Paylaş
Söylediği tam olarak şu:
*
“Erdoğan’ın karşısında herkesle seçim kazanılır. Kemal Kılıçdaroğlu ile döke saça kazanılır. Bu kadar basit.”
*
“Winter is coming” diye bir şey var ya...
Oradan ilham alarak söylüyorum:
*
“Balkon konuşması is coming.”
*
Yani balkon konuşması geliyor.
Üstelik döke saça geliyor.
TÜRKİYE BİR KÖPEK İÇİN Mİ AYAĞA KALKTI
HAYIR. Hayır.
Alakası yok.
Türkiye, bir köpek için ayağa kalkmadı.
*
Şunlar için ayağa kalktı:
*
- Bakmaya bile dayanamadığı o zulüm görüntüsüne tepki için ayağa kalktı.
*
- Kürekle kafasına vurulan o canlıya sahip çıkmak için ayağa kalktı.
*
- Vicdansızlığa, vahşete sırt çeviremediği için ayağa kalktı.
*
- Öldüresiye dövülenin bir canlı olduğunu bildiği için ayağa kalktı.
*
- Köpekler gösteri yapıp slogan atamayacağı için ayağa kalktı.
HAYVAN BARINAĞINDA ÇALIŞMANIN TEK KOŞULU
HAYVAN sevmeyen birisi, hayvan barınağının kıyısından bile geçememeli.
*
Hayvan barınağında çalışacak olanlarda aranması gereken ilk koşul, hayvan sevmek olmalı.
*
Buraya kadar tamam.
Fakat tamam olmayan yer şurası:
*
Bir insanın hayvansever olup olmadığını nasıl anlayacağız?
*
Bu nasıl olacak?
İşte bunu çözebilmiş değilim.
Çözen varsa beri gelsin.
SAHTE DOKTOR OLAYI
TEKİRDAĞ’da ortaya çıkan “sahte doktor” vakasıyla ilgili tüm haberleri, en ince ayrıntısına kadar okudum.
*
Çıkardığım sonucu yazıyorum:
*
Ayşe Özkiraz adlı sahte doktor, sahte doktor olmak için öyle bir hazırlık yapmış ki...
Herhangi bir gerçek doktor bile doktor olmak için o kadar çaba sarf etmiyordur.
FİLM GİBİ HAYAT: ENVER İBRAHİM
“ENVER İbrahim Malezya’nın başbakanı oldu” haberlerini okuyunca gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti Enver İbrahim’in son 28 yılda başından geçenler.
*
Başbakan yardımcısı olması, komplolarla görevden uzaklaştırılması, “Eşcinsel ilişki yaşadı” diye hapse düşmesi, karakolda işkence görmesi, beş yıl hapis yatması, eşinin parti kurması falan...
Hepsini anımsadım.
*
Çok sinematografik bir hayat bu.
Başından sonuna kadar.
*
Romanı yazılsa okurum.
*
Filmi çekilse izlerim.
Üstelik televizyonda izlemem, gider sinemada izlerim.
O derece yani.
4K ŞÖMİNE KEYFİ
GECENİN bir vakti televizyon platformlardan birinde dolaşıyordum, birden karşıma şöyle bir şey çıktı:
*
“4K Şömine Keyfi... Çıtırdayan Klasik... Şömine Ateşi... Türünün Ultra HD 4K formatındaki ilk örneği... Sunulabilecek en net görüntü kalitesiyle gerçek bir şöminenin alevlerini ve çıtırtılarını evinize getirerek içinizi ısıtacak.”
*
İnceden üşüyordum.
“Dur, şunu açayım. Belki ısınırım biraz” dedim.
Açtım.
*
Odunların yanması şahane.
Çıtırtı sesi süper gerçekçi.
Üstelik odun masrafı yok, is, pis, duman yok.
Ne güzel falan diyerek biraz takıldıktan sonra birden nefret ederek çat diye kapattım.
*
Çünkü bir süre sonra...
Muazzam bir eksiklik duygusuyla dolup taştım. Odun ateşine rağmen üşüyordum. Çıtırtı sesi canımı sıkmaya başladı.
*
Kıssadan hisse:
Ne kadar gerçekçi olursa olsun hiçbir görsellik, gerçeğinin yerini tutamaz.
KAYAĞA BULAŞMAMIŞ KAR OTELİ ARIYORUM
KAYAK yapmayı bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum. Kayak bürokrasisine boğulmuş, tüm dinamikleri kayak üzerine kurulmuş kayak otellerini de hiç sevmiyorum.
*
Sevdiğim şey şu:
Dağ başında, karların ortasında, ahşaptan yapılmış bir kar oteli.
*
Fakat azizim, yok böyle bir otel.
*
Karlı dağlardaki tüm tesisler, kayakçı zevkine göre oluşturuluyor.
Bizim gibileri düşünen yok.
ALLAH KİMSEYİ DÜŞÜRMESİN
ABD’ye karşıyız, tamam da...
Çin’le mi dost olacağız?
*
Ben hayatımda bu kadar gayri insani, bu kadar anlayışsız, bu kadar ceberut, bu kadar birey düşmanı bir rejim görmedim.
Kendinizi bir an...
Koronavirüs gerekçesiyle yeniden kapanan Çin vilayetlerinden birinde yaşıyormuş gibi hayal edin.
Hafazanallah!
Allah kimseyi düşürmesin o vilayetlerden birine.
*
Batı’yla ilgili çok köklü, çok haklı, çok tarihi itirazlarımız var falan ama...
Çin söz konusu olduğunda Batı yunmuş yıkanmıştır.
Paylaş