BİR internet sitesi, Vakit Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Serdar Arseven’e soruyor:
"Ahmet Hakan’ı eleştiriyorsunuz ama kendisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden yılın köşe yazarı ödülü aldı. Bu ödül için ne diyorsunuz?"
Serdar Arseven yanıt veriyor:
"Ne olmuş yani? Manukyan da ödül almıştı."
Dünkü Milliyet’te okudum:
Bu üslupsuz ve terbiye nedir bilmez adam, şimdi çıkmış AKP’den milletvekili olmak için dilekçe vermiş.
Parlamentoya girip vatan millet uğruna çalışacakmış.
Peki bu adam, sadece Ahmet Hakan söz konusu olduğunda terbiyesizleşen bir adam mı?
Hemen söyleyeyim: Öyle olsa sorun yoktu ve bu yazıyı yazmaya gerek duymazdım.
Ancak...
Bu arkadaşın edepsizlik sınırı hayli geniş.
Sadece iki örnek sunmakla yetineceğim.
* * *
Bakın, Serdar Arseven, sözüm ona "başörtüsü" savunuculuğu yaparken nasıl da müptezelleşiyor?
Ayrımcılık bombasını nasıl da gözünü kırpmadan toplumun ortasına atıp tehlikeli sınırlarda geziyor:
"Başörtüsü simgedir diyorlar. Neyin simgesi? Bu memlekette ne zaman bir şahlanış olmuşsa hemen arkasında bir şekilde başörtüsü görüyorsunuz. Evet, başörtüsü simge! Kurtuluş Savaşı tesadüfen mi başörtüsü ile başlıyor? Fransızların güdümündeki Ermeniler başörtüsüne uzanınca Sütçü İmam çıkıyor ve oradan başlayan bir Kurtuluş Savaşı mücadelesi başlıyor. Çanakkale’de hiç fino köpekli bir şehit anası gördünüz mü? Akla bile gelmiyor. Hiçbirimizin aklına fino köpeği ile şehit anası, beş çayı ile şehit anası, konken partisi ile şehit anası gelmiyor. Ama başörtüsü ile şehit anası çok tamamlayıcı."
Müptezellik bununla sınırlı kalsa yine iyi.
AKP aday adayı olan bu adam, Hrant Dink gibi, dindarların haklarını da savunmaktan çekinmeyen namuslu bir aydının cenazesinin arkasından yürüyen İslamcıları da karalamaktan çekinmiyor.
İşte söyledikleri:
"Türkiye karşıtlarının kılçık olacak noktalarda nasıl birleştiklerini görüyorsunuz. Hrant Dink’in öldürülmesi ile birlikte ’Hepimiz Ermeni’yiz’ muhabbeti oluştu. Baktık ön tarafta PKK’lı gruplar, onunla birlikte aşırı sol oluşumlar, yanında ezik ve büzük sözde İslamcı aydıncıklar... Bunların ortak paydaları var. Türkiye’nin doğusu gitse geri kalanı İsviçre olur diye düşünen adamlar hepsi."
İşin hazin tarafı şudur:
Sorumsuzca sözler söylemekten çekinmeyen Serdar Arseven adlı bu adam, kendisini "AKP Milletvekilliği" görevine yakıştırabilmektedir.
Fakat işin daha da hazin verici tarafı, AKP’nin de, bu adamı kendisine yakıştırıp aday ilan etmesi durumunda ortaya çıkacaktır.
AKP, Uzan’la gurur duyuyor
BİR adam düşünün: Bankasının içini boşaltmakla suçlanıyor... 10 milyar dolarlık bir hortumlamadan tutuksuz yargılanıyor... Aynı davadan yargılanan babası ve kardeşi, dünyanın dört bir yanında "Kırmızı Bülten" ile aranıyor.
Ve bu şartlar altında...
Bu adam, çıkıp televizyon ekranlarında Türkiye’yi nasıl kurtaracağından, hırsızlardan nasıl hesap soracağından söz ediyor ve tabii hükümete bindirdikçe bindiriyor.
Peki hükümet partisi AKP ne yapıyor? Ne yapacak? Sus pus olmuş olan biteni izliyor.
Bir hükümet yetkilisi çıkıp da, "Birader, şu bankanın içi nasıl boşaltılmıştı?" diye sormuyor.
Ben herkesin bildiğini açıkça yazmakta bir sakınca görmüyorum:
Bu işin içinde "gizli bir konvansiyon" var!
Şöyle ki:
Malum Genç Parti, 3 Kasım’da gerek MHP’den, gerek DYP’den oy almıştı. Alınan bu oylar nedeniyle de iki parti barajın hemen altında kalmıştı.
Bu durum, AKP’ye yüzde 34’lük oya karşılık parlamentoda yüzde 65’lik bir temsil hakkının doğmasına neden olmuştu.
Sanırım AKP, şimdi de aynı hesabı yapıyor...
Her tarafı açık olan Cem Uzan’a karşı oluşan derin sessizliğin nedeni budur.
Yeni başlayanlar için Melih Gökçek
BİR: Geceleri yaşar. Desise dolu planlar, şeytani fikirler ve cin yaklaşımlar... Hepsi sabaha kadar yapılan müzakerelerin sonucunda ortaya çıkar. Gecenin bir şerrinin olduğunu ya da sabahın bir sahibi olduğunu bu yüzden aklına getirmez.
İKİ: "Sağ bana oy versin / sol ona oy versin" şeklindeki dáhiyane buluşu, yıllar önce keşfetmiştir. Ve bu keşif sayesinde yıllardır Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğundadır.
ÜÇ: Tayyip Erdoğan’ı başbakan yapmazlar diyordu. Abdullah Gül ile arayı açmıştı... Lider olmayı kafaya koymuştu... Ancak öngörülerinin hiçbiri tutmadı... Uzun bir süredir kafayı kaldırmayıp yerel ölçekte kalması bu yüzdendir.
DÖRT: Nevi şahsına münhasırdır: AKP dahil hiçbir partide eşi benzeri yoktur.
BEŞ: İki oğlu da babalarının yöntemini aynen kullanacak gibi... Yani dikkat! İki küçük Melih Gökçek daha gelmektedir.
ALTI: Oğlu için satın aldığı villayı haber yapan gazeteciyi, "Seni mercek altına alırım" diye tehdit etmiştir. Kendisine buradan yalvarıyorum: "Beni de mercek altına alsana Melih Gökçek!"