da aslanlar gibi savunmuştu.
*
Yanındayım. Destekçisiyim. Duacısıyım.
CHP’Lİ GENÇLERDEN CEVAP: KARMAŞA YOK, POSTERLERİ NE YAPTIĞIMIZI BİLEREK TAŞIDIK
CHP’li gençlerin Cumhuriyet Yürüyüşü’nde taşıdıkları posterlerle bir kafa karışıklığı yaşadıklarını yazmıştım.
CHP Gençlik Kolları Başkanı Emre Yılmaz, zarif bir cevapla bu eleştirime yanıt verdi.
Azıcık kısaltarak aktarıyorum:
*
- Biz siyasi mücadelede ilhamımızı öncelikle 25 yaşında Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kuran, çağın gerisinde kalmış bir imparatorluğun kalıntılarından modern bir Cumhuriyet kurma cesareti gösteren Mustafa Kemal Atatürk’ten alıyoruz.
- Bizim için İsmet İnönü, çok partili hayata geçişi ve darbelere karşı dik duruşuyla demokrasiyi temsil etmektedir.
- Mücadelesinden alıkonulduğu dönemde bile bu ülkedeki adaletsizliği ve yoksulluğu filmlerinde anlatmaya çalışan devrimci sinemacı Yılmaz Güney’i, yol arkadaşı Tarık Akan ile beraber taşımaktan çekinmeyiz.
- Emperyalist kuşatmaya ve faşizme karşı ülkeyi örgütleyen 68 gençlik önderlerinden Deniz Gezmiş’i ve yol arkadaşı Mahir Çayan’ı içinden geçtiğimiz bu karanlık günlerde mücadele bayrağı yaptık.
- Kıbrıs’ın topraklarında, Batı Anadolu’nun haşhaş tarlalarında emperyalizme kafa tutan Bülent Ecevit’in de bu isimlerle yan yana gelmesinde bir gariplik göremiyoruz.
- Gazetecilere operasyon çekildiği, basının baskı altına alınmaya çalışıldığı bugünde Uğur Mumcu’yu, Ahmet Taner Kışlalı’yı ve katledilen tüm gazetecileri mücadele sembolü haline getirmekten gurur duyuyoruz.
- Bütün bu isimlerin siyasi fikirleri birbirinden kısmi farklılıklar gösterse de... Geçmişlerini bizimle aynı yerde görmekte ve cesaretlerini örnek almaktayız.
- Biz ne yaptığımızı gayet iyi biliyoruz. İdeoloji karmaşası içinde değiliz. Laiklik, emek, bağımsızlık düzleminde ülkemize duyduğumuz sorumlukla tarihin bize yeniden yüklediği kuruculuk misyonunu üstleniyoruz.
Paylaş