Bir arı için yarım saat ağlanacaksa

FETHULLAH Gülen anlatıyor:

Haberin Devamı

“Odama bir arı girmişti. Uçamıyordu, felç geçirmiş gibi bir hali vardı. Belki açlıktandır deyip bir kaşık balın içine bıraktım, olmadı. Yanına su koydum, iyileşmedi. Ne yapsam düzelmiyordu. Aldım, bahçeye bıraktım. Sonra oturdum yarım saat ağladım”. (Zaman yazarı Hüseyin Gülerce’nin dünkü yazısından alınmıştır).

* * *

Eğer “kanadı kırık zavallı bir arı” için yarım saat ağlanacaksa... Silivri zindanında suçlarını bile bilmeden tutuklu olarak yatan insanlar için ağlama süresi ne kadardır acaba?

Eğer “kanadı kırık zavallı bir arı” için yarım saat ağlanacaksa... Uydurma suçlamalarla apar topar kodese tıkılan bir polis müdürü için ağlama süresi ne kadardır acaba?

Eğer “kanadı kırık zavallı bir arı” için yarım saat ağlanacaksa... Ömrünün son deminde hoyratça evi basılan Türkan Saylan için ağlama süresi ne kadardır acaba?

Eğer “kanadı kırık zavallı bir arı” için yarım saat ağlanacaksa... “Ortamımı dinliyor olabilirler”, “Mahremime kamera dayamış olabilirler”, “Özel görüşmelerime kulak kabartmış olabilirler” diye tedirginlik yaşayan insanlar için ağlama süresi ne kadardır acaba?

Eğer “kanadı kırık zavallı bir arı” için yarım saat ağlanacaksa... İsrail askerleri tarafından öldürülen Mavi Marmara gemisindekiler için ağlama süresi ne kadardır acaba?

Eğer “kanadı kırık zavallı bir arı” için yarım saat ağlanacaksa... Acaba beni de itibarsızlaştırırlar mı diye endişeden endişeye gark olanlar için ağlama süresi ne kadardır acaba?

Eğer “kanadı kırık zavallı bir arı” için yarım saat ağlanacaksa... Kendilerini “cemaat mağduru” olarak gören bürokrat, siyasetçi ve askerler için ağlama süresi ne kadardır acaba?

Hepimiz çakmayız

BANA “Çakma Nişantaşılı” dendiğinde...

Cevabım hep şu oluyor:

“Evet, çakma Nişantaşılıyım, var mı diyeceğin?”

Ben böyle deyince...

Şöyle bir hava doğuyor:

Sanki benden başka herkes “bir asalet unvanı sahibi”, sanki benden başka herkes “yüz yıllık şehirli” ve sanki benden başka herkes “klasik anlamda burjuva bir aileden geliyor”.

Oysa Türkiye denilen şu memlekette...

Saltanat ailesinden kalan üç-beş kişi ile yüzyıllık şehirli birkaç burjuva ailesini bir tarafa bırakırsak...

Hepimiz çakmayız.

Hepimizin bir kuşak gerisinde yer sofrası var, hepimizin bir kuşak gerisinde pastoral bir hayat var, hepimizin bir kuşak gerisinde kırsal var...

Hoş, saltanat ailesinden ya da klasik anlamda burjuva ailesinden gelmenin insana kazandıracağı bir şey yok ama yine de söylemeden geçemeyeceğim:

Bazılarımız “çakma ilan edilmek” korkusu yaşasak da, bazılarımız kendimizi gerçekten “Beyaz Türk” falan zannetsek de, bazılarımız fena halde havaya girmiş olsak da...

Hepimiz çakmayız, hepimiz sınıf atlama telaşı içindeyiz, hepimiz sonradan görmeyiz. Gelin, bunu kabul edelim. Bakın ben kabul ettim, şimdi kafam acayip rahat.

Mehmet Ali Erbil neyin kurbanı oldu

CNN Türk’te Tarafsız Bölge’de “Aleviler açısından zorunlu din dersleri” konusunu işliyorduk.

Alevi konuklar, konuşmalarına “Mehmet Ali Erbil’i Alevilere yaptığı hakaret nedeniyle kınıyoruz” cümlesiyle başlamasınlar mı?

Neyi kastettiklerini anlayamadım, reklam arasında hemen Mehmet Ali Erbil’i aradım ve durumu öğrendim.

Meğer Erbil, programda “mum söndü” lafını kullanmış.

Ama şunu gördüm ki Erbil, “mum söndü” lafının, Aleviler hakkında ortaya atılan iğrenç iftiralardan biri olduğunun ne farkında, ne bilincinde...

Sonra Mehmet Ali Erbil, telefonla programa katıldı, özür diledi... Dün de Star TV programı yayından kaldırdı.

* * *

Haberin Devamı

Bu toplumda Aleviler hakkında iğrençlikte sınır tanımayan iftiralarla dolu önyargılar mevcudiyetini korudukça...

Aleviler, bu türden iftiralar karşısında aşırı ve abartılı duyarlılık göstermekte yerden göğe kadar haklı olacaklardır.

Bu toplum, Alevilere yönelik çirkin iftiralarla, bayağı önyargılarla, müptezel yakıştırmalarla içtenlikli bir hesaplaşma sürecine girmediği müddetçe kabak hep Güner Ümit’lerin, Mehmet Ali Erbil’lerin başına patlayacaktır.

Korkma ey CHP tabanı

EY
CHP tabanı...

Vaizlerin müminleri cehennem ateşiyle korkuttukları gibi... Bazı köşeciler de sizi türbanla korkutuyorlar.

Diyorlar ki:

“Üniversitelerde türban serbest oldu... Göreceksiniz üç-beş yıl sonra üniversitelerde başı açık kız öğrenci kalmayacak”.

Ey CHP tabanı...

Sizi korkutanlara deyin ki:

“Üniversitelerin kapılarında kılık kıyafet denetimi yapılan bir memlekette yaşamanın ayıbını çekmektense, üniversiteye giden bütün kızları örtünmüş bir ülkede yaşamayı tercih ederim”.

Unutmayın!

Sizler bu sözü söyleyebilecek denli “özgürlükçü” olursanız, bu memleketin üniversitelerinde ne baş örtme baskısı yapmaya yeltenecek olanlar cesaret kazanır, ne de baskılara karşı bir dirençsizlik söz konusu olur.

Not defterimden

Şunu anladım: Herhangi bir gazetede ne zaman “Yeşil yaşıyor” ya da “Özal öldürüldü” başlıklı bir haber görsem, o haberin tek satırını bile okumadan hemen geçiyorum.

Bu kış aşırı soğukların kışı olacakmış... O zaman bu kış benim açımdan “Fargo” ve “Doktor Jivago” kışı olacak.

Ertuğrul Özkök Almanya’nın meşhur Bild Gazetesi’ne yazar olmuş... Telefonda konuşurken bir Erol Taş kahkahası patlatıp “Siz hepiniz mahalli yazarsınız” diye espri yapmasın mı? Hani bir zamanlar futbol muhabbetlerinde sıkça kullanılan “Siz hâlâ annenizin liginde mi oynuyorsunuz?” takılması vardı ya... İşte tam öyle...

Yazarın Tüm Yazıları