Paylaş
Ahlaksız insan, “Dönemin zalimlikleri beni korkutuyor” diyene “Ha! Ha! Ha! Şuna bak! Amma da korkak” falan diye laf çakan insandır.
Ahlaksız insan, “korkutan” ile uğraşmak yerine “korkan” ile uğraşan insandır.
Ahlaksız insan, korkutana “Niye korkulacak bir ortam yaratıyorsun” diye çıkışmak yerine “Korkuyorum” diyene “Cesur ol” diyen insandır.
Ahlaksız insan, sadece kendisinin ve kendi gibi düşünenlerin özgürce yazıp çizmelerine bakarak “Memlekette özgürlükler sonuna kadar kullanılıyor kardeşim” diyen insandır.
Ahlaksız insan, sadece kendisini güvende hissettiği bir ortamı güvenli sayan insandır.
Ahlaksız insan, mazluma da, zalime de kimlik soran ve zulüm karşısında ona göre tavır alan insandır.
Ahlaksız insan, hakkında herhangi bir yargı kararı bulunmayan kişilerin aylarca kodeslerde tutulması karşısında kılı bile kıpırdamayan insandır.
Ahlaksız insan, dün kendisine yapılan kötülüklerin aynısını bugün başkalarına yapmakta herhangi bir beis görmeyen insandır.
Kaybettiniz Kemal Bey
KAYBETTİNİZ Kemal Bey...
Öyle böyle değil, hem de çok fena kaybettiniz.
Kendi toprağınızın insanlarına yapılmış bir büyük zulmün üstünü örtmeye çalışarak kaybettiniz.
“Acıyı bal eyledik” türü cümlelerin ardına saklanarak zulme rıza gösterdiğiniz için kaybettiniz.
Dersim’de neler olup bittiğini en iyi bilenlerden biri olduğunuz halde bilmiyormuş gibi yaparak kaybettiniz.
Dersim faciasını siyasi olarak kullanmak isteyenlere inanılmaz bir fırsat sunarak kaybettiniz.
“Ne düşünüyorsam, neye inanıyorsam, neyi hakikat bellediysem, siyasi olarak kaybetsem de onu söylerim” deme şansını teptiğiniz için kaybettiniz.
“Dersim’de isyan çıktı” da demediniz / diyemediniz, “Dersim’de isyan çıkmadı” da demediniz / diyemediniz. İşte bundan kaybettiniz.
Hakikati söylemek yerine “Bunu kabul edersek Ermeni soykırımı tezlerini de kabul etmek zorunda kalırız” türü imalarda bulunduğunuz için kaybettiniz.
Ne “Analar ağlamasın diye Dersim’e harekât yapmayacak mıydık” diyen Onur Öymen oldunuz, ne de “Dersim trajedisi”ni haykıran Hüseyin Aygün... En kötüsü oldunuz: Tavırsız kaldınız. İşte bu yüzden kaybettiniz.
İskilipli Hoca’nın torunu tutuklamalardan yana
İSKİLİPLİ Atıf Hoca, yazdığı şapka konulu kitap nedeniyle idam edildi.
Kitap nedeniyle idam...
Hazin... İsyan ettirici... Trajik...
Zaman gazetesi Hoca’nın torununu bulup röportaj yapmış.
Torun Ahmet Faruk İmal, şunu söylüyor:
“En küçük belgeye dayanmadan insanları darağaçlarına gönderebilen İstiklal Mahkemeleri’ni meşrulaştırmak için dönemin şartlarını öne sürenler ile Ergenekon gibi bir davada çuvallarla belge ve bilgilere rağmen insanların tutuklu olmasına yaygara yapanların aynı kişiler olması düşündürücü.”
Biliyorum, uzun bir cümle...
Ama lütfen bir daha okuyun.
Neyse...
İsterseniz ben özetleyeyim:
İskilipli Hoca’nın torunu diyor ki:
“Dedemi belgesiz astılar ama bugün Ergenekon’dan zindanlara tıkılanlar belgeli tıkıldı.”
Size bir şey söyleyeyim mi?
İskilipli Hoca’yı belgesiz darağacına gönderen mantık ile haklarında yargı kararı bulunmayan insanların tutukluluk adı altında hapislerde çürütülmesine alkış tutan mantık amcaoğludur.
‘Dedemin İnsanları’nı seyredince söylediklerim
SON günlerde her gittiğim Türk filminden “Türkler bu sinema işini beceremiyor kardeşim” şeklinde aşırı tepkisel çıkıyordum. Uzun bir aradan sonra ilk kez “Oh be” dedim.
Çetin Tekindor çok ama çok büyük bir aktör... Ta “Küçük Ağa’dan beri... Robert De Niro çapında... Al Pacino ayarında...
Bu film insanda iyilik yapma arzusu uyandırıyor: Mesela dışlanana sahip çıkma, mesela dilenciye para verme, mesela ötekileştirenin ağzına bir tane çakma arzusu...
Kusurları yok mu bu filmin? Olmaz mı? Hem de bir sürü... Fakat oluşturduğu samimi atmosfer yok mu? Bütün kusurlarını tek kalemde sildirtiyor.
Yeryüzünde hiçbir coşku, “Ege coşkusu” kadar çocuksu değildir.
Bütün oyuncularının döktürdüğü filmler vardır ya... İşte bu film o türden...
Türklerin “dönem filmi çekememek” gibi bir özelliği var... Sanırım bu makus talihi kıracak aranan kan bulunmuştur: Çağan Irmak... Biraz daha para, biraz daha imkânla harikalar yaratabilir.
Çağan Irmak için “Bir kötü / bir iyi film çeker” diyorlar ya... Bu iyisinden...
Ağlatıyor mu? Evet... Ama öyle mendil ihtiyacı duyurtacak cinsten değil... Gözde hafiften bir dolma... Belki bir damlacık gözyaşı... O kadar... Soylu bir hüzün yani...
Ezgi Mola için beş tez
BİR: Türkan Şoray’ın tahtı, Müjde Ar’ın kavuğu, Fatma Girik’in peruğu, Filiz Akın’ın yelpazesi falan... Eğer bunlardan herhangi biri, bir sanatçıya devredilecekse ben Ezgi Mola’yı teklif ediyorum.
İKİ: Ezgi Mola eli yüzü düzgün olmayan ve tıknefes ilerleyen filmlerde bile yeteneğini ortaya koyabilen oyunculardandır.
ÜÇ: İyi bir oyuncu için “küçük rol” ya da “büyük rol” yoktur. Bir oyuncu küçücük bir rolle bile destanlar yazabilir. Bakınız: Ezgi Mola’nın “Dedemin İnsanları”nda sergilediği oyunculuk.
DÖRT: Bir filmden nefret ettiğiniz halde filmdeki bir oyuncunun performansına hayran kalıyorsanız, o oyuncu iyi oyuncudur. Bakınız: Ezgi Mola’nın “Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi”.
BEŞ: Türkiye’de komiklikle nam salmış adamlar dram oynayabiliyor ama komiklikle nam salmış kadınlar dram oynayamıyor... Ezgi Mola bu paradigmayı da iflas ettirecek çapta bir oyuncudur.
Yapay gündemmiş
DİYORLAR ki:
Dersim yapay gündemdir.
Ben de diyorum ki:
Doğrudur, Dersim yapay gündemdir.
Onu sahici gündem haline getiren CHP’dir.
Eğer CHP, Dersim konusunda doğru dürüst bir tavır almayı başarabilseydi...
Dersim diye bir gündem olmayacaktı.
Ya da Dersim gündemi, Başbakan’ın elinde oyuncak olmayacaktı.
Diyorlar ki:
Bugünü bıraktık, dünü tartışıyoruz.
Ben de diyorum ki:
Doğrudur, bugünü bıraktık, dünü tartışıyoruz.
Ama bunun sorumlusu CHP’dir.
Eğer CHP, dünün zalimlikleriyle hesaplaşabilme becerisini gösterebilseydi...
Biz bugün dünün zalimliklerini değil bugünün zalimliklerini tartışıyor olacaktık.
Paylaş