Başbakan’ın ‘idam’ demesinin on nedeni

BİR: Gündemi değiştirmek istiyor olabilir.

Haberin Devamı

İKİ: “Öcalan asılmalı” diye düşünen ahalinin ağzına bir parmak bal çalmak istiyor olabilir.

ÜÇ: Açlık grevindekilere “Kafamı bozmayın, asarım sonra” mesajı vermek istiyor olabilir.

DÖRT: “Kısasta hayat vardır” hükmüne inananları memnun etmek istiyor olabilir.

BEŞ: Milliyetçileri etkilemek istiyor olabilir.

ALTI: “Çocuk tecavüzcülerine daha ağır cezalar verilmeli” diye düşünenleri yanına çekmek istiyor olabilir.

YEDİ: Milleti faydasız bir tartışmanın içine çekmek istiyor olabilir.

SEKİZ: Öcalan’a ev hapsi isteyenlere karşı elini güçlendirmek istiyor olabilir.

DOKUZ: “İdam cezası olmadan başkanlık sistemi olmaz” diye düşünüyor olabilir.

ON: “AB mi, ABD mi?” meselesinde yönünü ABD’ye çevirdiğini göstermek istiyor olabilir.

DOĞUM GÜNÜ MÜNASEBETİYLE

En sevdiğim Kemal Sunal filmleri

Haberin Devamı

KAPICILAR KRALI: 70’ler Türkiye’sinin bir taşlaması... Apartman hayatıyla bütün bir Türkiye’yi anlatıyor. Komik anlatıyor, hem de çok komik... Kemal Sunal’ın zirveleştiği film.

-  TOSUN PAŞA: Bir şey var bu filmde, adını tam koyamadığımız bir şey... Bin kere izlesek yine bıkmıyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var: Sadece Kemal Sunal’la değil, filmde yer alan bütün oyuncularla birlikte yükseliyor film...

-  HABABAM SINIFI: Kemal Sunal bu filmlerde “İnek Şaban”ı oynadı. Öyle bir oynadı ki adını ömür boyu silinmeyecek bir lakapla perçinledi: “İnek Şaban”... Bu karakterin üzerine gittiğinde de böyle oldu, bu karakteri silmeye çalıştığında da.

-  SALAKO: Bir köy komedisi... Çocuksu ve masalsıdır. Nostaljik hislerle izlenebilir. Mükemmel bir film değildir ama çığır açmıştır. “Davaro” bundan sonra gelmiştir. Başka benzerleri de...

DAVACI: Zeki Ökten’in altın çağından nitelikli bir film... Savaş Yurttaş’la Kemal Sunal karşılıklı döktürüyor... “İşin mahkemeye düşsün de gör” meselesinin muazzam bir taşlaması...

-  DEVLET KUŞU: Yeşilçam, Orhan Kemal’in bu romanını pek sevdi. Önce Ayhan Işık’lı “Avare Mustafa” çekildi Memduh Ün tarafından... Ardından da Kemal Sunal’lı “Devlet Kuşu”. İkisi de güzeldir.

-  ZÜBÜK: Aziz Nesin’in enfes politik taşlamasından yapılan bir film... Türkiye’nin yakından tanıdığı politikacı tipini her açıdan ortaya koyan filmde Kemal Sunal’ın oyunculuğu hakikaten göz doldurur.

Haberin Devamı

İtiraf ediyorum

-  ANGLOSAKSON mahkemelerindeki jüri sistemine bazen acayip imreniyorum.

-  Teknolojik aygıtlar karşısında kendimi “Adamlar yapmış be” derken yakalıyorum.

-  Uzun açıklamalar yapmaya üşendiğim zamanlar zararsız, küçük, beyaz yalanlar söylüyorum.

-  Yazdıklarımı anlamadan beni övenler yerine yazdıklarımı anlayarak beni yerenlerden hoşlanıyorum.

-  B sınıfı filmlerle kafa boşaltmayı seviyorum.

Ve ‘hoşgörü’ yeniden devrede

“CEMAAT”, bir zamanlar “hoşgörü ödülleri” dağıtırdı.

Toktamış Ateş’li, Abdurrahman Dilipak’lı, Müjdat Gezen’li, Perihan Savaş’lı, Tayyip Erdoğan’lı, Barış Manço’lu bir töreni anımsıyorum.

1996 idi galiba...

* * *

Aradan çok zaman geçti.

Ergenekon’du, Balyoz’du derken “Cemaat”, epey bir süredir unuttu “hoşgörü” sözcüğünü...

Geçen baktım Mehtap TV’de bir ödül töreni...

Eskinin “hoşgörü ödülleri”ni anımsatan bir manzara...

Bu kez ödülün adı şöyle: “2012 Birlikte Yaşama Ödülleri.” Tören boyunca en fazla vurgulanan sözcük: Hoşgörü...

* * *

Böylece...

“Hükümet”
ile “cemaat” ittifakının büyülü ve mutlu günlerinde unutulan sözcük, ittifakın yara almasının hemen ardından yeniden tedavüle sokulmuş oldu.

Vatana, millete, hapistekilere ve ödül alanlara hayırlı olmasını diliyoruz.

Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan gazetesini değiştirdi

MİLLİ Görüş hareketinden koptuğu zamanlarda Başbakan Erdoğan’ın ilk okuduğu gazete Milli Görüş’ün tam resmi gazetesi Milli Gazete idi.

Başlıklarına bakar, köşe yazılarını inceler ve sonra da “Şunlara bak, hakkımızda neler yazıyorlar neler” diye iç geçirirdi.

* * *

Devran döndü.

Artık Erdoğan, Milli Gazete’ye elini bile sürmüyor.

Artık Sözcü okuyor.

Sözcü, şehit cenazesinde başını öne eğmiş Erdoğan fotoğrafının üstüne “Başını öne eğme, kaldır başını, çöz sorunu” manşeti atıyor.

Erdoğan o gün yanıt veriyor:

Bizim başımızı öne eğmemiz birilerinden çekinmemizden değil, hüzünden.”

* * *

Erdoğan değişiyor ama değişmeyen tek bir şey var:

Çoğu kendisini desteklese de mücadele edeceği hiç değilse birkaç yayın organı olsun istiyor.

* * *

Neden mi?

Bunun cevabını da Necip Fazıl versin. Şöyle der bir şiirinde Necip Fazıl:

“Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın/Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın.”

Erdoğan ilhamını bundan alıyor olabilir mi?

Galiba... Sanırım...

Haberin Devamı

Başkanlık sistemi ve bazı tuhaf sorular

-  AMERİKA Birleşik Devletleri dışında “başkanlık sistemi”ne sahip olup da diktatörlük olmayan kaç ülke vardır?

-  Esat’ın Suriye’sinde uygulanan sistem “başkanlık sistemi” midir, yoksa “parlamenter sistem” mi?

-  CHP, bir CHP’linin başkan seçileceğinden emin olsa başkanlık sistemine karşı çıkar mı?

-“Başkanlık sistemi” gibi köklü bir sistem değişikliği öngören muazzam değişimin bütün yükünün Bekir Bozdağ’ın sırtına yüklenmesi, Bozdağ’a haksızlık değil mi?

-  Türkiye başkanlık sistemine geçerse Orhan Pamuk, “Başkan babamızın ilkbaharı” diye bir roman yazar mı?

-  Başkanlık sisteminin en iyi uygulandığı yer futbol kulüpleri olduğuna göre yeni sistemde bunlardan yararlanılacak mı?

-  “Türk tipi” başkanlık sisteminde “federasyon” olmayacak, bunu anladık... Peki “Latin Amerika tipi başkanlık sistemi” olmayacağının garantisi var mı?

-  Başbakanlık sisteminden bile “tek adam” çıkarmayı başaran Türk sistemi, başkanlık sisteminden ne çıkarır?

Haberin Devamı

Matbuat hakkında

-MİLLİYET’te bugünlerde “yeni genel yayın yönetmeniyle birlikte yaşanan silkiniş günleri” yaşanıyor. Yeni Yönetmen Derya Sazak işe ani, atak, hızlı başladı. Değerlendirmesini üç ay sonra yapmak lazım.

-Akşam da küçüldü... Büyük gazeteler fena halde itici gelmeye başladı. En azından bana...

-  Başbakan “idam” diyor ama Star, Yeni Şafak gibi gazeteler durumu sessizlikle geçiştiriyor. Ne iş?

-“Sol” diye bir gazete var... Dergi gibi bir gazete... Mizanpajı değişik. Yaklaşımı da...

-  Latif Demirci’nin Hürriyet Pazar’da yayınlanan karikatürleri “sanat eseri” gibi...

-  “Ulusalcı muhalif basın” diye bir olgu çıktı ortaya. Kişisel analizim şöyle: Sözcü’nün birinci sayfasına ve iki köşe yazarına bakıyorum, Cumhuriyet eski bir alışkanlıkla uzun süre elimde kalıyor, Yurt gazetesini bazen çok uzun, bazen çok kısa elimde tutuyorum, Aydınlık için epey zaman harcıyorum.

-  Salih Memecan’ın karikatürlerindeki yandaşlık dozu, sizce de her geçen gün daha artmıyor mu?

-  Karikatür dergileri bir ara inişteydi. Yeniden yükselişe geçmişler... “Politik ortamın etkisi” falan mı desek?

Yazarın Tüm Yazıları