Paylaş
Harekât bittiğinde birinci aşamanın tamamlandığı açıklanmıştı. Bu harekâtın ikinci ve üçüncü ayaklarının olacağını gösteriyor. Zaten Trump da kimyasal silahlar ortadan kaldırılmadığı sürece operasyonların devam edeceğini açıkladı. Operasyonun Miraç Kandili’ne denk getirilmesi yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Saddam Hüseyin’i de Kurban Bayramı’nda sabaha karşı idam etmişlerdi, Süleymaniye’de askerlerimizin başına çuval geçirdiklerinde de takvimler 4 Temmuz’u yani ABD’nin bağımsızlık gününü gösteriyordu. ABD semboller üzerinden mesaj veren bir ülke. İslam dünyasını rahatsız eden bu tarihlerin tesadüfen seçildiğini düşünmüyorum. Ben de rahatsızım. Ama Esad rejimi Duma’da masum çocukları kimyasal silahla öldürürken, yine İslam dünyası açısından mübarek üç ayların içinde değil miydik? Ayrıca hiçbir mübarek güne denk gelmese de kimyasal silahla katledilen insan değil mi? Al Amerika’yı vur Esad rejimine.
SİYASİ SONUÇ
Suriye’de kimyasal silahları hedef alan harekât Türkiye tarafından desteklendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Yapılan operasyonu doğru buluyoruz” dedi. Kimyasal silahların üretilip kullanıldığı tesisler vuruldu. Ama kimyasal silahların kullanılması talimatını veren rejim yerinde duruyor. Esad operasyon sabahı elinde çantasıyla sarayına girerken görüntü verdi. Ben buradayım dedi. ABD tarafından yapılan açıklamada harekâtın rejimi hedef almadığı, kimyasal tesislerle sınırlı olduğu ifade edildi. Operasyonu desteklemekle birlikte Ankara’nın eleştirileri de bu noktada toplanıyor. Siyasi sonucu olmayan bir askeri operasyonun çözüm olmayacağına inanılıyor. Rejimin kimyasal silah kapasitesinin hedef alınmasının, ABD’nin güç gösterisinden öte bir anlam taşımayacağı düşünülüyor. Rejim 2014 yılında tüm kimyasal silah stoklarını BM Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’ne teslim etmişti. O günden bu yana Suriye’de kimyasal silahın kullanılmaması gerekiyordu. Ayrıca 1 yıl önce Han Şey Hun’da kimyasal silah kullanıldığı iddiası üzerine ABD, Şayrat Hava Üssü’nü vurmuştu. Demek ki kimyasal tesisleri vurmak çözüm değil. Rejim orada durduğu sürece, kimyasal katliam yapmaya devam ediyor. Askeri değil, siyasi çözüm gerekiyor. Bugün NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’i ağırlayacak olan Ankara, Suriye’de siyasi hedefi olmayan askeri operasyonların çare olamayacağını anlatacak. Ankara’nın bu konudaki çıkmazı bir değil iki cephede yaşanıyor. Hem ABD’yi hem de Rusya’yı siyasi çözüm konusunda ikna edemiyoruz. Çünkü her iki güç, Suriye’de siyasi çözümden yana değil. Suriye’yi Ortadoğu projelerinin atlama taşı olarak görüyorlar. Bu demektir ki, bir süre daha Suriye krizi ve Beşar Esad’la yaşamaya devam edeceğiz. Hesabımızı ona göre yapmamız gerekiyor.
TÜRKİYE’NİN PLANI
Türkiye’nin de Fırat Kalkanı harekâtından bu yana uyguladığı bir Suriye planı var. Planın özü Suriye’de daha etkin olmaya dayanıyor. Bu plandan vazgeçilmeyecek, tam aksine daha da güçlendirilecek. Sahada güçlü olan masada etkili olur stratejisiyle hareket ediliyor. Kimyasal silahlarla mücadelede ABD’nin planını destekliyoruz ama Fırat Kalkanı ve Afrin harekâtlarında Rusya ile işbirliği yapıyoruz. Son olayla birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan buna bir de kriz odaklarıyla aktif diyaloğu ekledi. Suriye’ye müdahale öncesinde ve sonrasında Trump, Putin, May ve Macron’la görüşen tek lider Erdoğan’dı. 72 saat içinde 5 liderle görüştü, bazıları ile iki tur yaptı. Böylece Türkiye’nin operasyondan zarar almadan çıkmasını sağladı. Tersi olabilirdi. ABD’yi kazanayım derken Rusya’yı kaybedebilirdik. Erdoğan’ın yeni stratejisini bir kenara yazın. Çünkü bundan sonra daha sık duyacağız.
Paylaş