Paylaş
BEN Bodrum’dayken, İzmir’de Narlıdere Belediyesi’nin ‘Beyaz Vadi’ projesi daha açılmadan tartışma konusu olmuş.
Resmi adı ‘Yaşar Kemal Kültür Sanat Vadisi Rekreasyon Alanı’ olan ve kurdelesi 4 Kasım’da CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından kesilecek tesisin etrafındaki arazinin yeşile boyanması tepki çekmiş.
Tartışmalara Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de katılmış.
Twitter üzerinden Kılıçdaroğlu’na, “Sayın KK müsaade ederseniz CHP Genel Merkezi’nin etrafını yeşile boyayacağız. Yeşilin tonu için kataloğu ne zaman göndereyim?” diye seslenmiş.
Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur da, “Ağzı olan herkes konuşuyor. Gökçek kendi işine baksın” demiş.
Batur kullanılan yöntemin boyama değil ‘hydroseeding’ olduğunu da eklemiş.
Hydroseeding -en kaba anlatımla- spreyleme yöntemi ile çim çıkarma tekniği.
ABD’de 1954’ten beri kullanılan bir metot.
Özellikle eğimli yerlerde tohumun tutulmasını sağlıyor.
Toprağın üst yüzeyini örterek rüzgar ve su erozyonuna karşı koruyucu bir örtü oluşturuyor.
Peki, bu yönteme başvuran sadece CHP’li Narlıdere Belediyesi mi?
Abdül Batur, AK Partili Karabük, Mamak ve Düzce belediyelerinin de kullandığını söylemiş.
Ama biz o kadar uzağa gitmeyelim.
Balıkesir’in Karesi Belediyesi’nden 28 Eylül’de elektronik postama düşen haberde...
“Park Bahçeler Müdürlüğü ekiplerimiz, son teknoloji ürünü ‘Hydroseeding’ sistemiyle bu kez Kuvayi Milliye Mahallesi 141’inci Sokak’ta çim ekme çalışmaları yaptı” yazıyor.
Malum, Karesi Belediyesi de AK Partili...
Ve bana sorarsanız çok da güzel işler yapıyor.
Zaten zaman zaman ben de köşemde bunları paylaşıyorum.
Şimdi demem o ki:
Sizden olmayanın yaptığı kötü/yanlış ise...
Aynısını yapan sizden olunca ne diyeceğiz?
15 Temmuz’la birlikte siyaset dilinin değişmeye başladığına dair umutlarım ne yazık ki tükenmek üzere...
***
BUNU YAZMAK GEREK
Rüzgarınız hiç kesilmesin
GEÇEN hafta Bodrum’daydım.
Bu yıl 28’incisi düzenlenen The Bodrum Cup’a katıldım.
7 milletten bin 500 yelkencinin 125 tekneyle 5 günü denizde geçen 6 günlük nefes kesen serüvenine tanıklık ettim.
Bırakın Türkiye’yi, dünyada bile böylesine bir organizasyonu kesintisiz devam ettirebilmek büyük bir başarı.
O nedenle The Bodrum Cup aynı zamanda -her şeyin çok çabuk tüketildiği günümüz dünyasında- çok ama çok önemli bir sürdürülebilirlik örneği.
Her yıl artan tekne ve deniz sevdalısının yanı sıra...
Hem denizde hem karada gerçekleşen mavi yolculuk yemek yarışması, sanat teknesinde resim sergisi, fotoğraf atölyeleri, konferans ve sosyal sorumluluk projeleri gibi farklı etkinliklerle de artık bir ‘deniz festivali’ne dönüşmüş durumda.
Dolayısıyla The Bodrum Cup artık sadece yarış değil...
Aynı zamanda denizcilerin kimine göre bayram, kimine göre de düğün günü.
Genel olarak charter teknelerinin yolcularıyla birlikte yapılan bir organizasyon olma özelliğiyle zaten dünyada 1 numara.
Ve Akdeniz’in en büyük deniz organizasyonu olma yolunda adım adım ilerliyor.
Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, “Bu yarışları bunca sene sürdürmek kolay değil. Emek ister, inanmak ister. İnanan insan asla kaybetmez. Denizciler suyun olduğu yere medeniyet götüren insanlardır. Güzel ülkemin her yeri su. Suya medeniyet adına atılan her taş dalga dalga yayılacaktır” diyor.
Aynen katılıyorum.
İmece usulüyle yapılmasına rağmen...
Türk yelkenciliğini, mühendisliğini, Bodrum Yarımadası’nı hem dünyaya hem Akdeniz’e destinasyon olarak tanıtıp gelişimine katkı sağlayan...
Bodrum markasını dünya pazarlarında bir üst lige taşıyan...
Ve yarımada ekonomisine minimum 100 milyon dolarlık katma değer yaratan The Bodrum Cup’ı 50, hatta 100 yaşına taşımak için hepimize görev düşüyor.
***
ALKIŞ
Her şey bir hayalle başladı
BU başarıda imzası bulunanlara da ayrıca bir parantez açmak istiyorum.
Bu isimlerin başında hiç kuşkusuz Erman Aras geliyor.
Zira o, yarışların fikir babası...
1989’da The Bodrum Cup’ı ilk kez başlatan kişi.
Yıllarca bu organizasyonu Bodrum Belediyesi ve diğer destekçilerin katkısıyla tek başına gerçekleştiren gerçek bir yelken sevdalısı.
Era Bodrum Yelken Kulübü Başkanı.
The Bodrum Cup’ın da Onursal Başkanı.
28 yıl önce başlayıp tüm zorluklara göğüs gererek inatla sürdürdüğü mücadelesi nedeniyle kendisini kutluyorum.
Sadece bir organizasyon başlatmakla kalmadı, onu büyütüp marka yaparken, ahşap guletlerin ve yelkenciliğin yok olmasını da önledi.
2 sene önce genç turizmciler ve tekne yapımcılarından oluşan organizasyon komitesi oluşturarak bayrağı teslim etmesine rağmen, hala bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ve heyecanıyla onların en büyük yardımcısı.
Komitenin sorumlusu Süleyman Uysal ve 30 ekip arkadaşı da devraldıkları bayrağı yukarıya taşıma yolunda 2 yıldır iyi bir sınav veriyorlar.
Sinerjileriyle çıtayı şimdiden yükselttiklerini söyleyebilirim.
Ve bence en önemlisi The Bodrum Cup’ın bir felsefesi olduğunu çok iyi kavramışlar.
Bu felsefeyi bozmadan devam ettirerek yollarına devam edeceklerine de eminim.
***
BİR DERNEK
Objektifinize sağlık
ORGANİZASYON sayesinde bir dernekten de haberim oldu:
Kısa adı BOFSAD olan Bodrum Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği...
Amaçları, bir yandan 4 bin yıldan fazla geçmişi olan Bodrum’un ve çevresinin tarihsel mirasını belgelemek.
Bir yandan da unutulmaya yüz tutan Bodrum kültürünü ve doğasını fotoğraf aracılığıyla geleceğe aktarmak.
Çoğu amatör bir tekne dolusu genç, 6 gün boyunca, her türlü zorlu koşula direnerek...
Yarışları da an be an farklı açı ve ambiyanslarıyla fotoğrafladılar.
Ve unutulmaz anılara vesile olan 28’inci The Bodrum Cup’ı bir anlamda ölümsüzleştirdiler.
Başta Başkan Hakan Çağlar olmak üzere...
Tuncay Özdal, Ata Yakup Kaptan, Serkan Turaç, Burak Şenbak, Ömer Serkan Bakır...
Serpil Kaptan, Burak Barutçu, Betül Alioğlu, Utku Zırh, Murat Özçelik, Ömer Doğan’ı fotoğraf sanatına katkılarından dolayı kutluyorum.
***
NOT: The Bodrum Cup bir yazıya sığmayacak kadar büyük bir organizasyon. O yüzden bir kısmını haftaya sakladım.
Paylaş