Bir dileğim var

- Mesela aramızdan en Kemalist olanlarımız, Fethullah Gülen Hareketi’nin kurumları zapt etme maksadıyla attığı adımlara kıyasıya karşı çıkarken, Fethullah Gülen Hareketi’nin eğitim alanında yaptığı güzel işlere destek çıkabilseler...

Haberin Devamı

- Mesela aramızdan en katı Tayyip düşmanı olanlarımız, Tayyip Erdoğan’ın üslubunu, tahammülsüzlüğünü, cepheleştiriciliğini, Türkiye’ye bakış açısını kıyasıya eleştirirken, hiç değilse ekonomi ve kalkınma alanında yapılan bazı iyi uygulamaları övebilseler...

- Mesela aramızdan en koyu sağcı muhafazakar olanlarımız, Kemal Kılıçdaroğlu’nun iki ileri bir geri yaklaşımını kıyasıya eleştirirken, onun özgürlükler alanında gösterdiği gayreti, yetersiz de olsa CHP’yi dönüştürme hevesini destekleseler.

- Mesela aramızdan en milliyetçilik düşmanı olanlarımız, Devlet Bahçeli’nin vatanın bağrına düşman dayamış hançerini edebiyatına tutunmasına kıyasıya karşı çıkarken, onun milliyetçileri sokağa dökmemek için gösterdiği kararlı tutumu alkışlayabilse...

* * *

Hayır, hayır...

“İnsanlar el ele tutuşsa / Hayat bayram olsa” geyiği yapmıyorum.

Hayatta tabii ki karşıtlık, muhaliflik, mücadele, rekabet, itiraz ve eleştiri olacak.

Ben sadece...

Bağnazlığın karanlık taraflarından uzaklaşmaya...

Hayatı sadece bir mücadeleden ibaret olarak görmemeye...

Tek taraflı türkü çığırmanın sakıncalarına...

Farklı siyasi görüşlere sahip olmak ile düşmanlık arasındaki farka...

İşaret etmek istiyorum.

Haberin Devamı

Hangisi daha makbul

 “BEN türbana karşıyım... Türban siyasi simgedir... Devletin kurumlarına giremez... Üniversitede de yasaktır... İşte o kadar” diyen bir siyasetçi mi?

Yoksa...

“Türban olmaz ama başörtüsü olur... Saç bir tutam gözükmelidir... Benazir gibi örtünenler baş tacıdır... İran gibi olmasın da...” diyen bir siyasetçi mi?

Tercihimi açıklıyorum:

Ben laga luga yapıp kendisini komik duruma bir siyasetçidense açık konuşarak kıyafet zaptiyeliğine soyunan siyasetçiyi tercih ederim.
Yani “Öyle olmaz ama böyle olur” diyen siyasetçidense, “Yassak hemşerim” diyen siyasetçi daha makbuldür.

Ne demiş İsmet Özel?

“Haksızlık et, haksız olduğun anlaşılsın.”

İşkenceci Hanefi

BAZI muhafazakârlar, Hanefi Avcı’nın karısını aldattığı bilgisini verdikten sonra şu hükmü veriyorlar:
“Karısını aldatan herkesi aldatır.”

Bense şunu bilir, şunu söylerim:

Eğer işin içinde “eşini aldatma” diye bir olay varsa hüküm kolay verilemez.

“Aldatma / aldatılma” olayı, o kadar bireysel, o kadar özel, o kadar mahrem bir alandır ki, ne bu alana girmeye hakkımız vardır, ne de bu alanı üçüncü kişilerin kavrama ihtimali...

* * *

Ama durun bir dakika...

Söz konusu Hanefi Avcı ise...

Esas dalmamız gereken meşru alan şurasıdır: Hanefi Avcı, bir zamanlar işkence yapmış bir polistir.

Benim açımdan bir adam, hayatının bir bölümünde işkence yapmayı kendine yedirebilmişse, bunu içine sindirebilmişse, işkence yapmakta bir sakınca görmemişse...

Hangi tövbeyi yapmış olursa olsun...

Benim açımdan her daim kuşkuyla karşılanması gereken patolojik bir adamdır.

Haberin Devamı

Hiç tavsiye etmem

- BİR: Bileklerinin hakkıyla ya da hasbelkader popüler olmuş artist ya da şarkıcılarımızın, “büyük laflar etmem gerek” diyerek, acemice bilgiçlikler taslayarak ve acıklı bir ıkınma çabasıyla gazetelere verdikleri pazar röportajlarını okumayı...

- İKİ: Herhangi bir partinin gençlik kollarında görev almayı...

- ÜÇ: “Aman ne güzel, yeni insanlar tanırım” falan diyerek huyu suyu bilinmeyen insanlarla sosyalleşmeyi...

- DÖRT: Türkiye gibi karışık ve cepheleşmiş bir memlekette haftanın dört günü tartışma programı yönetmeyi...

- BEŞ: Telefon her çaldığında “mutlaka bakmam gerek” havasına girmeyi...

- ALTI: Cumartesi geceleri Asmalı’ya gitmeyi...

- YEDİ: “Herkes seyrediyor, bari ben de eksik kalmayayım” endişesiyle de olsa yerli dizi seyretmeyi...

- SEKİZ: Çalışanları işgüzar olan mağazalardan alışveriş yapmayı...

- DOKUZ: “Nasıl olsa daha uzun zaman var” diyerek asla gidilmek istenmeyecek yerler için söz vermeyi...

- ON: Eskiden seyrederken vurgun yemiş gibi olunan bir sinema filmini, yıllar sonra aynı etkiyi bulurum beklentisiyle seyretmeyi...

Haberin Devamı

Sureler savaşına katkı

BİRİ çıkmış, siyasi rakibine Kuran’dan sure okuyor.

Diğeri de ona başka bir sure ile yanıt veriyor.

Kısacası...

Bağlamından koparılmış ayetler, sureler, Türk siyasetinde siyasi rakibi sıkıştırmanın bir aracı haline dönüştürülmüş durumda...

Madem öyle...

Ben de bir ayetle konuya gireyim:

“İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi de helak eder misin Allah’ım?” (Araf Suresi 155. Ayet)

Şamil’in ithafı

ŞAMİL Tayyar, geçtiğimiz günlerde “köşe yazısıyla kız tavlama” diye bir sanat olduğunu ve bu sanatı da benim icra ettiğimi ilan etmişti cümle âleme...

Ben ona bir şey söyledim, o bana bir şey söyledi...

Konu kapandı gitti...

Ve günler sonra:

Şamil, son yazdığı “Çelik Çekirdek Türkiye’de Derin Devleti Tarihi” isimli kitabını imzalayarak göndermiş bana...

Attığı imzanın üstüne de şunu yazmış:

“Sevgili Ahmet Hakan’a... Kız tavlamaya yaramaz ama çekirdek niyetine... Sevgiyle.”

Gülümsedim tabii...

Galiba ben aleyhimde de olsa iyi esprinin meftunuyum, galiba kindar değilim ve yine galiba yaratılanı seviyorum yaratandan ötürü...

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları