Abdüllatif Şener Erbakancı mı olmuş

EĞER bir gün gelip de ‘Mehmet Şevket Eygi Komünist Partisi’ne üye olmuş’ diye bir haber duyarsanız inanın...

Ya da...

Kulağınıza, ‘Altemur Kılıç ÖDP’den milletvekilliğine aday olmayı planlıyormuş’ diye bir şey çalınırsa, hiç çekinmeyin, ‘gerçek’ olabileceği ihtimali üzerinde durun.

Ve hatta...

Kaktüs’te, ‘Bedri Baykam sakal bırakıp hacca gitmiş, İslam’da suret haramdır diyormuş... Bu yüzden resmi bırakmış’ şeklinde bir dedikodunun kol gezdiğine tanık olursanız dahi şaşırmayın...

Hatta hatta...

‘Mümtaz Soysal özelleştirmeleri savunmaya başlamış’ derlerse ona bile inanabilirsiniz...

Ama...

Sakın ‘Abdüllatif Şener Erbakan’ın yerine gelmeyi planlıyor... Saadet Partisi yeşil ışık yaktı... Şener’in amacı AKP’yi bırakıp Saadet’in başına geçmek...’ şeklindeki haberlere inanmayın...

Eygi komünist olur...

Kılıç ÖDP’ye gider...

Baykam resmi bırakır...

Mümtaz Hoca özelleştirmecilik yapar...

Ama...

Şener, asla ve kat’a Saadet’e gitmez...

* * *

Çünkü...

Şener, AKP içinde değişim olgusunu en fazla özümsemiş isimlerdendir.

Gerçekçidir.

Özeleştirisini içtenlikle yapmıştır.

Abdullah Gül ve Bülent Arınç ile birlikte ‘kurmay kadrosu’ndandır.

Fazilet Partisi döneminde ortaya çıkan ‘Yenilikçi’ hareketin teorik çerçevesini çizen isimlerin başında gelir...

Erbakan tarzı politikaya şiddetle itiraz etmiştir.

Ahmet Arif’ten dizeler okuduğunu biliyoruz.

Diyarbakır Belediye Başkanı’na Kürtçe ‘Seni seviyorum’ diyebilmiştir.

Yani...

Abdüllatif Şener geriye bakacak durumda değildir.

İddialı bir şekilde kendimi bağlıyorum:

Şener Saadet’e gitmez...

* * *

‘Madem öyle, peki sorun ne?’ diyecek olursanız şunu söyleyebilirim:

Şener, bir süredir Tayyip Erdoğan ile arasında adı konulmamış bir sorun olduğunu düşünüyordu...

‘Dava arkadaşlığı’ moralini ve heyecanını tam olarak hissetmemekten yakınıyordu.

‘Yabancı sermaye’ karşıtı söyleminin de, arada yaptığı ‘ters çıkışlar’ın da nedeni budur...

Şener’in AKP’yi bırakacak kadar meseleyi derinleştireceğini sanmıyorum ama Başbakan Erdoğan’ın ‘ego yönetimi’ denilen işe acilen el atması gerektiğini adım gibi biliyorum.

Ayşe KULİN Güneydoğu’da

Ey kara gözlüklü plaj ahalisi...

Ey kışın sinemalara saklananlar...

Ey yaz olunca kendilerini denizin yalayışına bırakanlar...

Müjdemi isterim. Çünkü size sevineceğiniz bir haberim var:

Biricik yazarınız Ayşe Kulin, son kitabı ‘Bir Gün’ü tam da sıcak tavan yapmışken piyasaya sürdü.

Hayırlı uğurlu olsun.

‘Adı Aylin’den beri her kitabını havuz başında güneşlenirken okuduğunuz yazarınız, son kitabında ‘Kürt sorunu’na el atmış...

Hem de ne el atış...

Meseleyi yemiş yutmuş...

Nasıl mı?

Güneydoğu şehirlerinde bir sosyal proje kapsamında biraz dolaşmış...

Biraz Kürtçü yazarların kitaplarını karıştırmış...

Biraz Türkçü yazarların kitaplarına bakmış...

Eh, biraz da kafasını çalıştırmış...

Ve ‘eser’ ortaya çıkmış...

* * *

Peki bu sinir bozucu özgüvenin sonunda ortaya ne çıkmış?

Yazarımız hangi mesajı vermiş?

Kısaca özetleyelim...

Hani bir zamanlar Mahsun Kırmızıgül’ün iki kaşını yukarı kaldırıp alnında çizgiler oluşturarak söylediği ‘Hepimiz kardeşiz / Bu kavga ne diye’ şeklinde bir türküsü vardı ya...

İşte bu ‘sevgi ve kardeşlik gazlaması’ yapılan türküden bir tutam alın...

Bir tutam da İsmail Türüt’ün ‘Diyarbakır’da güneş çıksa / Rize’de terliyorum’ ya da ‘Erzurum’da kar yağsa / Trabzon’da üşüyorum’ dizeleriyle süslü ve de ‘sosyal içerikli’ Karadeniz türküsünden alın...

Ve bunların üzerine ‘Haklısın Türk kardeşim... Kürt kardeşim, sen de haklısın’ tarzında bir vurguyu sos yapıp dökün...

Ortaya çıkan karışım, Ayşe Kulin’in kitabının mesajıdır. Hazmetmeye hazırsanız afiyet olsun...
Yazarın Tüm Yazıları