Paylaş
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu...
- Güzel oyun kuruyor.
- Sessiz ve derinden yol alıyor.
- Parti içi temizliği iyi yapıyor.
- Kurduğu ittifakı özenle koruyor.
- Olası rakiplerini şahane ıskartaya çıkarıyor.
- İtaat müessesesini tesis etmeyi başarıyor.
*
Güzel. Şahane. İyi. Başarılı. Muazzam. Fevkalade.
*
Fakat maalesef bir kusurcuğu var Kılıçdaroğlu’nun:
*
Oy alamıyor.
*
Partisinin oylarını yükseltemiyor. Seçim sandıklarıyla ilgili anıları hiç de güzel anılar değil. Diğer alanlarda sergilediği başarıyı, bu alanda asla sergileyemiyor.
*
Oy alma konusunda...
Bahtsız, kadersiz, şanssız biri Kemal Kılıçdaroğlu.
Bakalım bu sefer, şans kapıyı çalacak mı?
GÖKKUŞAĞI İNDİRGENEMEZ
GÖKKUŞAĞI, Allah’ın yarattığı en sanatsal doğa olaylarının en başında gelir.
Ve bütün bir insanlık alemine aittir.
*
Bu nedenle gökkuşağı, hepimizindir.
Ve hiçbir grubun, kliğin, akımın, yaklaşımın, hayat tarzının sembolü olmaya indirgenemez.
ÇOK RAHAT, ÇOK PROFESYONEL
AK Parti Gençlik Kolları’nın Sakarya’da düzenlediği Gençlik Buluşması’nda bir pankart vardı:
Erdoğan görüntüsüyle bütünleşen pankartta “Çok rahat, çok profesyonel” ifadesi yer alıyordu.
*
Allah Allah. Bu nedir acaba? Bir muziplik var işin içinde tamam ama nedir? Neyi kaçırdım?
*
İçimden bunları mırıldanarak hemen bir araştırma yaptım. Meğer bu ifade, Kurtlar Vadisi’nde Polat Alemdar’ın polis sorgusunda sergilediği soğukkanlılıktan etkilenen polislerin söylediği sözmüş. Polat Alemdar’ın sorguda duruşunu zerre bozmaması karşısında etkilenen polisler, “Adama bak. Çok rahat, çok profesyonel” diyorlarmış. Bu pankart, ona göndermeymiş.
*
Kurtlar Vadisi tiryakisi olmadığım için ben bilmiyordum. Ama gençler biliyor olmalı ki böyle bir muzipliğe imza atılmış.
Neyse. Güzeldir böyle şeyler. Severim bu tür hercai denemeleri.
DÜNYA GÖÇEBE OYUNLARI
BİNBİR çeşit kültür vardı dünyamızda. Maalesef hepsi hem öksüz hem yetim kaldı. Tek bir egemen kültür, hepsini ezdi, yok etti, tarumar etti, unutturdu.
Buna direnmek mümkün mü? Bilmiyorum.
Ama oturup teslim olmak yerine direnmek için çabalamak mümkün.
Bilal Erdoğan’ın öncülüğünde düzenlenen “Dünya Göçebe Oyunları”, işte böylesi bir direniş.
*
“Dünya Göçebe Oyunları”nın 4’üncüsü İznik’te yapılacak. 29 Eylül’de başlayacak 2 Ekim’de bitecek.
*
Neler olacak “Dünya Göçebe Oyunları”nda?
- Eski göçebe kültürü ve yaşam tarzı tanıtılacak.
- Ata sporlarımıza selam durulacak.
- At üstünde kuşlar gibi sekilecek.
- Gururumuz Mete Gazoz gibi hedefe oklar atılacak.
- Adı bile unutulmuş geleneksel sporlar hatırlanacak.
- Yerel mutfaklardan nadide ürünler tadılacak.
- Etnik ürünlerin satıldığı pazarlar kurulacak.
- Ve tabii ki çocuklar için acayip eğlenceli sürprizler.
*
102 ülkeden 3 binden fazla sporcunun katılacağı bu devasa etkinlik...
Türkiye’nin kültürel diplomasisine katkı sağlayacak, bir. Farklı kültürlerle tanışmaya vesile olacak, iki. Eğlendirirken ihya edecek, üç. Güzelim İznik’imizin tanıtımına eşsiz bir katkı sunacak, dört.
Daha ne olsun.
YAZIN BİTTİĞİ NASIL ANLAŞILIR
EĞER Eda Taşpınar...
Güneşlenmeyi bırakmışsa.
Valizlerini toplamışsa.
Mikonos’tan İstanbul’a biletini almışsa...
Sıcak yaz bitmiş, mevsim artık sonbahar olmuştur.
ASLA YAPMAYACAĞIM ŞEYLER
- Asla iPhone satın almak için kuyruğa girmem.
*
- Ekonomi açısından Almanya ile Türkiye’yi asla mukayese etmem.
*
- Seçim sonuçlarına yönelik çok iddialı tahminlerde asla bulunmam.
PANDEMİDEN KALAN EN GÜZEL ŞEY
PANDEMİ denilen illet dönemden geriye hayırla yâd edebileceğimiz bir şey kalmadı tabii ki.
*
Tek bir şey hariç:
*
Uzaktan çalışma.
*
İşleri hızlandıran, verimliliği arttıran, israfı önleyen, teknolojiden maksimum seviyede yararlanmaya yol açan uzaktan çalışma yöntemi, pandemiden bize kalan en güzel şey.
ÇAĞIN EN BÜYÜK GEREKSİNİMİ: TEYİT
BALONLARIN uçurulduğu... Palavraların gündem belirlediği... Yalanın milli spor haline dönüştüğü... Algı operasyonlarının ortalığı kapladığı... Hakikatin paspas yapıldığı... İlginç bir çağda yaşıyoruz.
*
Böyle bir çağda...
En az düzgün bir gazetecilik faaliyeti kadar, düzgün bir teyit faaliyetinin de yürütülmesi şart.
*
“Ne, nerede, neden, nasıl, kim” soruları yetmiyor artık olguları anlatmaya.
“Bu doğru mu? Böyle bir şey olmuş mudur? Fake mi bu? Trole mi geliyoruz?” sorularını da mutlaka sormak gerekiyor.
Paylaş