Paylaş
Bazı iktidar yanlıları adeta birer küçük “laikçi” haline geliverdi.
*
-Gitti eski laikçilerin “Namaz kılıyorsunuz ama bakalım kalbiniz temiz mi?” cümlesi... Geldi bazı iktidar yanlılarının “İftar sofrasına oturuyorsunuz ama bakalım samimi misiniz?” cümlesi...
-Gitti eski laikçilerin “Dini siyasete alet ediyorlar” cümlesi... Geldi bazı iktidar yanlılarının “Geziciler dini siyasete alet ediyor” cümlesi...
-Gitti eski laikçilerin “Erbakan sırf propaganda için aynı vaktin namazını beş ayrı yerde kılıyor” iftirası... Geldi bazı iktidar yanlılarının “Onların hiçbiri oruç tutmuyordu” iftirası...
-Gitti eski laikçilerin “Dini istismar ediyorlar” cümlesi... Geldi bazı iktidar yanlılarının “Geziciler dini istismar ediyor” cümlesi...
-Gitti eski laikçilerin “Bunlar din üzerinden bölücülük yapıyorlar” suçlaması... Geldi bazı iktidar yanlılarının “Geziciler din üzerinden bölücülük yapıyorlar” suçlaması...
-Gitti eski laikçilerin “Gösteriş için ibadet ediyorlar” ithamı... Geldi bazı iktidar yanlılarının “Gösteriş için iftar yapıyorlar” ithamı...
*
Eski laikçilerin şu türden özellikleri de vardı:
Parmak sallarlardı... Dudak bükerlerdi... Küçümserlerdi... Niyet okurlardı... Taş gibi katılaşırlardı... Gözdağı verirlerdi...
Bazı iktidar yanlıları, eski laikçilerin bu özelliklerini de kapmış görünüyorlar:
Parmak sallıyorlar, dudak büküyorlar, küçümsüyorlar, niyet okuyorlar, katılaşıyorlar, gözdağı veriyorlar.
CHP ‘bir çapulcu’yu aday gösterecekmiş
HABERİ okuyunca şöyle dedim:
“CHP de tıpkı iktidar gibi... Gezi’den bir şey anlamamış”.
*
“Çapulcu”nun tekinin CHP’den milletvekili yapılmasının zerre kadar kıymeti yoktur.
Çünkü mesele bir çapulcunun aday gösterilmesi meselesi değil, çapulcuların mesajının CHP tarafından algılanması meselesidir.
Ne diyordu çapulcular lisan-ı hal ile CHP’ye?
“Değiş/Cesur ol/Özgürlük bayrağını yükselt/Parti tarihinle hesaplaşmasını bil/Kılık kıyafet özgürlüğünü sonuna kadar savun/Yaşam tarzlarına saygılı olduğuna dair herkesi ikna edecek bir tutum içine gir/Kendine yeni bir dil bul/Eski statükoya dönme rüyalarını bir tarafa bırak/Kürt sorununda çözümden yana ol/Ürkme/İkircikli davranma/‘Dersim’de katliam oldu’ deme cesaretini göster/İçindeki darbe sevdalılarından kurtul”...
*
Ey CHP... Bunları yapmazsan değil bir çapulcuyu, bin çapulcuyu milletvekili adayı göstersen de kurtarmaz.
‘Bağzı’ şeyler
-Dün “10. Yıl Marşı’nda ayağa kalkılmaz. Nokta” yazmıştım... Şöyle düzeltiyorum bu hükmü: “İsteyen 10. Yıl Marşı’nda kalkar, isteyen Mehter Marşı’nda. Kimse kimseyi ayağa kalkmaya ya da kalkmamaya zorlayamaz. Nokta”.
*
-Son günlerde “aşırı” yararlanarak okuduğum iki yazar: Hasan Bülent Kahraman (Sabah) ile Yavuz Semerci (Habertürk).
*
-Kamer Genç bir şey söyleyince CHP’nin kurumsal olarak ne söylediğine bakmadan “İşte CHP bu” diyenler ile AK Parti’den bir milletvekili “palaya hoşgörü” gösterdiğinde AK Parti’nin kurumsal olarak ne dediğine bakmadan “İşte AK Parti bu” diyenler amcaoğludur.
*
-“Göstericiler polise suç atmak için kendi arkadaşlarını dövmüş olabilirler” diye açıklama yapan Eskişehir Valisi’ni görünce insanın ister istemez bizim Vali Mutlu’ya sarılıp “Sen güzel bir valisin abi, gel öpecem” diyesi geliyor... Vallaha da geliyor, billaha da geliyor.
*
-Hayko Bağdat artık Taraf’ta yazacak... İlk yazısı dün çıktı... Kibirli bir meslek uzmanı edasıyla değil de mütevazı bir meslektaş edasıyla söylüyorum: İstidatlı biri Hayko... Yazılarını merakla bekleyeceğim.
*
-Sözcü gazetesi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun oğlunun fakirlik bursuyla okuduğunu iddia etti... Ancak bu iddia balon çıktı... Keşke karşıt olmak da, tıpkı yandaş olmak gibi gözleri kör etmese...
*
-Dikkat! Artık Türkiye’de “Sağcı/Solcu”, “İslamcı/Laik”, “Alevi/Sünni”, “Kürt/Türk”, “Demokrat/Darbeci” şeklinde ayrımlar gündem dışıdır... Artık Türkiye’de sadece şöyle bir ayrım var: “Vicdanlılar/Vicdansızlar”.
*
-Yazarlarını kapının önüne koyan Akşam gazetesi, yazar kadrosuna süper bir isim kattı: Yasemin Nak... Yeni yazarımız, şu ana kadar iki yazı yazdı. İlk yazısının son cümlesi şöyle: “Türkiye’nin marka değerini yükseltmeye kararlı lideri var: Recep Tayyip Erdoğan”... İkinci yazısının başlığı şöyle: “Ben bu adamı nasıl sevmeyeyim?”. Bir Yörük teyze söylemiş bunu... Başlıkta işaret edilen kişinin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı? Çok vaktiniz varsa Yasemin Nak’ı takip edin bence... O kıymetli bir cevher...
Bir kere de şunlara vursanız
MISIR’daki darbeye “darbe” diyemediği için Avrupa’ya sert ve net eleştiriler getiriyorsunuz.
Bravo! Batı’nın kadim ikiyüzlülüğünün yüzlerine çarpılması şahane bir olay...
*
Fakat tam bu sırada...
Mısır’daki darbeci yönetime selam çakan Katar’a, darbeci yönetim başarılı olsun diye Mısır’a milyar dolarlar gönderen Suudi Arabistan’a, Kuveyt’e, Birleşik Arap Emirlikleri’ne tek kelime etmiyorsunuz ya...
İşte bu durum fena sırıtıyor.
Saydır bakalım Levent Kırca saydır
LEVENT Kırca denilen adam Londra’ya gidip “İstanbul Türk halkı tarafından ele geçirilmiş durumda, Silivri boşaltılacak” falan diye saçmaladı.
Ardından da “Tayyip Erdoğan’ın finali Adnan Menderes’e benzeyecektir” dedi.
Ben de “Bu ne aşağılık bir yaklaşım” diye bir yazı yazdım.
*
Bunu yazdım diye saldırıyor bana Levent Kırca...
Baktım Aydınlık’taki yazısında benim için “dalaksız” demiş, iftiralar atmış, hakaretler sıralamış, saydırmış da saydırmış.
Saydır bakalım, saydır bakalım Levent Kırca/Dilini düzelt, iftirayı bırak, delikanlı kimmiş bakalım...
Mısır için demokratlığı şaha kaldırıyorsan
-KENDİ ülkende barışçıl gösteri ve toplantılara orantısız müdahale etmeyeceksin.
-Kendi ülkende sivil toplum örgütlerine “suç örgütü” muamelesi yapmayacaksın.
-Kendi ülkende gösteri yaptılar diye katledilen insanlar için sessiz kalmayacaksın.
-Kendi ülkende palaya, sopaya, kesere gösterilmesi gereken tepkiyi göstereceksin.
-Kendi ülkende aykırı giden meslek odalarını, gece yarısı baskın yasa değişiklikleriyle cezalandırmaya çalışmayacaksın.
-Kendi ülkende gaz maskesine, Talcid’e, güneş gözlüğüne “suç aleti” muamelesi yapmayacaksın.
Din adamlarına ve medyaya bir çağrı
-MEDYAYA: Lütfen her ramazan geldiğinde “Sakız çiğnemek orucu bozar mı, denize girilirse ne olur, oruçluyken öpüşülür mü” türü sorulara yanıt aramaktan, yani ramazanı sulandırmaktan vazgeçin... Merak etmeyin: Oruç tutanlar, orucu neyin bozduğunu gayet iyi biliyorlar ve sizin sözde enformasyonunuz, sulandırmaktan başka hiçbir işe yaramıyor.
*
-DİN ADAMLARINA: “Tuhaf, anlamsız, sade suya tirit ve sulandırmaya yönelik” bir ramazan sorusuyla karşılaştığınızda, lütfen “Git işine kardeşim” ya da “Yorum yok birader” demeyi başarın... İlle de cevap vermek zorunda değilsiniz ki... Tabii eğer “Ramazanın ilk sulandırıcı fetvasını ben vereyim de biraz meşhur olayım bari” diye bir yaklaşımınız yoksa...
Paylaş