Bir Erkan Mumcu vardı

ASLINDA "ideal sağ lider" olmak için eksiği yok fazlası vardı.

Gelin, birlikte bakalım özelliklerine:

Gençlik yıllarında önce milliyetçi, sonra İslamcı olmak gibi zengin mi zengin bir deneyim...

"Sarışın bir eş" ile çağdaşlığını perçinleme şansı...

Bağlamayı kaptı mı bir halk türküsünü kafasını gözünü yarmadan çığırabilme yeteneğiyle yerliliğini kanıtlama imkánı...

Üniversite yıllarında sinema emekçisi olarak çalışmaktan kaynaklanan o artistik doz...

Daha ne olsun!

Gerçi Mesut Yılmaz, "Çok güzel konuşuyor fakat ne dediği anlaşılmıyor" diyerek "hitabet gücü"nü sarakaya almıştı ama sonuçta bir tür "Küçük Adnan Menderes" edasıyla belagatin şehvetine kendini kaptırıp işin hakkını vermiyor muydu?

Yani...

Yağ vardı, şeker vardı, un vardı...

Ama helva ortaya çıkmadı.

Bence bunun böyle olmasında iki esaslı sorun rol oynamıştır.

Bu iki sorunun birisi "içeriden", diğeri "dışarıdan"dır.

"İçeriden" olan sorun şöyle bir şeydi:

"Dizi dizi inciyim / Güzellikte birinciyim" edasını, gösterişçi "özgüven patlaması"yla birleştirin... Ve ortaya çıkan karışımın üstüne biraz "aşırı mesafesizlik", biraz da "gerekçesiz fiyaka" ekleyin...

İşte herkesi "antipati" üzerinde birleştiren "içeriden" sorun böyle bir şeydi.

Gelelim, "dışarıdan" soruna...

Buna kısaca "meselesizlik hissi yayma olayı" diyebiliriz.

Bir örnek verelim:

Mesela üzerinde saatlerce konuşmasına ve en az 234 neden saymasına karşın, "AKP’yi neden bıraktığı" konusunda ikna edici bir gerekçe sunamamıştır.

En azından "algı" budur.

Bu durum, "meselesi yok ama hevesi var" gibi bir imajın doğmasına neden olmuştur.

Yani halkımız onun "meselesiz bir heveskár" olduğunu sezmiştir.

Sicil amirim Ufuk Güldemir

HÜRRİYET’te yazmaya başlamamın hemen ardından yoğun topçu ateşine maruz kalmıştım.

Benim eski mahalle "Orada ne işin var" bombası atarken, yeni mahalle ise "Burada ne işin var" diye ateş açıyordu.

Ama her iki mahalle de şu konuda ittifak içindeydi:

"Ey Ahmet Hakan!.. Gün senin günün. Şimdilik tadını çıkar. Ama unutma ki gün gelip devran dönünce, yani kullanılıp işin bitince bir mendil gibi bir kenara atılacaksın."

Evet...

"Bir kenara fırlatılıp atılmak" ile korkutulmaktaydım.

O günlerde "Bitarafım, bertaraf olmaktan korkmuyorum" başlıklı bir yazı yazmış ve "her iki mahalle"ye de şöyle seslenmiştim:

"Kendimi yaptığım işle anlamlı kılanlardan değilim. İşim bitip bir kenara atılırsam, gider bir kıyı kasabasına yerleşirim. Bu nedenle ’kullanılmış mendil gibi bir kenara fırlatılmak’ fikri beni korkutmaz."

İşte bu seslenişin üzerine...

Medyamızın "Sicil Amiri" sıfatını en fazla hak etmiş ismi Ufuk Güldemir devreye girmişti.

Habertürk’te yazdığı analizde şunları söylüyordu:

"Orada ne işin var diyenleri bilmeyiz ama ’Burada ne işin var’ diyenlerin gizli kodlarını biliriz. Bu kafa sol görünüp faşizan çakar. Ahmet Hakan’ın ’Buradaki’ varlığına külli karşıdır. ’Buradakilere’ kötü bir haberimiz var: Ahmet Hakan burada kalıcı... Çünkü bomba gibi bir yazar oldu. ’Oradakilere’ de bir çift lafımız var: Burada akıllı adamlar var. Ahmet Hakan kalibresinde bir yazarı artık ’Oraya’ göndermeyiz."

Tecrübeyle sabittir:

Kendini kanıtlayamamış çiçeği burnunda bir köşe yazarı, sürekli "Oldum mu? Tuttum mu? Yapabiliyor muyum?" tedirginliği yaşar.

İşte tam bu sırada...

Gözler, "istidat değerlendirmesi" yapmaya muktedir akil adamlara çevrilir.

Titrek bir ceylan gibi dinlenir o akil adamlar.

Ufuk Güldemir tartışmasız işte böyle bir adamdı.

Ufuk Güldemir’in ölümüyle...

Bazıları can dostunu, bazıları hocasını, bazıları öncüsünü, bazıları çalışma arkadaşını, bazıları bir kavramsallaştırma üstadını kaybetti.

Ben ise sicil amirimi kaybettim.

Latif’e konu önerisi

SEVGİLİ Latif Demirci...

Eğer ukalalık olarak almazsan "Press Bey"de çizmen için bir espri önereceğim.

Şöyle bir şey:

Beyaz Türk semtinde gece olmuştur. Pres Beyimiz, gece kıyafetini giymiş yatmak üzeredir. Ancak yatmadan önce bilgisayar başında oyalanmakta olan sevgili eşi Media Hanım’a dönüp, "Hayatım! Gece muhtırası için şu ’tsk.mil.tr’ye girer misin lütfen" der.

Sevgili Latif...

Biliyorum, yazınca pek "olmuyor" ama çizersen olacağından yüzde yüz eminim.
Yazarın Tüm Yazıları