AK Parti cephesinde entelektüel sefalet

*
Başbakan’a danışman olduğunda bile hükümet övgüsünü belli bir incelikte götüren Etyen Mahçupyan’ın yerini, “İki silahım, yüzlerce mermim var” diyen “Jöleli” aldı.
*
Her zaman mesafe duygusunu korumuş olan Ali Bayramoğlu’nun televizyon programına son verilirken, küçük bir tetikçinin televizyonda görünme oranı arttırıldı.
*
Murat Menteş gibi bir yazar dışlanırken... Höyküren şebelek el üstünde tutuldu.
*
İsmail Kılıçarslan gibi vicdanını yitirmemiş kalemler mümkün olduğunca geri plana çekilirken... Açıkça yalan söyleyen ve yalanı yakalanınca pişkinlik yapan utanmaz adam ekranlara sürüldü.
*
Hikmeti, irfanı, estetiği gündemden düşürmeyen Dücane Cündioğlu, iki eleştiri yaptı diye dışlanırken... Barlas familyasının oğlu olmaktan başka özelliği bulunmayan küçük Barlas, anasının programında kadın politikacıları “kasedi olmak” ile suçladı.
*
Yandaşlıkta ileri gitmiş olmalarına rağmen arada minicik bir eleştiri yapanlar kapı dışarı edilirken... Çevik Bir’in garnizon duvarlarına yazdırdığı “Orduya sadakat şerefimizdir” sloganına benzer “Tayyip Erdoğan’a sadakat ve itaat şerefimizdir” sloganını atanlar baş tacı edildi.
*
İslami kesimin entelektüel krizlerine işaret eden ilahiyatçı akademisyenler “hain” damgası yerken.... Ahaliye “Serok Tayyip Erdoğan/Salli ala Muhammed” dedirten akademisyenler göze girdi.

ABDULLAH GÜL KİTABININ EN ÇARPICI BÖLÜMÜ

AHMET Sever’in ‘Abdullah Gül ile 12 yıl’ adlı kitabında çarpıcı bölümler var.
Ben kendi “en çarpıcımı” seçtim.
*
Bana göre kitabın en çarpıcı bölümü Abdullah Gül’ün, hükümetin Suriye ve Mısır politikasına yönelik eleştirel tutumu...
*
Kitaptaki iddiaya göre...
Gül, hükümetin Suriye ve Mısır politikasını yanlış buluyormuş.
Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Türkiye’den çok Suriye ve Mısır’ın başbakanı ve dışişleri bakanı gibi davrandıkları kanaatindeymiş.
Erdoğan ve Davutoğlu’nun Suriye ve Mısır konusunda çok ileri gittiklerini, bunun da Türkiye’nin menfaatine aykırı olduğunu düşünüyormuş.
Ve hatta günlerden bir gün... Dönemin Cumhurbaşkanı Gül, dönemin Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun yüzüne “Sen Suriye’nin dışişleri bakanı mısın” demiş.
*
Kafamda deli sorular var:
Acaba Gül, Davutoğlu’na sorduğu sorunun benzerini Tayyip Erdoğan’a neden sormadı?
Acaba Davutoğlu, kendisine “Kantarın topuzunu kaçırdınız” diyen Cumhurbaşkanı Gül’e ne cevap verdi?
Acaba Erdoğan’ın Gül’ün bu yaklaşıklarımdan haberi oldu mu? Olduysa neden bu konuları Gül’le yüz yüze görüşmedi?

KÜRTLERE HER ŞEYİ ERDOĞAN VERMİŞMİŞ

HER ne kadar her seçim zamanı milliyetçi oyları elinde tutmak için “Kürt sorunu da neymiş, kim çıkardı bunu? Ne müzakeresi, devlet müzakere etmez” falan diye çıkışlar yapsa da...
Kabul edelim ki...
Tayyip Erdoğan “Çözüm Süreci”ni başlatan ve Kürt sorununun özgürce tartışılmasının önünü açan liderdir.
*
Fakat durum böyledir diye...
“Kürtler her şeylerini Erdoğan’a borçludur” mu diyeceğiz?
Bir yandaş kaleme göre, evet, diyeceğiz.
*
Çünkü bu yandaş kaleme göre, Erdoğan’dan önce...
-Kimse Kürtçe konuşamıyormuş.
-Kürtçe konuşmak yasakmış.
-Kürtçe gazeteler, dergiler yayınlanamıyormuş.
-Kürtçe propaganda yapılamıyormuş.
-Çocuklara Kürtçe isim konulamıyormuş.
-Kürtçe müzik albümleri çıkarılamıyormuş.
Erdoğan gelmiş ve bunlar olmuş.
*
Bu yandaş kalemi Orhan Miroğlu ve Muhsin Kızılkaya’ya havale ediyorum.
Çünkü ben Miroğlu ve Kızılkaya’yı, 2002’den önce bu hakların büyük ölçüde tanındığını söyleyecek kadar hakkaniyetli olarak tanıyıp biliyorum.

AYDIN DOĞAN: İSPATLAMAYAN ŞEREFSİZDİR, ALÇAKTIR

AK Parti’nin CHP’den transfer ederek İzmir’den seçilemeyecek yerden aday gösterdiği Savcı Sayan adlı bir şahıs var.
Bu şahıs demiş ki:
“Aydın Doğan koalisyon pazarlıklarının içinde.”
*
Aydın Doğan’la konuştum.
Şu üç şeyi söyledi:
*
-BİR: “Benim herhangi bir koalisyon pazarlığı içinde olduğumu iddia eden bu müptezele diyorum ki: İddianı ispatla! Eğer ispatlamazsan şerefsizsin, alçaksın, yalancısın.”
*
-İKİ: Bu müptezelin yalanlarına sayfa açıp bana iftira atılmasına neden olanlara da diyorum ki: Bu iddiayı ispat edin. İspat edemezseniz siz de şerefsiz, alçak ve yalancısınız.
*
-ÜÇ: Memleketimizin en büyük partisi AK Parti’ye de bir sitemim var: Yalanlarla, iftiralarla karşısındakileri karalamaktan zerre kadar çekinmeyen bu adamın sizin partinizde ne işi var?

İLAHİ ŞEMS ETHEM

HER pazar Hürriyet’te yayınlanan “Ankara Kulisi” sayfasının tiryakisi oldum.
*
Dünkü “Ankara Kulisi”nde yayınlanan bir kulise ise bayıldım.
*
Bakın neler olmuş:
-Şems Ethem, “Konyalılar 360 derece dönerler” dedi ya...
-Başbakan Ahmet Davutoğlu, bu söz yüzünden Ethem’e sinirlenmiş.
-Ethem’in Siirt mitinginden önce kendisiyle fotoğraf çektirme isteğine ret cevabı vermiş.
-Davutoğlu’ndan pas alamayan Ethem, gazetelerinin manşetine koydurmayı planladığı “Başbakan ile yan yana” fotoğrafını koyduramamış.
-Hevesi kursağında kalmış.
*
İlahi Şems Ethem!
İşte bunlar hep iki lidere aynı anda yağ çekme zorunluluğunun cilveleri.
Üzülme!
Yakında erken seçim olur, “Reis” yüzde 67 ile başkan olur, sen de kurtulursun.
Hadi! Dal şimdi rüyalar âlemine.