Paylaş
“Reyhanlı’da olup bitenler neyin nesidir” diye sorgulamayan
Hep ama hep itaat eden
Devlete “sen benim nasıl yaşayacağıma karışamazsın” demeyen
Üç çocuk yap deyince üç çocuk yapan
“Sahi bir Uludere vardı, ne oldu ona?” diye hatırlamayan
Biber gazına bağımlı
hale gelen
“Tek adam ne diyorsa onu yapan milletvekilleriyle demokrasi mi olurmuş” diye sormayan
“Tutuklamaları cezaya dönüştürdünüz” diye isyan etmeyen
Hep ama hep kafa sallayan
“Özgürlüklerime karışamazsın” diye itiraz etmeyen
Yukarıdan ne buyrulursa onu aynen tekrar eden
“Protesto hakkımı engelleyemezsin” diye ayağa kalkmayan
“Kimin nasıl yaşayacağını sen mi belirleyeceksin” demeyi aklının ucundan bile geçirmeyen
“Eleştirinin olmadığı yerde ben de olmam” diyemeyen
Toplumsal mühendisliğe karşı çıkmayan
“Mazluma da zalime de kimlik sorulmaz” tavrı koymayan
BİR NESİL İSTEMİYORUM.
Selamünaleyküm deyip geçme
CHP örgütlerine gönderdiği bir kitapçıkta “Seçmene selamünaleyküm deyin” önerisinde bulunmuş.
“Selamünaleyküm” deyip geçmemek lazım…
İşin incelikleri var:
- “Selamünaleyküm” demek “selam (esenlik, barış) sizin üzerinize olsun” demektir.
- “Esselamünaleyküm” denmez, başa gelen “el” takısı nedeniyle “Esselamüaleyküm” denir.
- Bir yere girildiğinde orada bulunanlara “Selamünaleyküm” denildiği gibi çıkarken de “Selamünaleyküm” denilir.
- “Selamünaleyküm” dendiğinde “aleykümselam” denir. Anlamı: Selam sizin de üzerinize olsun”.
- Eğer selama biraz daha dini bir kuvvet katmak istiyorsanız, “Selamünaleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü” diyebilirsiniz. Yani: Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Bunun aynısından Avrupa’da da var
Herhangi bir yasak mı devreye giriyor?
İtiraza karşı hemen söyleniyor:
Aynısından Avrupa’da da var.
Böyle diyenlere şunları söylemek istiyorum:
- Amerika’da Obama’nın yüzüne karşı çatır çatır en sertinden eleştiri yapılıyor… Aynısından olsun mu?
- Amsterdam’da uyuşturucu serbest… Aynısından olsun mu?
- Bazı Avrupa ülkelerinde eşcinsel evliliğine onay var… Aynısına ne dersiniz?
- İskandinav ülkelerinde işsiz yok… Aynısı niye bizde yok?
- Avrupa’da bazı başbakanlar bisikletle işe gidiyor. Aynısı niye bizde yok?
- İngiltere’de bir kişinin öldüğü bir olay olduğunda başbakan gezisini yarıda kesip ülkesine dönüyor. Aynısı bizde olur mu?
- Amerika’da karikatüre ceza verilmesi akıllardan bile geçmiyor. Aynısına ne dersiniz?
Zoraki Radikal vizyonda
Yeni vizyona giren bir film var: ‘Zoraki Radikal’
Orijinal adı: ‘The Reluctant Fundamentalist’
Muhsin Hamid’in kitabından uyarlanmış film…
Kitabı Türkçeye ‘Gönülsüz Köktendinci’ diye çevirmişlerdi. Bence nefis bir tanımlamaydı, ancak nedense filmi getirenler ‘Zoraki Radikal’ çevirisini benimsemişler.
Kitabı su gibi okumuştum.
Pakistanlı bir gencin 11 Eylül’den sonra Amerika’da nasıl bir kimlik çatışması içine girdiğinin, gönülsüz de olsa köktendinci olduğunun öyküsünü anlatıyordu.
Filmi izledim. Kitaptaki duyguyu yakalayamadım ama yine de izlenmeye değer bir film çıkmış ortaya…
Kitabı okuyun…
Okuyamayacaksanız bari filmi izleyin.
Faşist mi demiştiniz?
İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, almış yanına İzmir’in ilçe belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini ve sivil toplum örgütü yöneticilerini, Diyarbakır’a gitmiş.
*
- İzmir Belediye Başkanı ile Diyarbakır Belediye Başkanı’nın ortak basın toplantısını izleyince…
- İzmir Belediye Başkanı’nın Diyarbakır’daki vurgularına bakınca…
- Diyarbakır Belediye Başkanı’nın İzmir’e gönderdiği selama dikkat kesilince…
“Faşist İzmir diyenler utansın” dedim, başka da bir şey demedim.
Meryem tükendiyse
Hürrem rolünü canlandıran Meryem Uzerli var ya…
Resmen tükenmiş bu kardeşimiz. Çok çalışıyormuş ama az kazanıyormuş.
Bu yüzden tükenmiş…
Söyleyenlerin yalancısıyım:
Sırf bu yüzden Almanya’ya tedavilere falan gitmiş…
Sadece şunu söylemek isterim: Eğer Meryem’in koşulları Meryem’i tüketiyorsa… Memleketimizin dört bir yanından şöyle bir feryat yükselmeli:
“Tükendi nakdi ömrüm / Dilde sermaye bir ah kaldı”.
Zeyit Aslan dedi ki
Kamer Genç’e Meclis’te ettiği küfür nedeniyle kendisini sert bir şekilde eleştirdiğim AK Parti Tokat Milletvekili Zeyit Aslan aradı.
Söyledikleri şunlar:
*
Meclis’te söylediğim o sözler bana yakışmadı. Partime, partimin muhafazakâr kimliğine, yürüttüğümüz siyasete de yakışmadı. Bu konuda milletimden özür diledim, her zaman da dilerim.
Meclis’te kınama cezası aldım. Bu basit bir ceza değildir. İkinci kınamada geçici ihraç, üçüncü kınamada kesin ihraç gibi yaptırımlar söz konusudur.
Hukuken aynı konuda başka bir organ ceza veremez. Parti Disiplin Kurulu’nun bana ceza vermemesinin nedeni budur. Ayrıca parti disiplin kurulları, partililer arası ilişkiler konusunda devreye girer.
Ben hiçbir zorlayıcı neden olmamasına rağmen başında bulunduğum ‘Dinleme Komisyonu’ başkanlığından istifa ettim… O çalışma sırasında benim nasıl demokrat bir tutum takındığımı, çalışmaları yakından takip edenler biliyorlar. O çalışmayı keşke tamamlayabilseydim, ülke için çok hayırlı bir sonuç çıkacaktı.
“Parti Disiplin Kurulu affetmiş ama onu Allah affetmez” diye yazmışsınız… Neden affetmesin… Allah’ın mağfireti geniştir, tövbe eden herkes o büyük mağfiretten nasibini alır.
Ben o sözleri ettiğim için pişmanım… Pişmanlığımı dile getirdim, yine dile getiririm. Ancak Meclis’te beni ve arkadaşlarımı çıldırtacak denli hakarete dayalı sözler söylemeyi alışkanlık haline getiren o şahıs hiçbir sözü nedeniyle pişmanlık duymuyor.
Meclis’te tek küfür etmiş milletvekili ben değilim… Burada ne küfürler ediliyor. Ancak onlar tutanaklara yansımıyor… Meclis’i iyi bilenler bana “sen radara yakalandın” diyorlar.
Paylaş