Bir klas duruş: Hakan Albayrak

YENİ Şafak Gazetesi’nde yazan Hakan Albayrak kardeşimiz, tam bir delikanlıdır.

Öyle böyle değil... Gerçek bir delikanlı...

Vaktiyle Nihat Genç’le birlikte "Çete" dergisini çıkarmıştı... Sadece iki sayı çıkıp da bir dönemin gençliği üzerinde "derin izler" bırakmayı başarmış başka bir dergi var mıdır, bilmiyorum...

"Cemaat"in eline geçmeden önceki Zaman Gazetesi’nde, bir yeniyetme iken yaramazlıklar yapardı... En arka sayfada "Almanya’dan Türkiye’ye gelmiş yarı Almanca-yarı Türkçe yazan mühtedi yazar Werner" takma adıyla çok şahane yazılar yazmıştı...

Bir keresinde solcu öğrencilerin protesto gösterisini gazeteci olarak izlerken gözaltına alınmış, serbest kalınca da süper matrak izlenimler kaleme almıştı...

Bir de çok esaslı bir keháneti vardır Hakan’ın...

Şöyle ki: Yıllar önce, "Her şey bir rüzgára bakıyor ağabey / Bakma esrar çekip mayıştıklarına / Bir gün var ya bu Mağripli çocuklar / Bir gün yakacaklar Paris’i" diye bir şiir yazmış ve yıllar sonra Mağripli çocuklar gerçekten de Paris’i yakıp yıkmaya başlayınca "Nereden bildin abi?" sorularına muhatap olmuştur...

Hakan, son zamanlarda ise varını yoğunu Ortadoğu’daki sınırları kaldırmaya adadı...

* * *

İşte bu Hakan, son "mayın tartışmaları"nda, Başbakan Erdoğan’a karşı Yeni Şafak gazetesinde fişek gibi, kurşun gibi yazılar yazdı...

İşaret fişeğini ilk o çaktı, "camia"nın birçok yazarını da peşine taktı...

Sonra Başbakan Erdoğan’ın "had bildirme" iddiasındaki çıkışı geldi...

"Ufak atın da civcivler yesin" seviyesinde bir çıkış...

Gözümüzü Hakan’a çevirdik...

Bingo!

Yanılmamıştık...

Hakan, milim geri adım atmadan dineldikçe dineliyor, direndikçe direniyordu...

Resti görüyor, postasını koyuyordu...

Böylece "camia"nın uzun bir süredir unuttuğu "şahsiyet", Hakan’ın eliyle devreye girmiş oluyordu...

Ne diyelim?

Kahrolsun zillet! Yaşasın izzet!

Yaşasın Hakan Albayrak...

Edepsizce bir yorum

YÜZDE 38’den sonra biraz durulacağını ve sakinleşeceğini sandığımız ve umduğumuz Tayyip Erdoğan, hepimizi yanıltarak, o meşhur öfkesini yeniden tedavüle soktu...

En son dün, hem de durup dururken yine öfkeyle ve hiddetle bağırarak o tuhaf raconu kesiverdi:

"AK Parti diyeceksiniz... AKP demek edepsizliktir..."

Yani...

Bundan böyle her kim "AK Parti" derse "edepli", her kim "AKP" derse "edepsiz" olacakmış... Bu böyle biline imiş...

Peki... Tamam da...

Bundan sonra şu türden tuhaflıkların yaşanmayacağının garantisini kim verebilir:

Artık Başbakan’a muhalif olanlar, "AKP... AKP... AKP..." diyerek ve bunun altını çizerek Başbakan’ı gıcık etmeye çalışabilirler...

Herhangi bir "mahrem macera" sırasında, "Hadi bana edepsiz bir şey söyle" diye fısıldayan maşuka, ağızlar doldurularak "AKP... AKP..." denilebilir...

AKP diyen birine AKP örgütlerine mensup kişiler "edep ya hû" diye uyarıda bulunabilirler...

"AKP... AKP..." diyen küçük çocuklara anneleri, "Şimdi senin ağzına acı biber süreceğim... Seni küçük edepsiz" diyerek terlik fırlatabilir.
Yazarın Tüm Yazıları