Adamım Ertuğrul Özkök

DÜN sabah kendisinden duydum...

Haberin Devamı

Aradı beni ve “Genel yayın yönetmenliğini bırakıyorum” dedi...


“Ne yapacaksın?”
dedim...

“Yazıya devam”
dedi...

Ardından da ekledi:


“Rahatladım. Tüy gibi hafifim... Yıllar sonra dün gece ilk kez 7 saat uyku uyudum.”


Telefonu kapattım...


Ve bir kaldım, öylece kaldım...


Hayır, hayır...


Kendimi düşünmedim...


Türk basınının geleceğini falan da düşünmedim...


“Bu gidişin anlamı nedir?”
türünden sorular da sormadım...


Sonrası üzerine de fikirler oluşturmadım...


Kahrolası medya dedikodularına dalmadım...


Hiçbiri ama hiçbiri umurumda bile değildi...


Ben sadece son 5 yılımı birlikte geçirdiğim “arkadaşım Ertuğrul Özkök portresi”ne daldım...


Hüzünlü bir gülümseme yayıldı yüzüme...


Ve tuttum, onun farklı yönlerinin bir çetelesini çıkardım:

 

* * * 


Çocuktur Ertuğrul Özkök...


Büyük harflerle “yaşama sevinci” yaz ve karşısına onun hınzırca gülümseyen fotoğrafını koy... Her şeyi anlatmış olursun...


Yaratıcıdır Ertuğrul Özkök...


O kadar yaratıcıdır ki “rakiplere bu kadar fark atmak ayıp olur” diye bazen frenlenmesi gerekir.


Coşkuludur Ertuğrul Özkök...


Çoğu zaman o birilerini yere göğe sığdıramaz ve çoğu zaman da o yere göğe sığmaz.


Takıntısızdır Ertuğrul Özkök...


Öfkenin en doruklarından merhametin rüzgârına kapılması için iki dakika yeter de artar bile...


Dönektir Ertuğrul Özkök...


“Fikr-i sabit” denilen illetten o kadar uzaktır ki, bin yıl aynı türküyü çığırmanın geçer akçe olduğu bir memlekete, dönebilmenin erdem olduğunu öğretmiştir.

Sirayet ettiricidir Ertuğrul Özkök...


20 yıl boyunca Türkiye’nin en büyük ve en önemli gazetesini yönetirken ruhunu üflemiştir... Çaktırmadan... Sinsice... Taklide açık bir şekilde...


Fırlamadır Ertuğrul Özkök...


Matraklığa prim verir... Espriye açıktır... Mavracıdır... Yüzünde muzipçe bir gülümsemeyle karşılar her türlü fırlamalığı...


Delikanlıdır Ertuğrul Özkök...


En gençlerin en yeni dilini bilecek denli delikanlıdır... Tanıdığım yaşsız adamların en başında o gelir... Yaşı yoktur onun...


Hafiftir Ertuğrul Özkök...


“Ağır ol da molla desinler” sözünü darmadağın etmiştir... Hafiflikten bir ağırlık çıkarılabileceğini kanıtlamıştır...


* * *


İki tesellimiz var:

Haberin Devamı


Ertuğrul Özkök
bir yere falan gitmedi... Yine burada olacak...

Haberin Devamı


Bütün bu özelliklerini artık sadece yazılarına yansıtacak...


Ve yoldaşımız olmaya devam edecek.


İkinci tesellimiz ise Enis Berberoğlu gibi bu işi en iyi şekilde yapacak bir ismin gelmesi.

 

Benim lükslerim

 

Seyrederken “bitmesin, ne olur bitmesin” dedirten filmleri, pek kalabalık olmayan bir sinema salonunda seyretmek...


Öğleden sonra uykusu...


Uçak yolculuğunda kitap bitirmek...


Pastarito
’da mantarlı makarna keyfi...


Kapalıçarşı turu...


Randevuyu iptal ettikten sonra kazanılmış zamanın tadını çıkarmak...


Sabahları Frida ve Amelie’nin film müzikleri ile mis gibi kahve eşliğinde gazete okumak.


Bilinmeyen numaraları cevapsız bırakmak.


“Lamy”
marka renkli dolmakalemler...

Haberin Devamı


Yıl boyu bir tanesi kara kaplı, bir tanesi beyaz kaplı iki defter tutmak.


24 saat parti insanlarının hayatını gözlemlemek...


Gece DVD’den içinde bolca seri katillerin ve federallerin geçtiği dizilere bakarak dalmak...

Yazarın Tüm Yazıları