MALİYE Nazırı Kemal Abi’mizin sevgili zevceleri Ahsen Yengemiz, Yargıtay kararıyla bendenizin tam 3 milyarını almaya hak kazanmış durumda...
Kısacası gitti benim 3 milyar!
Ne diyelim?
Demek ki "Para parayı çeker" diyenler haklıymış... Demek ki "Para nereye gideceğini çok iyi bilir" diyenler doğruyu söylüyormuş.
Anımsatmanıza gerek yok, biliyorum, şeriatın kestiği parmak acımaz!
Kaderimde Unakıtan Ailesi’nin bütçesine mütevazı bir katkıda bulunmak varmış... Alnımın yazısı böyleymiş, ne yapayım...
Güle güle harca Ahsen Yenge...
Ancak...
Unutma ki...
Yenilsem de ezilmedim...
Çünkü iki teselli payım var:
BİR Sen benden tam 10 milyar istiyordun... Ama yüce mahkeme, "Bu para fazla... 3 milyarla idare edeceksin" dedi... Böylece "10 milyarı sana yar etmem Ahsen Yenge" şeklindeki çıkışım, kısmen de olsa geçerlilik kazanmış oldu.
İKİ Yargıtay kararı "oy birliği" ile değil, "oy çokluğu" ile alındı. Kararı veren üyelerden biri, nefis bir "karşı oy" yazısı yazdı. Ahsen Yenge! O yazıyı okumanı ve "Kameralar karşısında ’Sevgili bakanım’ diye eşine sarılan bir bakan eşi"nin, eleştirilere maruz kalmasının demokratik ülkelerde ne denli normal olduğunu fark etmeni dilerim...
Niye şaştın
GEÇEN gün NTV’de "Haydi Gel Bizimle Ol" adlı programın dört çiçeğinden "sunucu" rolünü oynayanı, "Hayatlarında beş yüz film seyretmemişler, çıkıp sinema eleştirisi yapmaya kalkıyorlar" deyiverdi...
Bence arkadaşımızın bu duruma hiç mi hiç taaccüp etmemesi gerekirdi.
Çünkü...
Memleketin en "steril" televizyonunda, en azından entel takıldıklarına dair bir imaj oluşturabilmiş kadınlarımızın yaptığı programda, düzeyi "Gazozumu Bedri açtı" türünden yaklaşımlar belirliyorsa...
Değil beş yüz, beş film seyredenin film eleştirisi yapmaya soyunmasında şaşılacak hiçbir şey yoktur.
BURSA NOTLARI
"HINCAL Uluç gibi yazı yazma rehberi"nin etkisi altında kalmadığımdan "İskender yedik, nefisti" türünden ballandırmalara girmeyeceğim...
Sadece "Bursa İkinci İpek Yolu Film Festivali"ne dair "özendirmeyen" birkaç not aktarmakla yetineceğim:
ANTALYA’YA RAKİP Kırmızı halı olayına burada da girildiğine göre sanırım bu festival birkaç yıl sonra Antalya’daki kadar ses getirecektir... Antalya gibi ses getireceğine hiç getirmese daha mı iyi olur acaba?
ORGANİZASYON İYİ İstanbul Organizasyon’un kılı kırk yaran dikkati sayesinde, bu tür festivallerin kanıksanmış özelliği olan "organizasyon bozukluğu" bu festivalde yoktu... Ve işin bu kısmı haber değeri taşıyordu.
BAŞKAN FİLM HASTASI Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin, tam bir film hastası... Yeni izlediği bir film ile eskiden izlediği bir film arasında korelasyon kurması, film yapımcılarını kırmadan film kritiği yapabilmesi bunun en önemli kanıtıydı...
ŞAİR MİLLETVEKİLİ "Has şairler" grubundan meslektaşımız Mehmet Ocaktan,"Bursa Milletvekili" sıfatına çabuk alışmış görünüyordu... Hayli sosyal ve misafirperver gördük kendilerini... Bir "Kültür adamı" olarak festivalin başrollerinde oynuyordu.
LOBİDE SOHBET Festival karargahına dönüşen Almira Otel’in lobisi, sinemacılardan geçilmiyordu... Özellikle Karslı Reis Çelik ile Adıyamanlı Sırrı Süreyya Önder’in anlattıkları Kars ve Adıyaman fıkralarıyla yaptıkları atışma müthişti...
FATMA GİRİK AKP’li belediyenin düzenlediği bir festivalde, AKP’nin öncüllerine "haberci" kimliğiyle kök söktürmüş Fatma Girik’in "onur ödülü" alması, bence AKP’nin öncüllerinden farkını ortaya koyan bir tavır oldu... Ne demişler: Kin iyi bir şey değildir...
HAMDİ’NİN FİLMİ Hamdi Alkan, Bayrampaşa Cezaevi’nde mahkumların rol aldığı bir sinema filmi çekmiş... Festivalde bu filmi, gösterime girmeden iki ay önce seyretme fırsatı bulduk... Bir süre sonra devrini tamamlayacak olan Bayrampaşa Cezaevi’nin tarihe kalacak bir belgeseli çıkmış ortaya... Mahkum oyuncuların profesyonellere taş çıkarttıklarını da belirtelim... Hadi bir klişe cümleyle durumu özetleyelim: Film Bursalı izleyicilerden tam not aldı.
ENGİN ÇAĞLAR Bir zamanların en yakışıklı aktörlerinden Engin Çağlar, "Neden saçların beyazlamış arkadaş" kıvamına erişmiş durumdaydı... Genç nesilden kızların Engin Çağlar gibi bir zamanlar genç kız kalplerini titretmiş bir oyuncuyu tanımamaları, genç kız kalplerinin vefasızlığının en önemli delili gibiydi...