Aykırı yaklaşım

EN sonda söylenmesi gerekeni en başta söyleyelim:

Amerika’nın İran’ı vurma ihtimali hayli düşüktür.

Çünkü...

İran, ne aşiret tutuculuğuna ve düzenine dini bir kılıf uydurarak ortaçağ düzenini yaşayan Afganistan’dır.

Ne de zalim bir diktatörün elinde oyuncak olmuş yapay bir devlet olan Irak’tır.

***

Evet, ‘Artık devrimler bitti’ denilen iki kutuplu dünyada ‘Ne Doğu, ne Batı’ gibi o zamana kadar geçerliliği olmayan bir sloganla yeryüzünün son büyük halk devrimi, yani ‘son büyülü macerası’ İran’da yaşanmıştır, bunu kabul ediyorum.

Ve işin bu tarafına baktığımızda rahatlıkla ‘Karşımızda naif, çocuksu bir ülke var’ diyebiliriz, buna da itirazım olmaz.

Ama unutmayalım ki:

İran’ın çocuksuluğu ve naifliği çok kısa sürmüş, yetişkinlik dönemi erken başlamıştır.

Dünyaya kafa tutmalar, İran’dan yayılan devrim ateşinin tüm İslam dünyasını tutuşturacağı beklentisi, Rehber’e biat çağrıları!

Bütün bunlar sona ermiş, taşlar yerine oturmuştur.

Yani bu maceranın sonu şudur:

İran artık o bildiğimiz ve tanıdığımız ulus devletlerden biridir.

Karşımızda tüm kurumlarıyla oturmuş bir milli devlet var yani.

O çocuksu ‘dünyayı değiştirme iddiası’, artık yerini ‘kurulu düzenin değişmemesi’ reflekslerine bırakmıştır.

Dünyayı değiştirecek olan İran, şimdi kendini değiştirmemek için çırpınmaktadır.

Değişim isteyenlerin, dünyayla bütünleşme arzusu taşıyanların, şeffaflık talep edenlerin ‘hain’ ilan edildiği, fevkalade tanıdık bir yapı!

Bush yönetimi, ne kadar çılgın olursa olsun, bu ‘milli’ yapıyı hesaba katacaktır.

Irak’ta bile ‘beklenmeyen bir direniş’le karşılaşan Amerika, İran’a vurduğunda başına ne geleceğini, dünyayı nasıl bir çıkmaza sokacağını bilir.

Yani çılgınlık da bir yere kadardır!

***

Amerika’nın, fark edilmesi hiç de zor olmayan bu gerçekliğe karşın neden ‘dişini gösterdiği’ meselesi ise gerçekten bir muamma!

Vurmayacaksa neden ‘vuracağım’ desin?

Benim yanıtını bulamadığım bir soru bu.

İran’ın dini lideri Hamaney bu soruya, ‘Amerika dikkatleri Irak’ta yapılan seçimden başka taraflara çekmeye çalışıyor, yani gündem değiştiriyor’ cevabını vermiş ki benim için ‘tatmin edici’ değil bu cevap!

***

Ama bildiğim bir şey var:

Amerika’nın İran’a yönelik tehdidi, en fazla reformistleri köşeye sıkıştırmış durumda.

Süper gücün tehdidi altındaki ülkede reform taleplerinin, değişim isteklerinin tabii ki bir anlamı kalmamıştır.

İran’da bugün bütün siyasal görüşler, bizim için çok tanıdık şu cümleyle başlamaktadır: ‘Milletçe birlik içinde olmamız gereken şu günlerde...’

Taleplerini askıya alan muhalifler, kurulu düzenin yanında hizalanmak zorunda kalmıştır.

Ve ortaya müthiş bir çelişki çıkmıştır:

Molla düzenini yıkmak iddiasında olan Amerika, ‘vurma tehdidi’yle mollalara bir hayat öpücüğü bahşetmiştir.

Ne enteresan bir durum, değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları