Paylaş
*
Ama bu manidar durumu da fazla mübalağa etmemek lazım...
*
Çünkü biz bu durumu mübalağa ettikçe...
-Başörtülü bacı için gizli bir dokunulmazlık zırhını baştan kabul ediyormuşuz gibi bir izlenim verirken...
-Başı açık bacı için her türlü zulmü normal karşılıyormuşuz gibi bir vicdansızlığa savrulma tehlikesine düşüyoruz.
*
Galiba yapılması gereken şu:
*
Başörtülü ya da başı açık oluşuna zerre kadar bakmadan...
Yerlerde sürüklenen, kanları akıtılan, biber gazlarına boğulan, çekiştirilen, ittirilen, kaktırılan bütün bacılarımıza destek olmak...
Zaman gazetesi Gülen’in eline geçmeden önce
ZAMAN gazetesi, yayın hayatının ilk döneminde Fethullah Gülen cemaatine ait değildi.
*
İslami kesimin çıkardığı en bağımsız, en aykırı, en yaramaz, en özgün, en ilginç, en farklı, en anarşist gazetesiydi Zaman.
-Nabi Avcı var ya... Bugünün Milli Eğitim Bakanı... Enes Harman imzasıyla ezberlenecek yazılar yazardı o gazetede.
-İslami feminizm ilk kez o gazetede kafasını çıkarmıştı. (Halime Toros’a bin selam.)
-Türkiye’de ilk kez bir gazetede “çevre” sayfasına yer veriliyordu.
-Oğuz Atay, hak ettiği ilgiyi ilk kez o gazetede görüyordu.
-Düşünsenize: Cahit Zarifoğlu, o gazetenin okur temsilcisiydi.
-Fehmi Koru, Ankara kulislerinin tozunu attırıyordu o gazetede.
-Hakan Albayrak, Gökhan Özcan imzaları, ilk kez o gazetede ortaya çıkmıştı.
-Hakkında sayısız akademik tez hazırlanmıştı o gazetenin.
-Mehmet Doğan, Ali Bulaç, Rasim Özdenören gibi yazarlar, o gazetede döktürüyorlardı.
*
1980’lerin ikinci yarısında başlayan bu güzel rüya, çok kısa bir sürede son bulmuştu.
Ne olmuşsa olmuş, Fethullah Gülen cemaati, parayı bastırıp gazetenin yeni sahibi oluvermişti.
Böylece...
İslami kesimin okuyan, yazan, düşünen, üreten gençleri, Zaman gazetesinin el değiştirmesiyle birlikte hem öksüz hem yetim kalmıştı.
*
Hey gidi günler hey!
Rencide edilmeden tutuklandılar
BOYDAKLAR için “Umarım daha fazla rencide edilmezler” demişti Abdullah Gül.
*
Öyle de oldu.
Daha fazla rencide edilmeden tutuklandı Boydaklar.
Selam verdin gir hapse, selam aldın gir hapse
AKİT gazetesinin bir yazarı, Boydaklara yapılanlara bakıp telaşa düşmüş.
*
Diyor ki:
-Boydaklar Gülen Grubu ile ilişkilerinin kalmadığını deklare etmişlerdi.
-Eğer Boydaklar, eski ilişkileri nedeniyle gözaltına alınıyorlarsa... Bu yanlıştır, vahimdir.
-17 Aralık öncesindeki iyi ilişkiler sorgulanacak olursa... Sadece Boydaklar değil, biz de topun ağzında oluruz.
-“Ne istediniz de vermedik” diyen Tayyip Erdoğan da topun ağzında olur.
-“Selam verdin gel içeri, selam aldın gel içeri.” Bu yanlış bir tavırdır.
*
Adam haklı vallaha...
Devlet Bahçeli’nin sözlerini çarpıtmayın
DEVLET Bahçeli bir açıklama yaptı.
Dedi ki:
-(Anayasa konusunda eğer uzlaşma sağlanmazsa) İktidar B planını ortaya koymalıdır.
-Bu da ancak referandum yolu ile mümkün olabilir.
-Bunun için de milletvekili sayısının 330’a tamamlanması lazım.
-Referandum söz konusu olursa... MHP’nin anayasa konusundaki hassasiyetleri göz önünde bulundurularak gerekli katkı sağlanacaktır.
*
Bu açıklamaya bakarak...
-İktidardakiler “Bahçeli bize başkanlık için destek verecek” diye seviniyor.
-Muhalefettekiler ise “Bahçeli yine AK Parti’ye koltuk değneği oluyor” diye ölümüne eleştiriyor.
*
Oysa hem iktidardakilerin sevinci gereksizdir hem de muhaliflerin ölümüne eleştirileri haksızdır.
Çünkü Bahçeli, açıklamasında “MHP’nin anayasa konusundaki hassasiyetleri göz önünde bulundurulmalı” şartını ortaya koymuştur.
O hassasiyetler ise...
İktidarın sevincini kursağında bırakacak, muhaliflerin eleştirilerini ise yerlere çalacak niteliktedir.
Baykal’ın mektubu ve mektuba benim cevabım
Bu Deniz Baykal’ın bana gönderdiği mektuptur:
*
“Sayın Ahmet HAKAN,
Bahis iddianızdan vazgeçmek sizin hakkınızdır.
Ben özür talebinde ısrar ediyorum.
Ama sulandırmadan gerçek bir özür...
Çünkü darbelere, sürgünlere, parti kapatmalarına, yedi yıllık siyasi hak yasaklarına rağmen bir an bile mevki makam hesabı yapmadan CHP ilkeleri doğrultusunda 45 yıldır sürdürülen bir siyasi ahlak çizgisinin onurunu korumak benim görevimdir.
Bunu önemsizleştirmek, itibarsızlaştırmak değil tam tersine bu örnekleri özendirmek ve saygı görmesini sağlamak da toplumun görevi olmalıdır.
Saygılarımla.
Deniz BAYKAL”
*
Bu da benim Deniz Baykal’a yazdığım mektuptur:
*
“Sayın Deniz Baykal,
Bu ne hoşgörüsüzlük, bu ne abartılı tepki, bu ne gereksiz alınganlık, bu ne tahammülsüzlük böyle!
Sonuçta gayet esprili bir dille yazılmış, bir cümlelik minicik bir takılmadır benim yaptığım.
Neden gülüp geçmek yerine, “herkes benim kim olduğumu bilir” demek yerine, “bu iddiaya cevap bile verilmez” diye tavır koyma yerine...
Bu denli hiddetli bir yaklaşım sergileyerek “özür dileyeceksin özür” şeklinde bir yaklaşıma giriyorsunuz ki?
O denli hoyrat, o denli nobran ve o denli her türlü takılmaya kapalısınız ki...
İnsan ister istemez...
“İktidarda Tayyip Erdoğan değil de Deniz Baykal olsa... Bugün ‘basın özgürlüğü ve hoşgörü’ alanında yaşanılanlardan çok daha kötüsü yaşanabilir” demeden edemiyor.
Olmuyor Sayın Baykal olmuyor. Yakışmıyor.
Saygılarımla.
Ahmet HAKAN”
Paylaş