BDP’ye vurmadan önce cevap verin

LÜTFEN cevap verin.

Ama hamasete kaymadan...

Haberin Devamı

Ama sağduyuyu ve ölçüyü elden kaçırmadan...
Ama klişelere sığınmadan...
Ama mantığı savuşturmadan...
Ama acıya ve ıstıraba teslim olmadan...
Lütfen cevap verin:
* * *
- Abdullah Öcalan’ın bile zapt edemediğini öne sürdüğünüz “Kandil”i, BDP mi zapt edecek?
- BDP “Kahrolsun PKK, yaşasın hükümet” dediği anda sorun çözülecek mi?
- “Kahrolsun PKK” diyen bir BDP, bölgede bırakın destek görmeyi barınabilir mi?
- BDP’yi hallettiğinizde yerine “MDP” gelmesi kaçınılmaz değil mi?
- Sizin arzu ettiğiniz tarzda şekillenmiş bir BDP’nin, bölge halkı nezdinde itibarı kaç puanlık olur?
- Hadi diyelim ki “Asıl katil BDP” diyerek içimizdeki kini ve nefreti ortaya koyarak rahatladık. Peki sonra? Sonrası ne olacak?
- 20 yıldır BDP ve öncüllerine “PKK’yı kınayın, ondan sonra karşımıza gelin” denildiği halde, bu talep pek bir karşılık bulamıyorsa bunun bir nedeni olması gerekmez mi?
- Her açıdan “kolay lokma” olan BDP’yi hedef göstererek ve işlevsiz bırakarak elde edilecek “kazanım” ne olabilir?
- Koskoca devlet bile “İmralı” ile “Kandil” arasında gidip gelirken BDP denilen parti neden “İmralı/Kandil/taban” üçgeninde sıkışmış olmasın ki?
- Meclis’e girmesinin yolları açılmamış, belediye başkanları tutuklanmış, sürekli hedef tahtasında tutulan bir partiye “Asıl katil sensin” demek biraz ağır kaçmıyor mu?

Haberin Devamı

Hanefi Avcı’ya dair çarpıcı bir gerçek

HANEFİ Avcı, “Devrimci Karargâh Örgütü”ne yardım ve yataklıkla suçlanıyor ve bu davadan yargılanıyor.
Yaklaşık bir yıl sonra çıkarıldığı ilk savunma davasında Hanefi Avcı hakkında “tutukluluğunun devamına...” kararı verildi.
Buna mukabil...
“Devrimci Karargâh Örgütü”nün kurucusu olmakla suçlanan sekiz kişi hakkında verilen karar ise “tahliyelerine...” şeklinde oldu.
Şimdi sorumuz şudur:
Bir örgüte yardım ve yataklık yapmakla suçlanan bir adam tutuklu yargılanırken, aynı örgütü kurmakla suçlanan adamlar nasıl oluyor da tutuksuz yargılanıyorlar? Ne iş?

Savunma Bakanı’nı savunmak

DOĞRUDUR.
Devleti yönetenler terör eylemleri karşısında yıllardır hep aynı teraneyi bıkmadan usanmadan dile getiriyorlar.
“Bıçak kemiğe dayandı, köklerini kazıyacağız” diyorlar, başka da bir şey demiyorlar.
Ama devleti yönetenlerin tümünü aynı kapsamda değerlendiremeyiz.
* * *
Mesela Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın demecini ele alalım.
Bakın ne diyor Savunma Bakanı:
“Teröristler hukuk tanımazlar. Bizim de kendilerine benzememizi istiyorlar. İşte devletle çete arasındaki fark budur. Biz hukuk ve demokrasi içerisinde bunları alt edeceğiz. Alt ettiğimizi de herkes görecek inşallah. Peki yaptıkları nedir? Zulümdür,  tehdittir, terördür. Ama bunlar misliyle karşılığını bulacaktır”.
* * *
Bu türden bir yaklaşım, bu zamana kadar hiçbir Milli Savunma Bakanı’ndan duymadığımız bir yaklaşımdır.
Savunma Bakanı Yılmaz, “intikam çığlığında el yükseltme” oyununun içine girmeden, çekilen acılar karşısında sağduyusunu kaybetmeden “hukuk ve demokrasi içerisinde terörle mücadele” vurgusu yapıyor.
Bunun değerini bilelim ve atlamayalım.

Haberin Devamı

Şehitler üzerinden yapılan densizlikler

- Kendilerini sürekli “en duyarlı” konumuna yerleştirenlerin içine düştükleri, kendileri dışındakileri “duyarsızlıkla” suçlama eğilimi...
- Şehit haberleri gündeme geldiği anda “Siz Somali’ye yardımla uğraşırken burada vatan evlatları can veriyor” diyerek elmalar ile armutları toplama çabası içine girme.
- Sosyal medya denilen alanda “Canımız acıyor, evlatlarımız ölüyor” falan gibi harcıâlem bir cümle yazarak üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirdiğini düşünenlerin içine girdikleri genel hava...
- Savaş tamtamlarını en fazla çalanların, en vatansever olarak algılanması...
- Vatanın birliği için şehit düşmüş askere sahip çıkacağım diye yapılan her türlü bölücülük...

Haberin Devamı

Kibir ki hiç yakışmaz Hayrettin Hoca’ya

YENİ Şafak yazarı ünlü fıkıhçı Prof. Hayrettin Karaman, fırtınalar koparan “Tahammül mü, hoşgörü mü?” başlıklı makalesine yönelik yazılan tepki yazılarını bir dosyada toplamış: 118 sayfayı buluyormuş tepki yazıları.
Genel olarak bakıldığında bu tepkilerin büyük bir kısmı Hayrettin Hoca’yı yerden yere vuruyormuş.
* * *
Hayrettin Hoca, dünkü Yeni Şafak’ta yayınlanan “Tahammülsüzler” başlıklı bir yazıyla kendisine tepki gösterenlere saydırmış da saydırmış.
Şöyle diyor:
“Hoşgörü şöyle dursun tahammül bile yok. Saptırmalar var. Okumadan, anlamadan, düşünmeden kaleme sarılmalar var. Çok az sayıda insaflı değerlendirmeler, eleştiri denebilecek yazılar da çok şükür var. Sonuç olarak ‘İyi ki yazmışım’ diyorum. Yazı bir laboratuvar oldu, gerçek yüzler burada daha iyi, daha yakın görüldü. Çağdaşlık, hoşgörü, çoğulculuk maskeleri altında meğer ne kadar çirkin ve sahte yüz varmış!”
* * *
Hayrettin Karaman Hoca, keşke “çirkin ve sahte yüzlerin açığa çıkması” nedeniyle duyduğu memnuniyet kadar, yazdığı yazının “yanlış anlaşılmaya” çok müsait bir yazı olması nedeniyle de hafiften bir üzüntü duyabilseydi.
Eğer bir yazar, yazdığı yazıya gelen tepkiler karşısında sürekli...
- “Ben aslında öyle demek istemedim, böyle demek istedim” demek zorunda kalıyorsa...
- “İyi niyetliler” tarafından bile yanlış anlaşılıyorsa...
- Yazdığı yazı “çarpıtmaya ve saptırmaya” hayli elverişli ise...
- “Ama ben şu kaydı koymuştum” diyorsa...
O yazarın suçun tümünü başkalarında aramak yerine biraz olsun kendisini de eleştirmesi gerekmez mi?
En azından “Belki de ben de kendimi iyi ifade edememişimdir” falan demesi nezakete daha uygun düşmez mi?
Ne de olsa “kibir ki hiç yakışmayandır” Hayrettin Hoca’ya...

Haberin Devamı

Ah Demircan vah Demircan

TEŞVİKİYE ’de bir Atiye Sokak sorunu vardı.
Trafiğe kapanan sokakta masalar aşıp taşmış, sokak yürünmez hale gelmişti.
Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, soruna el attı.
Mekân sahipleriyle toplantı üstüne toplantı yaptı, sokak sakinleriyle görüştü, bir orta yol buldu ve hiçbir tatsızlığa yol açmadan sorunu uhuletle ve suhuletle çözdü.
* * *
Peki Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan “Asmalı’nın masaları” konusunda ne yaptı?
Ne yapacak?
Asmalı’daki masaların aşıp taşma sorununa el atacağım diyerek Türkiye çapında bir yaşam tarzı tartışmasına neden oldu.
Bin türlü dedikoduya, bin türlü kaygıya, bin türlü şikâyete, bin türlü cepheleşmeye yol açtı.
“Asmalı’da masalar ah ne güzel” diyen çoğunluk ile “Asmalı’dan geçmek mümkün değildi” diyen azınlık arasında tartışmalara yol açtı.
Oysa “zabıta zoru” ile bütün masaları derdest etmek yerine bir “orta yol” bulabilir ve meseleyi çıkmaza sokmayabilirdi.
* * *
Şimdi bakıyorum, “İstiklal’de sokak müzisyenlerine zorluk çıkarılıyor” haberlerine “Yalan, yok öyle bir şey” diye cevap yetiştirmek için çabalıyor.
Oysa susuzluk hiçbir şeydir, imaj ise her şey...
“Asmalı’nın masaları” konusunda sergilenen hoyratlığı görenler, “Sokak müzisyenlerine kısıtlama” haberlerinin üzerine balıklama atlarlar.
Bu durumda atlayanlara değil atlatanlara bakmak gerekir.
 

Yazarın Tüm Yazıları