DİKKAT... Dikkat... ‘Başbakan’ın uçağıyla dış gezilere katıldık’ diye hava atan gazetecilere lütfen inanmayın... Ne söylenirse söylensin, bilin ki yaşanılan şudur: Bir ülkeden diğer ülkeye koşturma ve otel lobilerinde sefil olma. Yani heves edecek bir durum yoktur.
Yolculuk güzergáhımızın ilk durağı, sıcak, ruhsuz ve eğlencesiz iki Körfez ülkesi... Yani Katar ve Bahreyn... İkinci durak ise Danimarka... Yani soğuk ve eğlenceli bir Batı kenti... Düşünün: Bavulunuzda kışlık giysiler ile yazlık giysiler kavga etmeden bulunacak.
Bu geziyi en çekilir kılan unsur, meslek büyüğümüz Serdar Turgut’un geziye katılan gazeteci grubunun lideri olmasıydı. Katar caddelerinde bir ‘yabancılaştırma efekti’ gibi dolaşan Serdar Turgut, kendisinden beklenen espriler ve kendisinden beklenmeyen gazetecilik hevesiyle hem güldürdü, hem düşündürdü. Allah razı olsun diyoruz.
Başbakan Erdoğan’ın moralinin, futbol karşılaşmalarında Türkiye’nin aldığı olumsuz sonuçlar karşısında nasıl da çöküntüye uğradığını bu gezi sayesinde yakından gözlemleme fırsatını bulduk. Dev ekrandan seyredilen maçın ardından en fazla yıkılan kişi Erdoğan oldu. Bunu hızla salonu terk etmesinden anladık.
Dünyanın en sıkıcı kentinin Doha olduğunda karar kılınmıştır. Yolu Doha’ya düşeceklere şimdiden söyleyelim: Eğlence için yegane imkan City Center adlı bir alışveriş merkezidir. Orayı ise şöyle tarif edebiliriz: Heyecansız ve neşesiz bir Akmerkez.
Erdoğan’ın sık seyahate çıkması sonucu ekibinin dış gezi organizasyonlarında ustalaştığını söyleyebiliriz.
Gezide yer alan ‘önemli kişiler’ arasında iki bakan da vardı: Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen. Her iki bakan da nedense fazla ilgi odağı olamadı. Bu durum karşısında yapılan saptama şu oldu: Bir yerde Başbakan varsa bakanların ilgi çekmemesi normaldir.
‘Çağrı’ ve cinayet
İSLAM adına hareket ettiğini söyleyen katil sürüsü, şimdi de ‘Çağrı’ filminin yönetmeni Mustafa Akad’ı katletti.
Merak ediyorum:
Gurur duymuşlar mıdır acaba?
İslam’a büyük şeref kazandırdıklarını filan mı düşünmüşlerdir?
‘Gazamız mübarek olsun’ diyerek birbirlerini kutlamışlar mıdır?
Ya da...
Bu cinayetin ardından cenneti garantilediklerini mi sanmaktadırlar?
O ‘katil sürüsü’ ne düşünürse düşünsün, yalın gerçek şudur:
On binlerce kişinin İslam’dan olumlu bir şekilde etkilenmesini sağlayan ve ana mesajı ‘İslam bir barış, esenlik ve eşitlik dinidir’ olan bir filmin yönetmenini katlederek İslam’dan ne kadar uzak olduklarını belirginleştirmişlerdir.
Nasıl bir zalimlik yaptıklarına dair bir kanıt daha sunmuşlardır.