Başbakan Erdoğan vefalı mı, kindar mı?

Ve gün geldi:

AK Parti Milletvekili Mehmet Metiner de “ortam dinlemesi” denilen belanın tadından tattı.

Mehmet Metiner’in en az on sene evvel yaptığı bir konuşma, internete düşmüş.
Ne diyor o günlerin Metiner’i?
Ezcümle şöyle diyor:
Bu iş Tayyip Erdoğan’la olmaz, Erdoğan yetersizdir, Erdoğan Kürt sorununu çözemez falan...

O günlerin Metiner’i ile bu günlerin Metiner’i arasında muazzam fark var.
Zaten Metiner de bu muazzam farkı izah etmek için şöyle diyor:
“O ses kaydındaki ses bana ait ama fikirler bana ait değil”.
Yani demek istiyor ki:
“Onlar eski fikirlerimdi, şimdi farklı düşünüyorum”.
Benim açımdan konuyu kapatan bir yaklaşım.

Ben konuyu kapatıyorum kapatmasına da “şeytan” bırakmıyor ve bana şu soruyu sordurtuyor:
“Acaba Başbakan Erdoğan’ın bu ses kaydının ortaya çıkmasından sonra Metiner’e yaklaşımı değişir mi?”
10 yıl önce de olsa kendisine “yetersiz” damgasını vuran Metiner’in adının üstüne bir çizik atar mı?
Yoksa...
“Endişelenme Mehmet kardeşim, olur böyle şeyler” diyerek şefkatli bir yatıştırıcılık içine mi girer?

“Liderler” söz konusu olduğu anda tek kelimelik yaftalar çıkar ceplerden:
Mesela Demirel için “vefalıdır” derler.
Mesela Ecevit için “alıngandır” derler.
Mesela Erbakan için “hayalcidir” derler.
Mesela Turgut Özal için “çabuk parlar” derler.
Mesela Yılmaz için “kindardır” derler.
Mesela Çiller için “intikamcıdır” derler.
Peki ya Tayyip Erdoğan?
Onun için ne diyorlar?

Benim görebildiğim kadarıyla Tayyip Erdoğan hakkında...
Bir yandan “vefalıdır” hükmü verilirken bir yandan da “Kinini hep diri tutar” hükmü devreye sokuluyor.
Oysa “vefalı olmak” ile “kini hep diri tutmak” arasında iflah olmaz bir çelişki var.
O zaman gelsin, o gelmesi gereken soru:
Bir insan, nasıl oluyor da aynı anda hem “vefalı” hem de “kinini hep diri tutan” imajı verebiliyor?
İşte tam bu noktada Başbakan Erdoğan’ın “pragmatik bağışlayıcılığı”ndan söz etmenin tam sırası...

Başbakan Erdoğan, bir zamanlar kendisinden bir biçimde uzak düşmüş ancak daha sonra yakın çevreye girmek isteyen kişilere karşı şöyle bir taktik izliyor:
BİR: Yakın çevreye girmek isteyen şahsın, önce uzak çevreye girmesine izin veriyor.
İKİ: O şahsın, uzak çevredeki sabrını ve samimiyetini sınıyor.
ÜÇ: Uzun bir süre bekliyor, gözlüyor.
DÖRT: Eğer bu sabır sınavı başarıyla geçilmişse yakın çevreye girmek isteyen şahsa, pek de mühim olmayan bir görev veriyor.
BEŞ: Yeniden gözlüyor, yeniden sınıyor.
ALTI: Başarı sağlanmışsa bu kez mühim bir görev veriyor.
YEDİ: Mühim görev vermek demek, beyaz sayfa açmak demek.
SEKİZ: Beyaz sayfa açıyor açmasına ama söz konusu şahsı ‘çelik çekirdek’in içine almıyor.

Şunu demek istiyorum:
Mehmet Metiner müsterih olsun.
AK Parti adayı yapıldığı gün, geçmiş defterlerin hepsi temize çekilmişti.
Sabır ve samimiyet sınavından başarıyla geçmişti Metiner.
Başına bir iş gelmesi söz konusu bile değil yani...

Son dönem klişeleri

Birkaç viyadük inşaatını gösterip “adamlar çalışıyorlar be abi” demek.
Sırf Orhan Pamuk’a vurmak için “Yaşar Kemal Türk edebiyatının kocaman bir çınarıdır” demek.
Tayyip Erdoğan’ın hitabetinden etkilenip, “Bunlara hitabeti imam-hatipte öğretiyorlar” demek.
En küçük bir eleştiri karşısında hemen “Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye...” karşılığını vermek.
“Türkiye nereye gidiyor” sorusuna “Abi adamların alternatifi yok” diye cevap vermek.

Fitne kazanına odun attım

Bülent Arınç iktidar sorumluluğu üstlenip deliler gibi çalışmanın insanın fiziki görüntüsünde yol açtığı değişimlere fena halde kafayı takmış durumda.
Seçimden önce “Bak Tayyip Bey bile ne halden hale geldi. O civanım delikanlının şimdi gözlerinin altı morardı” demişti.
Seçimden sonra ise bu kez kendisini odağa koymuş durumda. Arınç bu kez de “Saçlarım bembeyaz oldu” dedi.
Fakat anlıyoruz ki Bülent Bey, saç konusunda da Başbakan Erdoğan’ı geçememiş. Çünkü Erdoğan, saçlarının beyazlamasından yakınan Arınç’a “Senin saçların bembeyaz olmuş ama yerinde duruyor. Ya ben ne yapayım?” diye karşılık vermiş.

Bütün bunlar olup biterken...
Yani...
Bazı saçlar yerinde durmaz, bazı saçlar da beyazlarken...
Acaba Bülent Arınç, son beş yıl içinde Egemen Bağış’ın saçlarının yeniden fışkırması hakkında nasıl bir yorum yapar?
Yazarın Tüm Yazıları