Paylaş
Cumhurbaşkanı eylül ayında yeni anayasa ve başkanlık sisteminin ele alındığı bir toplantıda, “MHP ile asgari değil, azami müşterekler var. MHP işini sıkı tutun” talimatını veriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu değerlendirmesi, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 17 Ekim tarihinde MHP grubunda yaptığı sürpriz başkanlık çıkışının öncesindeydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Bahçeli’nin bu çıkışlarının ardından, başkanlık sisteminde yeni bir süreç başladı.
Şimdi MHP’nin de kabul edebileceği ve başkanlık sistemini esas alan mini bir anayasa paketi üzerinde çalışılıyor.
MHP’nin kırmızı çizgileri, AK Parti’nin kırmızı çizgisi olarak kabul ediliyor.
MHP, Anayasa’nın ilk dört maddesinin değiştirilmesine karşı çıkmıştı. İlk 4 maddeye dokunulmuyor.
Bahçeli, federasyona dayalı başkanlık sisteminin Türkiye’yi bölünmeye götüreceğini savunmuştu.
AK Parti ise, “üniter sistemi esas alan bir başkanlık sistemi” üzerinde çalışıyor. Türkiye’nin beka sorunu yaşadığı bir dönemde, federasyonun adı dahi ağızlara alınmıyor.
AK Parti ile MHP arasındaki “azami müşterekler” ise şöyle sıralanıyor.
1- PKK ile mücadele.
2- İdam cezasının geri getirilmesi.
3- Suriye’de Fırat Kalkanı operasyonu.
4- Irak’ta Başika Kampı ve Musul operasyonu.
Fırat Kalkanı operasyonu ve Musul’daki gelişmeler nedeniyle dışarıda PKK ile mücadele ve idam tartışmaları nedeniyle iki partinin politikaları birbirine yakınlaştı.
Kulislerde konuşulan bir konu daha var. Onu aktarmasam eksiklik olur. 15 Temmuz seçimlerinden sonra AK Parti’nin oy oranı artıyor. Son ölçümlerde yüzde 53-54 bandı yakalanmış durumda. Bu bir süredir devam ediyor. Birkaç ay için yakalanmış bir oran değil. Başbakan Binali Yıldırım, Suriye ve Irak’taki gelişmeleri değerlendirirken, ABD’nin Suriye’de PYD-YPG, Irak’ta ise PKK konusundaki ısrarının üzerinde duruyor. “Batı’nın niyeti Türkiye’yi bölmek. Bölge şekillendirilirken bizim en önemli gücümüz ise siyasi istikrar. Siyasi istikrarı korumamız lazım. Şimdi AK Parti bunu sağlıyor. Ama siyasi istikrarı koruyan bir sistemi kurmamız lazım. Bunun yolu başkanlık seçiminden geçiyor” diye konuşuyor.
Başbakan, “Asıl başkanlık sistemi gelmezse Türkiye’nin bölünme riski var” sözünü yeni söyledi ama eylül ayında yaptığı değerlendirmede, siyasi istikrar ve başkanlık sistemi üzerinde önemle durmuştu.
Başbakan’ın o günkü değerlendirmesini biraz daha açmak istiyorum.
“Anayasayı değiştirmek için bizim sayımız yetmiyor. Ekonomiye öncelik verip, nisan-mayıs ayında erken seçime gidebiliriz.”
Ankara kulislerinde, “Meral Akşener olayı nedeniyle MHP seçime hazır değildi. Bir erken seçimde MHP barajın altına düşerse Bahçeli koltuğunu koruyamazdı. Bahçeli, iktidarın erken seçim hazırlığı yaptığını gördüğü için başkanlık çıkışı yaparak bunu önledi” diye konuşuluyor. Ben Bahçeli’nin, Türkiye’nin beka sorununu gördüğü için bu hamleyi yaptığına inanıyorum. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “ByLock kullananları temizlemek için erken seçime gidecekler” değerlendirmesi bu kulise dayanıyor. Ama mevcut durumu değil, geçmiş süreci anlatıyor. Referandum imkânı ortaya çıkınca, erken seçim ihtimali geride kaldı. Nisan-mayıs ayında referandum olursa, erken seçime gerek kalmayacak. Ancak Bahçeli, Meclis’te bir manevra yapar, 330 bulunamazsa, o zaman erken seçim gündeme gelir. Hatırlarsanız Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında 367 kararı çıkıp, 27 Nisan e-muhtırası verildiğinde sistem kilitlenince, AK Parti’nin ilk işi seçim kararı alıp, millete gitmek olmuştu.
Başkanlık sistemi AK Parti için şimdiye kadar bir tercih nedeniydi. Ancak bir beka sorununa dönüştü.
Şimdi öncelik MHP ile referanduma giderek güçlü başkanlık sistemine geçmek. Yok o olmazsa erken seçim kaçınılmaz olarak gündeme gelecek. Üç vakte kadar değil ama nisan-mayıs ayıyla birlikte ufukta bir sandık görünüyor. Hangi sandık olacağını Bahçeli’nin tavrı belirleyecek.
Paylaş