Paylaş
İş dünyası da benim gibi düşünüyor olsa gerek ki...
TÜSİAD’a başkan bulmakta acayip zorlanılıyor.
Durum şudur:
-Devler bırakın TÜSİAD Başkanlığı görevini üstlenmeyi, TÜSİAD’ın kendisinden bile kaçıyor.
-Devlerin altındakiler “Acaba başımıza bir iş gelir mi?” diye kara kara düşünüyor.
-Ümit Boyner’in maruz kaldığı cümleleri gören, işiten işadamları ve işkadınları “Aman benden uzak olsun” diye uzuyor.
-Eskiden dört-beş adayı bire indirmek için toplantı üstüne toplantı yapan TÜSİAD, artık aralarından birini başkan olmaya ikna etmek için toplantı üstüne toplantı yapıyor.
İşte bu şartlar altında...
Duyduğumuza göre...
TÜSİAD, Ümit Boyner’den sonraki başkanını bulmuş.
Bize de “Kimmiş bu babayiğit” diye sormak düşüyor.
Ve işte yeniden “Sen işine bak AB” sesleri
Avrupa Birliği İlerleme Raporu ortaya çıktı.
Sonuç şu:
Türkiye’nin durumu rapora göre pek parlak değil.
İktidardan gelen tepkilere bakıyoruz.
Şunlara benzer sesler işitiyoruz:
-Sen zaten bitmişsin AB.
-Bize rapor vermek senin haddine mi?
-Bu raporu çöp sepetine atıyoruz.
-Sen işine bak AB.
MHP GİBİ KAFA TUTUYOR
Avrupa Birliği kriterleri sayesinde...
-Askeri vesayeti gerileten...
-Muktedir hale gelen...
-Kendisine alan açan...
-Demokratikleşme standartlarıyla tanışan...
Bir siyasi iktidar, şimdi Avrupa Birliği’ne, geçmişte MHP’nin kafa tuttuğu gibi kafa tutuyor.
Durun bakalım daha neler göreceğiz?
Halklar kardeş olsun, Mahsun mesajı kessin
Bir dizi çekmiş Mahsun...
Fragmanını izledim.
Şöyle bir şey:
Erkek Laz... Lazca konuşuyor.
Kadın Kürt... Kürtçe konuşuyor.
İkisinin ortak lisanı Türkçe...
Ve ikisinin arasında aşk var.
Laz olan Kürt olana soruyor: Kürtçe seni seviyorum ne demek?
Söylüyor Kürt olan...
Bu sefer sıra Kürt olana geliyor: Lazca seni seviyorum ne demek?
Söylüyor Laz olan...
MESAJIN FERİŞTAHI
Fragman böyleyse dizide neler vardır, bilemiyorum.
Ama bildiğim bir şey var:
Mesajın ham maddesini, mesajın kralını, mesajın feriştahını yakalamış Mahsun.
Belli ki kaba bir şekilde tepinecek üzerinde...
Tabii esas soruna hiç girmeden, ‘Kız alıp kız vermişiz biz’ edebiyatına yaslanarak...
HALKLAR AYAĞA KALKSA
Şöyle bir şey hayal ediyorum:
Gerekli mekanizma olsa...
Ve halklar ayağa kalksa...
“Yeter Mahsun bizim üzerimizden kazanç sağladığın, halklar kardeştir, yeter, iki dakika sus” falan dese...
Ve şu kaba saba mesajlar Mahsun’un elinde patlayıverse...
Nasıl olur?
BİR AVM’CİDEN CEVAP: AVM’ler kötü değildir
‘Alışveriş Merkezlerinden Nefretimin Sekiz Nedeni’ diye bir yazı yazmıştım.
Bir alışveriş merkezinin sorumlusu Mehmet Dabakoğlu’dan yanıt geldi.
Şöyle:
-PENCERESİZLİK: Bu sorun son dönemde yapılan alışveriş merkezlerinde ya açık alan konseptlerle ya da açılabilir pencerelerle çözülüyor.
-TEK TİPLEŞTİRME: AVM’ler zevkleri, kültürleri tek tipleştirmez, aksine her zevke, her kültüre hitap eder. Kendinizi istediğiniz kıyafetle güvende hissedebileceğiniz yegane alanlardır.
-TÜKETİM MESELESİ: Tüketimi kötü gösterip üretimi baltalamak niye? Birisi üretiyorsa diğerinin tüketmesine aracılık etmek kötü bir şey mi?
-GİRİŞTE ARAMA: Arama işinden yavaş yavaş uzaklaşıyor AVM’ler... Ne kadar çok teknoloji, o kadar az arama...
-CADDELER: Caddeleri değersizleştirmiyor AVM’ler... Az caddemiz var. AVM’lerin sayıca artması caddelerin değerini azaltmıyor. Caddelerdeki emlak sahipleri, fiyatları çığrından çıkarmış durumda. Bu açıdan AVM’ler tüketiciler için daha ekonomik satışlar yapabiliyor.
-AŞIRI KAMPANYALAR: Az ve öz kampanya iyidir, evet... AVM yönetimleri sürekli daha ne yapabiliriz motivasyonuyla hareket ettiği için kampanyada biraz aşırıya gidiliyor.
-ALIŞVERİŞ VURGUSU: Dağınık hayatlarımızda sürekli tek yöne doğru anlamlı cümleler kuran AVM’ler, bize duygusal yönden zayıf kalmış mesajlar iletmiş olabilir. AVM yönetimleri belki de daha duygusal olmalıdır.
-AVM’DE YAŞAM: AVM’ler müşterilerine “Yapacak iyi şeylerin tümü burada” mesajı veriyor. Bizim için hayat giyinmek, yemek, izlemek, eğlenmek, sosyalleşmek, haber alıp vermek, rekabet etmek, vitrin bakmak, akvaryum gezmek, snowparkta kaymak, kısaca keyif almaktır.
Yeni bir sol parti
Bir hareketin, bir partinin içinde...
-Ahmet İnsel varsa...
-Ömer Laçiner varsa...
-Aydın Engin varsa...
-Adalet Ağaoğlu varsa...
-Gençay Gürsoy varsa...
-Ömer Madra varsa...
-Baskın Oran varsa...
-Orhan Dink varsa...
-Murat Belge varsa...
HEM YEŞİL HEM SOL
O harekette vicdan vardır.
İşte bütün bu isimleri bir araya getiren bir parti ortaya çıktı.
Eşitlik ve Demokrasi Partisi ile Yeşiller Partisi’nin birleşmesi, çok sayıda ünlü aydının da katılımıyla yepyeni bir parti kuruluyor.
Partinin sloganı şu: “Hem yeşil hem sol”.
Amacıysa yeni bir siyaset yaratmak...
Bakalım, başarabilecekler mi?
Dinlendiren şeyler
-Kitaplık düzenlemek...
-Twitter’da Atilla Taş’a ayar vermek...
-Evdeki ıvır zıvırdan kurtulmak için gayret göstermek...
-Makarna yapmak...
-Tek başına sinemaya gitmek...
-Yazlıkları kaldırıp kışlıkları çıkarmak...
Paylaş