Paylaş
Ama önünü arkasını kurcalayınca...
Ortaya çıkan gerçek, “Nerede Müselman görsem korkirem...” diyen şairi haklı çıkaracak nitelikte...
“Yalan haber” konusunda aşırı duyarlılık gösteren tüm medyacı arkadaşlara ibret olsun diye olayın öyküsünü anlatıyorum:
* * *
Vakit Gazetesi’nin bir muhabiri, “Aydın Doğan rakı ihalesine girecek” diye bir duyum alıyor... Bunun üzerine “Doğan Şirketler Grubu Holding A.Ş.”ye yazılı soru gönderiyor...
Kısaca diyor ki:
“Şirketiniz Burgaz Rakı’nın 5 Ağustos’taki ihalesine katılacak mı?”
Şirket adına hemen açıklama gönderiliyor:
“Grubumuz doğrudan ya da herhangi bir ortaklık içinde rakı ihalesine katılmayacaktır”.
Ertesi gün... Vakit Gazetesi’nin manşeti: “Aydın Doğan rakı ihalesine giriyor”.
İnsanın aklına şu soru geliyor:
Madem istediğin gibi çamur atacaktın... Madem istediğin gibi iftira atacaktın... Madem kafana göre takılacaktın... O halde ne diye soru soruyorsun a müfteri!
Alçakça yöntemlerle cihat yaptığını falan mı sanıyorsun ey din ticaretinden gayrimenkul zengini olan taşra kurnazı!
* * *
Çocuk tacizcisine “Tacizi ettiyse bile o bizim abimizdir” diye yazarsın...
Hedef gösterirsin, meczup kışkırtırsın, cinayet azmettiricisi olursun...
Sağcılık sendedir... Faşistlik sendedir... İşkenceciyi savunma sendedir...
Papaz katilini savunma sendedir... Mehmet Ali Ağca’ya sen sahip çıkarsın...
Kendinden olmayan herkesi “solcu” zannetme dar kafalılığı sendedir...
İktidar goygoyculuğu sendedir.
Yalanı, iftirayı, çamur atmayı bir mücadele yöntemi olarak benimseme sendedir.
Senin utanman yok anladık anlamasına da, seni dışlamayanlar, senin sırtını sıvazlayanlar neden utanmaz, işte bunu anlayamadık.
Bravo Emine Hanım
Çeyrek asır önce, Bursa’da tıfıl bir İlahiyat Fakültesi öğrencisiyken gitmiştim Mazhar/Fuat/Özkan konserine...
Okul arkadaşlarıma, cemaatçi kankalarıma, üstatlarıma, radikal dostlarıma falan çaktırmamıştım gittiğimi...
“Başka dünyalar”dan edindiğim dostlarımla gitmiştim o konsere...
Ah ikili hayat dümenleri!
Neyse...
O zamanlar MFÖ yakıyordu ortalığı...
Yeniyetmeydim ve tüm yeniyetmeler gibi ben de MFÖ hastasıydım.
Bilhassa “New York Sokakları” şarkısına meftundum.
* * *
İşte tam çeyrek asır sonra Kuruçeşme Arena’daki MFÖ konserindeyim...
Muhteşem bir kalabalık vardı konser alanında...
Dünün tıfılları büyüyüp yetişkin olmuş, onlar oradaydı...
Bugünün tıfılları oradaydı...
Eski tüfekler oradaydı, yeni zıpırlar oradaydı...
Kısacası MFÖ’nün kuşaklar boyu etkisinin canlı resmi vardı karşımızda...
Ha bir de artık muhafazakâr camianın içinde yer alanların MFÖ konserlerine gitmelerine meşruiyet kazandıracak konuklar vardı konserde...
Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Hanım, iki kızı ve damadıyla gelmişti konsere...
Öyle memnun oldum ki onları orada görmekten...
Kuruçeşme Arena’yı dolduran farklı yaşlardan, farklı kimliklerden, farklı dünya görüşlerinden binlerce kişi, “Güllerin içinden”i, “Bu sabah yağmur var İstanbul’da”yı, “Ele güne karşı yapayalnız”ı coşkuyla söylerken...
Baktım, Başbakan Erdoğan’ın çocukları da şarkılara coşkuyla eşlik ediyorlardı...
Acayip sevindim... Acayip mutlu oldum...
* * *
Mahalleler arası geçişkenlik işte böyle sağlanır...
Toplumsal kutuplaşma işte böyle azaltılır...
Türban işte böyle normalleştirilir.
Farklılıkların önemsizliğinin altı işte böyle çizilir.
Aynı şarkılar karşısında aynı coşkuyu hisseden insanlar, hiç birbirlerine düşman olabilirler mi?
Emine Hanım’ı kutluyorum...
Ve hem kendisine, hem de çocuklara bu akşam için bir konser tüyosu veriyorum:
Emine Hanım... Çocuklar...
Sağlam şarkıları olan “Yeni Türkü” Grubu’nu bilirsiniz...
Bu akşam “Yeni Türkü”nün Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda konseri var...
Gelin ve hep birlikte “Ne güzeldir yollarda olmak şimdi” şarkısını söyleyelim...
Davut Dursun’u tanırım, iyi adamdır
Zahid Akman’ın yerine gelen yeni RTÜK Başkanı Davut Dursun’u tanırım...
Sizden iyi olmasın, çok iyi bir insandır...
Kibardır, naziktir, hoşgörülüdür, anlayışlıdır, sempatiktir, empatiktir...
Dediğim dedikçi değildir, istişareye açıktır.
Cahil değildir, siyaset bilimi profesörüdür.
Fanatik değildir, yeni yaklaşımlara açıktır...
Hele “dinci” asla değildir, demokratik değerlerden yana bir muhafazakârdır.
Bir siyaset bilimci olarak...
Laiklik, demokrasi, cumhuriyet konularında serdettiği görüşleri, Mehmet Altan’ın aynı konularda serdettiği görüşlerin yanında sade suya tirit kalır.
Kısacası...
Sakin olun...
Gözü dönmüş bir dinci, ne dediğini bilmeyen bir fanatik, katıksız bir cumhuriyet ve Atatürk düşmanıyla karşı karşıya değilsiniz...
Bağlamından koparılmış cümlelerle Davut Dursun’u vurmaya kalkmayın...
Hele bir bekleyin de mahcup olmayın...
Paylaş