Paylaş
Ya sabah akşam “Beceriksiz Kemal... CHP’den bir numara olmaz... Bunların cibiliyeti bozuk...” diye yazmak gerekiyor.
Ya da yine sabah akşam Mehmet Haberal’ın hastaneden hapishaneye alınmasını sağlamak için numara üstüne numara çekmek gerekiyor.
Yani Başbakan Erdoğan...
Hepimizin bir Mehmet Barlas, bir Emre Aköz, bir Mustafa Karaalioğlu, bir Akif Beki olmamızı istiyor.
* * *
Nereden mi çıkarıyorum bunu?
Şuradan:
Başbakan Erdoğan’ın, Meclis kürsüsünden “Demokratik özerklik” ve “İki dilli hayat” üzerine verdiği nutku dinlerken...
Birden kulağıma şu cümleleri çalınıverdi:
“Köşe yazarları her gün bunu yorumluyorlar. Sağ olsunlar işleri güçleri yok onların da...”
Buradan çıkardığım sonuç şu oldu:
Başbakan, “CHP” ve “Ergenekon” dışına çıkmaya biraz meraklı köşe yazarlarına “aylak adam” muamelesi çekiyor.
* * *
Bir yolsuzluk iddiası hakkında kalem oynatırsın...
Başbakan “Başka işiniz yok mu sizin kardeşim?” der.
Polisin eylemcilere yönelik tutumuna girmeye kalkarsın...
Başbakan “Yine ortalığı karıştırıyorsunuz... Gidin işinize...” der.
Artan benzin fiyatlarından söz edersin...
Başbakan “Sen işine gitsene birader” der.
Kürt sorununa dalarsın...
Başbakan “Tabii başka işin gücün yok, salla bakalım” der.
Biraz muzırlık yaparsın...
Başbakan, “Medya patronu, medya patronu... Köşe yazarına sahip çık” der.
Kısacası...
Başbakan Erdoğan’a göre...
Bir memlekette köşe yazarları ne kadar az yazarsa, o kadar çok huzur olur, istikrar olur, refah olur.
* * *
Birilerinin Başbakan’a şunu hatırlatmasında fayda var:
Kürt sorunu üzerine kalem oynatan köşe yazarlarına “Senin başka işin gücün yok mu kardeşim” demek ile...
Marangoza masa yapma, kasaba et kesme, berbere tıraşı kes, polise hırsız kovalama, milletvekiline yasa yapma, manava sebze satma, bakkala dükkânı kapa, çiftçiye ekin ekme, öğretmene okula gitme demek arasında zerre kadar bir fark yoktur.
Twitter için İslami hüküm
DİYANET İşleri Başkanı, Twitter’ı neredeyse harama yakın bir yere oturtunca...
Aklıma televizyon ilk çıktığında meşhur olan “Televizyon seyretmek günah mıdır?” sorusuna verilen cevap geldi:
“Televizyon bıçak gibidir... Adam kesmek için kullanırsan zararlı, ekmek kesmek için kullanırsan yararlıdır...”
Madem bu cevap, hâlâ aşılamamıştır.
O halde aynı mantığı neden Twitter için kullanmayalım?
“Twitter bıçak gibidir... Adam kesmek için kullanırsan günah, ekmek kesmek için kullanırsan sevap.”
Gerçi biz pek ekmek kesmek için kullanmıyoruz ya...
Neyse... Neyse...
Öyleydiniz böyle oldunuz meselesi
DÜN “İslamcılar ne oldu?” diye bir yazı yazdım ya...
Bazıları tepki gösterdiler:
“Sen de taktın kafayı şu eskiden öyleydiniz / şimdi böyle oldunuz meselesine” diye...
Hakikaten taktım.
Bayılıyorum “Eskiden öyleydiniz / şimdi böyle oldunuz” tarzı mukayeselere...
Nasıl bayılmam?
Çizgisinde zerre kadar “sapma” olmadığı iddiasındaki bir kesim, ancak somut verilere dayalı mukayese denemeleriyle mahcup edilebilir.
Yani?
Yüz kızarıklığı sağlanıncaya kadar kıyasa devam...
Dünyayı titreten adam: Fehmi Koru
FEHMİ Koru, gazetesiyle ilişkisinin kesilmesinin nedenini en sonunda açıkladı.
Meğer işin arkasında Amerika Birleşik Devletleri varmış.
Meğer bu bir Birleşik Devletler operasyonu imiş.
Breh! Breh! Breh!
Doğrusu yakışır Fehmi Abi’ye...
Hiç onun gibi büyük bir köşe yazarının gazetesiyle ilişkisi öyle kıytırık nedenlerle kesilir mi?
O, ancak bir CIA-MOSSAD ortak operasyonuyla gider.
Nitekim öyle olmuş.
Pentagon, CIA, FBI, MOSSAD falan bir araya gelip, “Şu Fehmi Koru’yu nasıl sustururuz?” diye plan üstüne plan yapmış.
Breh! Breh! Breh!
* * *
Ve fakat...
Benim bu işte anlamadığım bir iş var:
Sonuçta Fehmi Koru’ya “Sen gazetende yazan bir adamın işten atılması için çabaladın mı?” diye soru sorulmuştu.
Eğer çıkıp “Bu bir kuyruklu yalan... İspatlasınlar... İspatlamayan şerefsizdir...” falan deseydi...
CIA-MOSSAD ortak operasyonu güm diye çökecekti.
“Amerika Birleşik Devletleri’nin Gizli Fehmi Koru Planı”nı çökertmek işte bu kadar kolay, bu kadar basit, bu kadar çocuk oyuncağıydı.
Acaba Fehmi Koru, neden bu yolu tercih etmedi?
* * *
Galiba benim gibi “ölümlü bir köşe yazarı”nın, benim gibi “sığıntının teki”nin, bu işlere kafası pek basmıyor.
Ben dün bunu gördüm
SEMTİN ünlü bir restoranının balkonunda oturmuş laflarken...
Birden işittiğimiz nal sesleriyle kendimize geldik.
O da ne?
Nişantaşı’nda atına atlayıp sokakları turlayan bir adam...
At beyaz ama çelimsiz...
Atın üstündeki adamın ise pek de prense benzer bir hali yok.
Ama yine de herkes “beyaz atlı prens” esprisini yaptı.
Karar veremedim
- Binnaz Toprak Hoca, Radikal’de yazdığı etkili yazılarıyla mı daha faydalı olur, yoksa CHP Parti Meclisi üyeliğiyle mi?
- Yılbaşında yurtdışına çıkıp iki günlük kaçamak yapmak mı daha iyi olur, yoksa evde oturup hiçbir şey yokmuş gibi yapmak mı?
- Aralık ayının son haftasında bile güzel havalar geçirmek mi insana kendini daha iyi hissettirir, yoksa mevsim normallerinde debelenmek mi?
- Türbanda Benazir Butto modeli mi dış kaynaklıdır, yoksa bizim türbanlıların denediği model mi?
- Kayseri yolsuzluğu iddiası CHP’nin başına mı patladı, yoksa işin içinde başka işler çıkacak mı?
Paylaş